Haczin tarafsız alanda yapılmış olması ve kolisaj evrakının üçüncü kişi adına olması nedenleriyle, İİK'nin 97/a maddesinde düzenlenen mülkiyet karinesinin üçüncü kişi lehine olduğunun kabul edilmesi gerekeceği- Borçlu ve üçüncü kişi arasında noterde düzenlenmiş aracı ihracatçı sözleşmesi uyarınca borçlunun ihracatlarda aracılık edecek, ihraç edilecek menkullerin yüklenmesi sırasında bir temsilci hazır bulundurabileceği, haciz sırasında borçlu yetkilisinin anılan sözleşme gereği haciz mahallinde olduğunun ve evraklar üzerinde adının bulunduğunun kabul edilmesi gerekeceği, borçlu ve üçüncü kişi ortakları arasında organik bağın bulunmadığı, üçüncü kişi şirketin takibe dayanak borcun doğumundan yaklaşık iki yıl önce kurulduğu, bu bilgiler ışığında alacaklının muvazaa iddiasını ispatlayamadığı anlaşıldığından davanın kabulü gerekeceği-
Yerel mahkemece verilen ilk kararda “istihkak iddialarının kabulüne” karar verildiği, asıl ve birleşen dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmadığı gibi, kararda da her bir talep sonucunun (olumlu ya da olumsuz) karşılanmadığı, yalnızca kabul yönünde verilen bu kararın infaza elverişli nitelikte bulunmadığı, direnme kararında da bu kez “asıl ve birleşen davada istihkak iddialarının kabulüne” denildiği, dava dilekçesindeki talepleri karşılayacak biçimde bir karar verilmediği kararın HMK’nın 297. maddesinde öngörülen niteliklere haiz olmadığı, denetime olanak sağlamadığı ve bu hâliyle infazının da mümkün olmadığı görülmekle, mahkemece dosya kapsamı ve usulî kazanılmış haklar da dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde açıklanarak, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulması gerektiği-
Üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğindedir. Dava konusu haciz tutanağı incelendiğinde 4 adet büyük baş hayvanın yanı sıra bir adet süt sağma makinesinin de haczedildiği ve üçüncü kişinin bunların tamamına-
Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına geldiğinin, öğretideki baskın görüşlerle ve yargı inançlarıyla da doğrulanmakta olduğu; dahası, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun da bu borç ikrarına dayanılarak açılan davada zamanaşımı defini ileri sürmesi çelişkili davranış yasağını oluşturduğu ve MK. md. 2. ye aykırı olup, hukuken korunamayacağı-
Borçlunun, davacı alacaklıdan mal kaçırma amacıyla, davacı ve davalıyı tanıyan (önceden her ikisinin işlerini de yürütmüş olan) muhasebeciye yapmış olduğu taşınmaz satışına ilişkin tasarrufun iptali gerektiği-
8. HD. 15.05.2019 T. E: 2017/14424, K: 5099-
Mahkemece, İİK.nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekeceği, aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs.nin araştırılması gerekeceği, keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceğinin, ayrıca ticari işletmenin veya işyerindeki ticari emtianın tamamının ve mühim bir kısmının devri halinde de tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastının irdelenmesi gerekeceği, öte yandan İİK.nun 279. maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin de takdir olunması gerekeceği-
Kredi kartı sözleşmesi, tasarruftan önce yapıldığından, tasarrufun iptale tabi olup olmadığının mahkemece değerlendirilmesi gerektiği, borcun doğumunun, "hesap kat’i tarihi" olarak kabul edilmesinin isabetsiz olduğu-
Anonim ortaklıkta (şirkette) nama yazılı hisse senetleri herhangi bir kıymetli evraka bağlanmamış (pay senetleri çıkartılmamış) ise çıplak pay devrinin herhangi bir şekle bağlı olmamakla birlikte pay defterine kayıtla ortaklığa karşı ileri sürülebileceği- Borcun doğumundan sonra yapılan devir işlemi pay defterine işlenmediği için ortada geçerli bir devrin varlığından söz edilemeyeceği-
Aciz belgesinin yargılamanın her aşamasında ve hatta istinaf ve temyiz aşamalarında dahi tamamlanabilecek bir ön koşul olduğu; dolayısıyla 'aciz belgesinin bulunmadığı' gerekçesiyle, davanın hemen reddine karar verilmeyip, davacıya bu dava şartı eksikliğini tamamlaması için süre tanınması gerekeceği- Tasarrufun iptali davasının bir diğer ön koşulunun 'davacının borçludaki alacağının gerçek olması' olduğu; takibin kesinleşmiş olmasının 'alacağın gerçek olduğu' anlamına gelmeyeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.