Kural olarak aracın trafik tescilinde adına kayıtlı olduğu kişi yani araç sahibi aracı kendi hesabına ve kendisine ait olmak üzere kullanıyor üzerinde çıkar sağlıyorsa aynı zamanda işleten olup, hem şekli hem de maddi anlamda işleten sıfatını alacağı, noterlerin düzenleme yoluyla yaptığı satış ve devir işleminin arkasından yapılacak tescilin mülkiyete karine oluşturması bakımından önem taşıyacağı, kuşku olan durumlarda aracın malikine işleten gözüyle bakılması ve buna ağırlık verilmesi gerekeceği, eğer araç bir teşebbüsün ünvanı ya da işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi durumunda teşebbüs sahibinin de sorumluluğa katlanacağı, burada teşebbüs sahibinin sorumluluğu işletenin sorumluluğu anlamında olmayıp, zarar görene karşı birlikte sorumluluğun söz konusu olacağı, aracın kayden maliki başkası görülse bile üçüncü bir kişi tarafından aracın kendi nam ve hesabına işletildiğinin, araç üzerinde fiili tasarrufta bulunulduğunun ilgilisince ispatı halinde
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, sözleşme konusu tankerin dava dışı kişiye satıldığı dosyaya sunulan noter satış belgesiyle kanıtlanmış olup Karayolları Trafik Kanunu'nun 20/d. maddesine göre resmi şekilde yapılmayan araç satışları geçersiz olduğundan, tarafların verdiklerini geri alabilmeleri gerekeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemi-
Haricen satış iddiasının bir vakıanın tesbiti mahiyetinde olduğundan tanık beyanları ile kanıtlanmasının mümkün olduğu, bu nedenle davalının (karşı davacı) tanıklarının harici satışın varlığı konusunda dinlenmeleri ve beyanlarına göre davalının kullanımın satın almaya dayalı olup olmadığının ve buna göre işgalin kötü niyete dayanıp dayanmadığının araştırılmasının gerektiği, tanık beyanları ile karşı davacının iddialarının doğruluğu kanıtlandığı taktirde davacı tarafından çekilen 15/02/2008 tarihli ihtarname tebliğinden sonra karşı davacının kullanımın kötüniyetli kabul edilmesinin ve o tarihten öncesi kullanımın kötüniyetli olmadığının, koşullarının oluşmaması nedeniyle davalının ecrimisilden sorumlu tutulmamasının gerekeceği-
3. HD. 11.09.2018 T. E: 3828, K: 8283-
Olayda sözleşmeden sonra muhtesat yapımı söz konusu olmadığından tazminat isteğinin reddi doğru ise de sözleşme kapsamı nazara alınarak elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne; karşı tapu iptali ve tescil isteğinin reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Davanın mirasçılar arasında açılıp yürüyen bir dava olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Bu durum karşısında mirasçılardan bir kısmının davayı kabul etmesine değer vermek gerekir. Bunu engelleyen bir kanun hükmü de bulunmamaktadır. Bir mirasçı terekeye dâhil bir taşınmaz için miras payı veya miras payının devri hukuki sebeplerine dayalı olarak diğer mirasçılara karşı her zaman tek başına dava açma olanağına sahip bulunmaktadır. TMK.’nun 702. maddesinde yer alan oybirliği kuralı mirasçılar arasında açılıp yürüyen davalarda uygulanmamaktadır. Bu tür davalar anılan kuralın istisnasını oluşturmaktadır. Davalılardan bazıları davayı kabul ettiklerini bildirmişlerdir. Bu durumda davayı kabul eden kişilerin payları bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Somut olayda, teslim olgusunun varlığı kabul edilse dahi, binanın depremde yıkılmış olması karşısında, davacının geçersiz sözleşmeye konu bağımsız bölümü davalıya iade yükümlülüğünün bulunamayacağı, o halde, davacının, herhangi bir iade yükümlülüğü altında olmaksızın, ödediği satış bedelini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri isteme hakkına sahip olacağı-
Tapulu taşınmazların haricen satışının geçersiz olduğu ve harici satışlara mülkiyetin devri anlamında hukuksal bir değer verilemeyeceği, bu nedenle davalılar yararına, harici satıştan kaynaklanan hapis hakkı tanımak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği -
Ülkemizde yaşanan enflasyon nedeni ile belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu- Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı gözardı edilmemesi gerektiği- Davacının harici satış nedeniyle davalı yana ödediği ve davalı tarafça da inkar edilmeyen harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.