Tenkis davalarında dava dilekçesinde gösterilen değerin harca esas değer olup tahmini olduğu, asıl dava değerinin hesap sonucu (saklı paya elatma belirlendikten sonra) ortaya çıkacağı, somut olayda, dava açılırken harca esas değerin dava dilekçesinde açıkça belirtilmemesine rağmen tevzi formunda 2.000,00 TL gösterildiği ve bu miktar üzerinden nispi peşin harcın yatırıldığı, hal böyle olunca, tahmini dava değeri 2.000,00 TL kabul edilerek işin esasına girilmesi, hesap sonucu belirlenecek asıl dava değeri üzerinden harcın tamamlatılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Terekenin «aktif» ve «pasifi»ne nelerin girdiği–
Tenkis davalarında bir yıllık hak düşürücü sürenin, saklı paylı mirasçının (davacının), bu payının zedelendiğini öğrendiği tarihten itibaren başladığı- Vasiyetnamenin açılmasına ilişkin davada, vasiyetnameyi ve buna bağlı olarak saklı paylarının zedelendiğini öğrenen davacıların 1 yıllık hak düşürücüde tensik davası açtıkları anlaşıldığından, tenkis davasının hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilemeyeceği-
Tenkis davalarında dava dilekçesinde gösterilen değerin harca esas değer olup, bağlayıcı olmadığı ve yapılan inceleme ile saklı paya elatılan miktardaki farklı ise bu miktara da hükmedilebileceği, somut olayda, tenkis isteği kabul edildiğine göre sadece davacılar lehine avukatlık parasına hükmedilmesi gerekeceği-
MK. 565/3 ve 565/4 uyarınca tasarrufların tenkis edilebilme koşulları -
1.4.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçt. Bir. K.’nın “miras bırakanın kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temlikler” için bağlayıcı olduğu, bedeli miras bırakan tarafından ödenerek ‘gizli bağış’ şeklinde gerçekleştirilen işlemleri kapsamadığından, açılmış olan muvazaa hu-kuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil davasının reddi gerekeceği-
Miras bırakan tarafından bakıcısı olan davalıya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile yapılan dava konusu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun davacı tarafça ispat edilip edilemediği- Miras bırakanın asıl irade ve amacının tespit edilmesi için kural olarak, miras bırakanın elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamalekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerektiği- Davalının iki buçuk yıl gibi bir süreyle davacıların babası olan miras bırakana baktığı, kendi ailesiyle birlikte miras bırakanın evinde yaşadıkları, devredilen taşınmazlar ile hak ve alacakların murisin tüm malvarlığını oluşturduğu, davacılar ile muris arasında husumet bulunduğu, muris yurt dışından ve yurt içinden maaşı aldığından gelirinin bakımını sağlamaya yetecek miktarda olduğu, tüm malvarlığını devretmesinin makul sınırlar içerisinde değerlendirilemeyeceği, yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırmaya yönelik olduğu, ancak murisin hesaplarındaki paranın davalı tarafından çekildiği veya muris tarafından çekilerek davalıya verildiğinin ispatlanamadığı- "Miras bırakanın dava konusu taşınmazları dışında başka taşınmazlarının da bulunduğu, davalının ölünceye kadar bakma akdi karşılığında taşınmazı devraldığı, miras bırakan tarafından kendisine bakılmadığına yönelik bir iddiada bulunulmadığı, murisin ekonomik durumunun iyi olmasının ölünceye kadar bakma akdi yapılmasına engel oluşturmayacağı, devredilen taşınmazın değeri dikkate alındığında temlikin makul sınırlar içinde kaldığı, miras bırakanın gerçek iradesinin kendisine baktırmak olduğu, mal kaçırma ve muvazaa iddiasının ispatlanamadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Mirasbırakan...'ın maliki olduğu 544 ada 5 parsel sayılı taşınmaz ile hesaplarındaki paralarını 27.05.2005 tarihli vasiyetname ile davalı eşi ... lehine intifa hakkı tesis etmek suretiyle diğer davalı ...'na vasiyet ettiğini, saklı payına tecavüz edildiğini ileri sürerek, tenkise-
Davada, mahfuz hisseye müdahale edildiği belirtilerek işlemin iptali talep edildiği­ne göre, tenkise ilişkin talep de bulunduğu göz önünde bulundurulmak suretiyle karar verilmesi gerektiği-
Tapu iptali ve tescil davalarının kayıt malikine karşı açılacağı, eldeki davada, davanın R.,S. ve D.’a karşı açıldığı, bilahare R. ve S. davalı olmaktan çıkarılarak Serman ve D.'nın davaya dahil edildiği, dava tarihi itibariyle R. ve S.'in kayıt maliki olmadığı, usul hukukumuzda davaya dahil diye bir müessese bulunmayıp, bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği gibi, hakkında hüküm kurulmasına da olanak olmadığı, kaldı ki, Serman ve D.’ya yapılan temliklerin tarihleri de gözetildiğinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 124. maddesinin uygulanma olanağının da bulunmadığı, tüm bu açıklamalar karşısında, Serman ve D. aleyhine usulüne uygun bir dava açıldığının söylenemeyeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.