Alacağın temlikinin, alacaklı ile üçüncü kişi ve borçlu bakımından yukarıda açıklanan hüküm ve sonuçları ancak sağlık sigortasının kapsam ve koşullarını düzenleyen Bağ-Kur mevzuatı çerçevesinde belirlenebileceği, davacı şirket, Bağ-Kur sağlık mevzuatı uyarınca davalı Kurum tarafından sigortalı ve hak sahiplerine yapılması gereken sağlık yardımlarına ilişkin alacak haklarının, ilgili sigortalılar tarafından kendisine temlik edilmesi üzerine iş bu davayı açtığına göre, uyuşmazlığın temelinde Kurumun sağlamakla yükümlü olduğu sağlık yardımlarının ödettirilmesi isteğinin var olacağı, bu hakkın sigortalılar tarafından davacı şirkete temlik edilmesinin, uyuşmazlığın 1479 sayılı Kanundan kaynaklanmış olması gerçeğini ortadan kaldırmayacağı-
Tanıkların beyanlarından; davacı., davalı borçlu ve davalı 3. kişinin birbirlerini tanıdıkları, davalı borçlunun zaman zaman davalı 3. kişiye ait dükkanda da oto alım satımı yaptığı anlaşıldığından, İİK’nun 280/1. maddesi gereğince davalı 3. kişinin, borçlunun mali durumunu bildiği veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığı hususu araştırılarak ve tartışılarak sonucuna göre davalı 3. kişi yönünden karar verilmesi gerekeceği- Davalı üçüncü kişinin satın aldığı taşınmazda borçlunun oturması için tefrişatı ile kiraya verdiği davanın dayanağı icra dosyası içerisinde bulunan 2 yıllık kira sözleşmesi ile sabit olduğu, bu halde İİK’nun 280/1. maddesi gereğince davalının borçlunun mali durumunu bildiği veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu-
Dava konusu haczin, borçlu şirketin maliki olduğu fabrikada yapılmış olması nedeniyle İİK. nun 97/a maddesinde öngörülen “mülkiyet karinesi” nin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına sayılacağı, davacı şirketin, borcun doğumundan sonra kurularak haciz adresindeki fabrikayı kiralaması ve aynı yönetici ve personel ile çalışmaya devam etmesi olgularının, danışıklılığı göstereceği, bu nedenle “3. kişinin istihkak iddiasının reddine” karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için, borçlu tarafından yapılmış bir tasarruf işleminin olması, bu tasarruf işleminin de davacı alacaklının alacağını tahsil etmesini engelleyici bir durumu oluşturması gerektiği, bir başka değişle bu tasarruf işlemi olmasaydı davacının alacağına kavuşma imkanın olması gerektiği-Karar gerekçesi yapılan İİK'nın 280/1.maddesine göre işlemin iptali için borçlunun mal kaçırma amacını onunla tasarrufta bulunan üçüncü kişinin bilmesi veya bilmesi lazım gelen kişilerden olması gerektiği- Ticari hayatta, tacirler arasındaki alacağın temlikinin, mutad ödeme araçlarından biri olduğu, dairenin yerleşmiş görüşlerinden olduğu-Bunun için tarafların temlikten önce ve sonrasında devam eden bir ticari ilişkisinin olması ve temliki gerektiren bir alacak- borç ilişkisinin bulunması gerektiği-
Borcun doğumundan sonra borçlu şirket ortağı tarafından aynı adreste kurulan şirkete, borçlu şirketin malvarlığının devrinin danışıklı işlem olduğu-
Borçlu ve üçüncü kişi şirketlerde küçük paylar ile ortak olan ve borcun doğumundan önce hisselerini devrederek ortaklıktan ayrılan şirketlerin bu durumunun şirketler arasında pay ve yönetim anlamında organik bağın varlığına delil teşkil etmeyeceği-
Boşanmanın, borcun doğumu ve dava konusu hacizden sonra, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile danışıklı olduğunun anlaşılması, faturaların davacı üçüncü kişi adına olmaması ve tanık anlatımlarının aksine evlenme tarihinden sonraki tarihleri taşıması, mülkiyet karinesinin aksinin de davacı üçüncü kişi tarafından kanıtlanmamış olması nedeniyle mahkemece “istihkak davasının reddine” karar verilmesi gerekeceği-
Takip konusu borcun, karardan sonra ödendiği ve takipten feragat edildiği anlaşıldığından, davanın konusunun kalmadığı ve mahkemece, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu ile aynı sektörde faaliyette bulunan üçüncü kişi şirketin, borcun doğumundan sonraki ve birbirine yakın tarihlerde borçluya ait on adet aracı satın almasının, İİK. nun 280/III. maddesi gereğince, borçlunun “alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bildiğini” göstereceği-
Aciz halinde olduğu belgelenen borçlu tarafından borcun doğumundan sonra dava konusu taşınmazı davalı üçüncü kişiye ivazlar arasındaki fahiş fark olacak şekilde satması nedeni ile bu tasarrufun İİK. mad. 278/3-2 gereğince iptali gerektiği- Dördüncü kişi yönünden ivazlar arasındaki fahiş farkın yeterli olmadığı, kötü niyetinin ispatlanmış olması gerektiği- Davalı ile tanık beyanı arasındaki çelişkili yönler, taşınmazda halen davalı üçüncü kişinin oturmasına rağmen bu konuda davalı dördüncü kişi tarafından yapılmış bir açıklamanın olmaması dikkate alınarak, ifadelerdeki çelişkilerin giderildikten sonra ve davalı üçüncü kişi ile dördüncü kişi arasında "gerçek" bir satışın olup olmadığı göz önünde bulundurularak, davalı dördüncü kişinin kötü niyetinin yeniden değerlendirilmesi gerekirken, dördüncü kişi hakkındaki davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.