Lojman kira farkı alacağının tahsili istemi-
Davalı tarafın eylemi niteliği itibarıyla, haksız eylem olup, haksız eylemin gerçekleştiği tarihte zarar oluştuğundan faize de bu tarihten itibaren hükmedilmesinin gerekeceği-
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs. gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekeceği-
Dava dilekçesiyle birlikte alınan başvurma harcının bu dilekçede yer alan bütün istemleri kapsayacağı, davacı kadının boşanma davasının fer’isi niteliğinde olmayan ziynet eşyalarının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde ise bedelinin ödenmesine ilişkin talebi (davası) yönünden; davacıdan, dava değeri konusunda, hakimin davayı aydınlatma ödevi (HMK md.31) çerçevesinde açıklama istenip, açıklamaya göre nispi peşin harç tamamlattırılarak (Harçlar Kanunu md. 30-32) gösterilen deliller değerlendirilip gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar verilmesinin gerekeceği-
Davalı tarafın, davacının gecikme tazminatı borcu nedeniyle, kesinleşmiş mahkeme kararına dayalı alacakları bulunduğunu savunmasının, aynı ilişkiden kaynaklanan alacağa ilişkin olduğundan mahsup itirazı olarak değerlendirilmesi gerektiği- Bu durumda mahkemece, davalının mahsup itirazı dikkate alınarak yapılacak araştırma neticesinde oluşacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Satış bedelinin, taşınmazın en az muhammen bedeli kadar olması halinde, ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabul edildiği, işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde, şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceği; ihalenin feshi isteminin zarar unsuru yokluğu nedeniyle ve işin esasına girilmeden reddi gerektiğinden, aleyhine ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmedilmesi isabetsiz olup, mahkeme kararının bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada, dava açma konusunda emir vermeye yetkili makam ve bu makamın fiil ve zararı öğrenme tarihi belirlenip, bu tarihten itibaren zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı hususu üzerinde durularak, zamanaşımı süresinin dolduğu kanaatine varılması halinde işin esasına girilmeksizin, yalnızca zamanaşımı yönünden bir karar verilmesi gerektiği-
İtirazın iptali davası olarak açılmış davanın, yargılamanın safahatında davacı tarafından alacak davası olarak ıslah edildiği, mahkemece davacının ıslah talebi üzerine HMK. 178 ve 180 maddeleri uyarınca işlem yapılmasının gerektiği-
Kooperatif ile ortağı arasındaki uyuşmazlıklarda zamanaşımı süresinin 5 yıl olarak öngörüldüğü-
Mahkemece taşınmazların 1/2 hisse oranında davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, Taşınmaz satışının, resmi şekilde yapılması gerektiği- Adi yazılı şekilde yapılan sözleşme ile taşınmaz mülkiyetinin devrinin mümkün olmadığı bu durumda ancak, taşınmazın davacı adına tesciline değil, ortaklık payı oranında bedellerinin tahsiline karar verilebileceği, davacının adına tescilini, olmadığı takdirde rayiç bedellerinin tahsilini istediği taşınmazlar, adi ortaklığa dahil ve bu ortaklığın konusunu teşkil eden taşınmazlar olduğu için, tasfiyeye tabi tutulması ve belirtilen ilkeler gereği yapılan tasfiye neticesinde var ise diğer alacak ve borçlar ile birlikte ortaklığın tarafları arasında paylaştırılması gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.