Bankanın ancak davaya konu kredinin verilmesi için zorunlu, makul ve belgeli masraflarını tüketiciden isteyebileceği - Bankaların kredi borçlusuna sigorta yaptırmasındaki asıl amacının, kredi borcunu teminat altına almak olduğu ve sigorta nedeni ile kredi borçlusunun belli bir prim ödeme borcu altına girdiği anlaşılmakla birlikte, sigorta kapsamına alınmasında kredi borçlusu tüketicilerin de bir menfaatinin olduğu, hal böyle olunca, sözleşme kapsamında ve 20.07.2010 tarihli ferdi kaza sigortası poliçesi karşılığı tahsil edilen 405,00 TL’lik sigorta primine ilişkin kaydın haksız şart niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı, ayrıca bilirkişi raporunda 1.650,00 TL kredi tahsis ücreti, 405 TL hayat sigortası ücreti, 1,449,89 TL yapılandırma ücreti alındığı tespit etmesine rağmen haksız alınan tutarı 3.504,85 TL belirlemesi gerekirken davacının talebi gibi belirlemesinin isabetli olmadığı, davacıdan poliçe karşılığı tahsil edilen 405,00 TL’lik sigorta primine yönelik talebin haksız şart teşkil etmediği gözetilerek 3.099,85 TL'nin kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, öncelikle davacıya verilebilecek bir dairenin olup olmadığının tespiti, olmadığının anlaşılması halinde belirtilen ilkeler çerçevesinde davanın yapılacak hesaplama sonucuna göre sonuçlandırılması yerine, yanılgılı gerekçeyle davanın satım akdinin geçersizliğinden kaynaklanan sebepsiz zenginleşme davası olarak nitelendirilmesinin yerinde olmadığı-
Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğini öngören HMK. mad.138 hükmünün, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı- Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de, davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olmasının gerekli olduğu- Ön incelemenin, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının (HMK. mad.137/1) açıkça öngörülmüş olduğu- Dava dilekçesinin, davalıya tebliğ edilmeden dosya üzerinden davanın reddine kararı verilmesinin, hukuki dinlenilme hakkına aykırılık oluşturacağı- Açıklanan düzenlemeler karşısında, dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmesinden sonra öninceleme aşamasında, sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, "dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmeden, dosya üzerinden hak düşürücü süreye ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen alacak davası-
Davacılardan yalnız üçünün ortaklaşa aldıkları bir hisse bakımından aralarında zorunlu dava arkadaşlığı olduğu, diğer davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından her bir davacı bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği-
İtirazın iptali davası-
İşe iade davasının sonuçlanmasından sonra açılan alacak davasının belirsiz alacak davası olduğunun kabul edilmesi gerektiği-
Gerekçeli karar ile kısa kararın uyumlu olması gerekeceği, mahkemece yapılacak işin; önceki karar ile bağlı olmaksızın çelişki giderilmek suretiyle yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Mahkemece yapılması gereken işin, dava konusu mesken bakımından 96/166 payın davalının kişisel malı, 70/166 payın ise, edinilmiş mal olarak kabul edilerek, bozmadan önceki karar tarihi dolayısıyla bozma öncesi belirlenen değer güncelliğini yitirmiş olacağından bozma sonrası verilecek karar tarihine en yakın değer belirlenerek dikkate almak, edinilmiş mal niteliğindeki 70/166 pay nedeniyle artık değer hesabında dikkate alınacak oranı tespit etmek, bu oran ile bozma sonrası karar tarihine en yakın belirlenecek değerin çarpımı ile bulunacak artık değerin yarısı oranında katılma alacağına ilişkin hüküm kurmak olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.