Davacı, 'davalıya mal satıp teslim ettiğini' davalı ise “davacıdan mal almadığını” savunduğundan, ispat külfeti kendisinde olan davacının “davalıya mal satıp teslim ettiğini” yazılı delille kanıtlamak zorunda olduğu, davacı tarafından dosyaya sunulan sevk irsaliyelerinin altındaki imzaların davalı ya da çalışanına ait olduğunun ispatı külfeti de davacı tarafta olduğundan, araştırma ve inceleme yapılması ve davacının taraf ticari defterlerine dayanması karşısında davalı defterleri üzerinde de bilirkişi incelemesi yaptırılarak, gerektiğinde yemin teklif hakkı da hatırlatılarak toplanacak delillerin tümü değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
Takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi halinde icra mahkemesince, HMK. mad. 209 uyarınca takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği- Cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibinin durdurulabileceği-
TBK’nın 19. maddesine göre dava açılabilmesi için davacının kesinleşmiş bir alacağının varlığının ön koşul olmadığı, ancak davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için davalıdan bir alacağının olmasının gerekli olduğu, somut olayda, davacının davalı aleyhine açtığı ve işbu dava sonucunu etkileyecek olan katılma ve katkı payı davası sonucu hükmedilecek alacağının tahsiline yönelik muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davası henüz sonuçlanmadığı, dolayısıyla davacının eldeki davayı açmaktaki hukuki yararının varlığını sürdürdüğünün anlaşıldığı, şu halde mahkemece; davacının davalı aleyhine açtığı katkı payı ve katılma alacağı davasının kesinleşmesi beklenerek, bu dava sonucunda davacının bir alacağı olduğunun kesinleşmesi halinde TBK’nun 19. maddesi gereğince dava konusu taşınmazın satışına ilişkin tasarrufun iptale tabi olup olmadığının mevcut delillere göre değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği, aksi durumda yani davacının katkı payı alacağının olmadığının saptanması halinde ise davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Sözleşmede kararlaştırılan tarihte davalının (500.000 USD olarak kararlaştırılan) avukatlık ücretini ödeme borcu muaccel hâle geldiğinden, sözleşmeye uygun şekilde ücret ödemesinin yapılmaması nedeniyle avukatın istifa etmesinin haklı bir istifa olduğu- Davalı, davacı avukatın takip ettiği dava konusu iş kendisi lehine sonuçlandıktan ve vekâlet ücreti borcu çekişme konusu olduktan sonra "avukatın söz konusu yargılama işini gereği gibi ifa etmediği savunmasında" bulunmuşsa da, bu gerekçeye dayanarak bir azil iradesi ortaya koymamış olduğu- Vekâlet sözleşmesi davacı avukatın istifasıyla sona ermiş olup davacı avukatın menfaat çatışması olan kişinin avukatlığını üstlenerek güven sarstığı ve bu nedenle de ücrete hak kazanamayacağı belirtilmişse de, istifadan sonraki dönemde tezahür eden hususların muaccel olmuş dava konusu alacağa tesir etmeyeceği- Aynı davada karşı tarafın vekilliğinin üstlenildiği dosya yönünden davacının vekâlet ücretine hak kazanıp kazanılmadığı hususunun eldeki davanın konusu olmadığı- "Sözleşmede açıkça bir ödeme tarihi kararlaştırılmış olsa da, avukatın vekâlet ücreti alacağının doğması için takip edilen işin kesinleşmesi gerektiğinin göz ardı edilemeyeceği, davacının henüz kadastro mahkemesi kararı kesinleşmeden, o davaya konu taşınmazlarla ilgili olarak hak iddia eden üçüncü bir kişiden vekâletname alarak taraflar arasındaki güven ilişkisini sarstığı gibi müvekkilinin kadastro mahkemesinde elde ettiği kazanımlarını ortadan kaldırma ihtimali bulunan bir yargılamayı karşı taraf lehine yürütme işini üstlenerek çatışan menfaatleri temsil yasağını ihlâl ettiği, bu nedenlerle istifasının haklı olduğundan bahsedilemeyeceği, haksız istifa anında ücret iddiasına konu iş henüz kesinleşmemiş olduğundan avukatın herhangi bir ücret talep edemeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkin davada, dava tarihi itibariyle dava konusu taşınmaza elatması sabit olduğundan davalı aleyhine açılan elatmanın önlenmesi davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davacının aynı konuda açmış olduğu daha önceki davasından ‘’feragat’’ ettiği, feragatın kesin hükmün sonuçlarını doğurması sebebiyle, “menfi tespit ve istirdada dair talebin kesin hüküm nedeni ile reddine” karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı
Mahkemenin kararının ancak şekli anlamda kesinleştikten sonra, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceği, buna göre; ihale tarihinde, icranın geri bırakılmasına ilişkin şikayet dosyası derdest olup ihaleden önce bu yönde verilmiş bir karar bulunmadığından ve Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre ihaleden sonra takip iptal edilse dahi ihalenin yasal koşullara uygun olarak yapılmış ise geçerli olduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Bozma kararına karşı hangi gerekçeyle direnildiğine, kararının hangi nedenle doğru bulunmadığına ilişkin herhangi bir gerekçeye yer verilmezken, ispat külfeti kendisine ait olan borçlu tarafa, mahcuzların hazır edilmeleri hakkında gerekli meşruhatı havi herhangi bir ihtar tebliğ edilmeksizin diğer 5 araç yönünden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmadığına ilişkin bozma sebebi yönünden direnme gerekçesi oluşturulduğu uyuşmazlıkta; borçlu vekili tarafından 9 adet araç yönünden haczedilmezlik şikâyetine başvurulduğu, ancak her bir aracın ayrı ayrı haczedilmezlik şikâyetine de konu edilebileceği de gözetildiğinde, bu hâliyle anılan direnme kararının Anayasa'nın ve Kanun’un aradığı anlamda gerekçe içerdiğinden söz edilemeyeceği-
Davacının, vergide kayıtlı bulunduğu dönemde, sürenin 1479 s. Kanun kapsamında bağkur sigortalılığının tespiti istemine ilişkin dava-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.