Borçlu aleyhinde AYM'nin iptal karar tarihinden sonra haciz işlemlerinin uygulandığı haciz tarihi itibariyle 6111 sayılı Yasa'nın Geçici 2. maddesi iptal edildiğinden ve halen yürürlükte bulunan 5999 sayılı Kanun'un Geçici 6. maddesine göre alacağın doğumuna sebep olan idare eyleminin 1983 yılından öncesine ait olduğuna ilişkin iddia ve bilgi de bulunmadığından kamulaştırmasız elatmaya ilişkin eylemin 1983 yılından sonra olduğunun kabulü gerekeceğinden borçlunun gayrimenkul menkul hak ve alacaklarına haciz uygulanmasının hukuka uygun olduğu mahkemece şikayetin reddi yerine yazılı gerekçelerle kabulüne ve haciz işleminin kaldırılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Alacaklının ikamet ettiği yerin BK’nun 73. (TBK m.89) maddesi uyarınca yetkili olup olmadığının belirlenebilmesi için, öncelikle borçlunun bu itirazı incelenerek, taraflar arasında akdi ilişki olup olmadığının ve icra takibinin gerçekte bir para alacağına dayalı olup olmadığının belirlenmesi gerektiği-
Her ne kadar davacı üçüncü kişi defterlerinde borçlu şirketin İspanya’dan ithal ettiği, gümrük belgeleri ile sabit olan menkulleri dava dışı şirkete sattığı tespit edilmiş ise de, aynı zamanda dosya kapsamındaki belgelerden davacı şirketin de davalı borçlu şirketten doğrudan mal alımı yaptığının da anlaşıldığı, dava dışı şirket., davacı şirket ve davalı borçlu şirket arasındaki ticari ilişkinin tespit edilebilmesi ve tarafların iddiaları hakkında somut ve açık değerlendirme yapılabilmesi için tarafların tüm delilleri toplanarak davalı borçlunun defterleri de incelenmesi gerekirken sadece üçüncü kişi defterleri üzerinde yapılan inceleme ile hüküm kurulmasının yeterli olmadığı-
Borçlu davalının mal varlığına girmesi gereken miras payından feragat etmesi halinde, mahkemece davalıların kardeş olması nedeniyle davanın İİK.nın 278 ve 280. maddeleri uyarınca kabulü gerektiği-
Davacı şirketin alacağının doğum tarihinin, davalının alacağının doğum tarihinden önce olduğunun tespit edilmiş olmasına göre, davacının davalıya karşı muvazaa iddiasında bulunabileceğinin kabulü gerekeceği-
Her ne kadar borçlu şirket adına çıkarılan ödeme emri haciz adresinde tebliğ edilmemiş ise de; üçüncü kişi şirketin 31.12.2013 tarihinde haciz adresinde kurulduğu, borçlu şirketin ise 24.01.2014 tarihinde haciz adresinden taşındığı, bu bilgilere göre her iki şirketin borcun doğum tarihinden sonra haciz adresinde belli bir süre birlikte faaliyet gösterdikleri, üçüncü kişi şirketin tek ortağı olan doktorun borçlu şirket çalışanı iken üçüncü kişi şirketin kuruluş tarihinden sonra 31.01.2014 tarihinde işten ayrıldığı, borçlu şirket ile üçüncü kişi şirket arasındaki demirbaş satımına ilişkin fatura tarihleri 13.01.2014 olup 18 adet faturanın toplam tutarının 941.008,46 TL olduğu, SGK kayıtları uyarınca borçlu şirketçe 29.01.2014 tarihinde haciz adresi tıp merkezinin üçüncü kişi şirkete devredildiğinin beyan edildiği, üçüncü kişi şirketin 02.02.2014 tarihi itibarıyla toplam 31 çalışanı olduğu, bu çalışanlardan 25 tanesinin 31.01.2014 tarihinde borçlu şirketten çıkışlarının yapılıp 01.02.2014 tarihinde üçüncü kişi şirkette çalışmaya başladıkları, yine üçüncü kişi şirket bünyesinde çalışan 44 doktordan 15 tanesinin öncesinde borçlu şirkette çalıştıkları, haciz adresine ilişkin olarak üçüncü kişi adına düzenlenen 26.03.2014 tarihli ruhsatnamede yazılı olan telefon numarasının borçlu şirket tarafından üçüncü kişi şirkete kesilen faturalar üzerinde borçlu şirket telefon numarası olarak yer aldığı anlaşıldığından, İİK 97/a maddesinde düzenlenen karinenin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olup, davanın İİK m. 99 gereğince alacaklı tarafından açılmasının ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmayacağı- İspat yükü altında olan ve karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahip davalı üçüncü kişinin, karinenin aksini güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlayamadığı anlaşılmakla, bu koşullarda, istihkak iddiasının, alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla danışıklı olarak ileri sürüldüğünün ve muvazaalı işlemler yapıldığının kabulü gerekeceği, bu nedenlerle mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak, davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun, borcuna mahsuben mallarını alacaklıya vermesinin (satmasının) -İİK. 279/I-2 uyarınca "mutad ödeme vasıtası" olarak kabul edilemeyeceği ve bu nedenle iptale konu olacağı–
Muvazaaya dayalı davalarda, davacının icra takibine geçmesine ve aciz belgesi almasına gerek bulunmadığı- TBK.m. 19'a dayalı tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, iptali istenen tasarrufun, takip konusu borçtan sonra yapılmış olması gerektiği-
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda..
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.