Alacaklı tarafından açılan 3. kişi tarafından ileri sürülen istihkak iddiasının reddi talebine ilişkin davada; davalı 3. kişi şirket vekilinin, "müvekkili şirketin, davaya konu haczin yapıldığı işyerini, borçludan devraldığı ve aynı tarihte de işyerinin bulunduğu taşınmaz sahibi ... ile kira sözleşmesi yaptığını, işyerinin devri karşılığında borçluya 175.000 TL. verdiğini" belirttiği; taraflar arasında aktedilen işyeri devir sözleşmesinin adi nitelikte olduğu; işyeri devir sözleşmesinin tarihi dikkate alınarak, borçlunun ve 3. kişinin ticari defterlerinin getirtilmesi, söz konusu defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığı da göz önünde bulundurularak, sözleşmede belirtilen işyeri devir bedelinin, davalı 3. kişi tarafından davalı borçluya ödenip ödenmediği belirlendikten sonra, dosya içerisindeki tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında kural olarak, tasarrufun iptal edilebilmesi için borcun doğum tarihinin iptali istenilen tasarruf tarihinden önce olması gerekeceği-
SGK'nın prim alacağının tahsilini sağlamaya yönelik olarak 6183 sayılı Yasa'nın 24 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasının iş mahkemesinde görüleceği-
Borçlunun aciz halinde olduğunun anlaşılmasına, iptali istenen tasarrufların dava konusu takip dosyasındaki 25.3.2011 tanzim 3.7.2012 vadeli senetle doğan borçtan sonra yapılmasına, 4.6.2013 ve 26.8.2013 tarihli tasarrufların dava açıldıktan sonra yapılmış olmasına, davalı 3.kişilerin borçlunun eşi ve kızı, davalı 4.kişi şirketin borçlunun çocuklarına ait yine davalı 4.kişinin de ekonomik durumu itibarıyla dava konusu aracı almasının hayatın hayatın olağan akışına aykırı olması nedeniyle dava konusu 12.10.2011 ve 20.10.2011 tarihli tasarrufların İİK’nun 278/3-1 ve 280/1 madde, 4.6.2013, 26.8.2013 tarihli tasarrufların da İİK’nun 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğu- Borcun doğumu, iptali istenen tasarruflardan sonra olduğundan adı geçen davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği- Davacı bankanın dava konusu yaptığı takip dosyasına davalı borçlunun itiraz ettiği ve itiraz üzerine takibin durduğu, başka bir dava ile davacı tarafından itirazın iptali davası açıldığı anlaşıldığından mahkemece itirazın iptali davası ilgili mahkemesi'nden istenerek incelenmesi davacı lehine sonuçlanmış ve kesinleşmiş ise şimdiki gibi anılan takip dosyası yönünden de tasarrufların iptaline, aksi takdirde kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenmesi, davalı borçlu lehine sonuçlanmış ve kesinleşmiş ise anılan takip dosyası yönünden davanın önkoşul yokluğu reddine karar verilmesi gerekeceği-
İptali istenilen tasarruf aynı olsa da, takip dosyaları ve alacaklar birbirinden farklı olduğundan davaların konusunun aynı olduğundan söz edilemeyeceği-
Dava konusu tasarrufun tarafı olan şirketin borçlu ve eşine ait olması, şirketin tasfiye aşamasında olması, borçlunun terekesinin mirasçıların mirası reddetmesi nedeniyle iflas hükümleri gereğince tasfiye aşamasında olması, lehine tasarrufta bulunulan kişilerin borçlunun kardeşi ve eniştesi olması gibi olgular birlikte değerlendirildiğinde iptali istenen davacının dava konusu alacağının davalı şirketten olan alacağı olarak değerlendirilmesi, taraf delillerinin toplanması tasfiye davasının sonucu beklenerek diğer dava önkoşulları yönünden dosyanın incelenerek varlığı halinde İİK. mad. 278, 279, 280, 283/2 kapsamında değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Borcun kaynağı, 11.09.2009 keşide, 14.10.2009 vade tarihli bono olduğundan; İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulü gerekeceği; İİK’nun 99. maddesinin sehven uygulanmasının ispat yükünün yer değiştirmesi sonucunu doğurmayacağı-
Mahkemece, her iki dosyanın öncelikle birleştirilmesi, sonrasında da sıra cetvelinin iptaline ilişkin şikayete ilişkin olarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, sıra cetveline itiraza ilişkin İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararıyla, davacı alacağının daha fazla belirlendiği gerekçesine yer verilerek bu dosyada şikayetin kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Yoksulluk nafakasına toptan veya durumun gereklerine göre irad şeklinde ödenmesine karar verilebileceği (743 s. MK. mad. 145, şimdi; MK. 176), ilamda yoksulluk nafakasının irad şeklinde ödeneceğine dair bir hüküm bulunmadığından yoksulluk nafakasının toptan ödenmesine karar verildiğinin kabulü gerekirken, icra hakiminin yorum yolu ile anılan nafakanın dönemsel olduğu yönündeki belirlemesinin isabetsiz olduğu- İlama ilişkin 10 yıllık takip zamanaşımı süresinin tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı-
Takip dosyalarındaki çek tarihlerinin tasarruftan sonraya ait olduğu, ancak, uygulamada temel ilişkinin çekin keşide tarihinden evvel kurulduğu halde borçlu tarafından borca karşılık ileri tarihli (vadeli) çekler keşide edildiğinin sıkça görüldüğü; davacı alacaklı, temel ilişkinin çeklerin keşide tarihlerinden önce var olduğunu ileri sürdüğünden, davacı ile davalı borçlu arasındaki temel ilişkinin ve bunun doğum tarihine ilişkin bilgi ve belgelerin nelerden ibaret olduğu araştırılarak gerektiğinde ticari defterlerden de yararlanılarak bilirkişi incelemesi yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Baba-oğul arasındaki tasarrufların İİK. mad. 278/3-1 uyarınca bağışlama niteliğinde olup iptale olduğu- Borçlu ile aynı iş kolunda faaliyette bulunan üçüncü kişinin yetkilisi olduğu şirketin borçlu hakkında icra takibi yaptığı, dolayısı ile borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğu anlaşıldığından, iyiniyetli olduğundan söz edilemeyeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.