Sulh nedeniyle taraflar arasındaki vekalet ilişkisine dayalı avukatlık ücret alacağına ilişkin davada tarafların sulh olmaları halinde avukatın vekalet ücretinin, sulh olunan miktar belli değilse; gerçek sulh olunan miktar araştırılarak bulunacak miktar, sulh olunan miktar tespit edilemezse vekil ile vekil eden arasında varsa yazılı sözleşme , sözleşme yok ise Avukatlık Kanunu'nun 164/4. maddesi gereğince harcı ödenen dava değeri üzerinden hesaplanması gerektiği- Davanın sulh ile sonuçlanması halinde her iki taraf avukatlık ücretinin ödenmesinden müteselsilen sorumlu olacağı ve bu durumda avukatın hem akdi hem karşı yan vekalet ücretinin tamamına hak kazanacağı- Sulh olunan miktarı ispat etme külfetinin davacı avukatta olduğu- Avukatın da imzasının bulunduğu bir sulh sözleşmesi bulunmaması nedeniyle eldeki gerçek sulh miktarının tespit edildiğinden bahsedilemeyeceği bu nedenle avukat ile vekil edeni arasında yazılı bir avukatlık ücret sözleşmesi bulunmadığına göre vekalet ücretlerinin Avukatlık Kanunu'nun 164/4. maddesine göre belirlenmesi gerektiği ödenecek olan akdi vekalet ücretinin, iş mahkemesinde açılan dava için harçlandırılmış olan dava değerinin %10’u ile %20’si, icra dosyası için ise takibe konu edilen asıl alacağın %10’u ile %20’si arasındaki bir oran üzerinden mahkemece takdir edilerek, tespit edilerek tahsil edilmesi gerektiği - Hasma yüklenen vekalet ücretinin hesaplanmasında, iş mahkemesi dosyasında harçlandırılmış olan dava değerinin ve icra takibine konu edilen asıl alacağın esas alınması gerektiği-
Taraflar arasındaki ilişkinin hizmet sözleşmesine dayandığı; bu gibi hizmet sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklara ilişkin davaların İş Mahkemelerinde görülmesi 4857 ve 5521 sayılı kanunların 1.maddeleri hükümleri gereği olduğu; İzmir'de ayrıca İş Mahkemesi bulunduğuna göre bu husus gözetilerek dava dilekçesinin görev yönünden reddinin gerektiği-
Davalının davacı banka ile yaptığı bankacılık hizmetleri sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsiline-
Dava konusu taşınmazın zemin katındaki dükkanın, sadece davalılardan F… tarafından işletildiğinin, vergi levhası ve toplanan delillerden anlaşıldığı, dükkan için hesaplanan ecrimisilden davalı F… dışında, diğer davalıların da sorumlu tutulmuş olmasının; ayrıca, davalı F…'nın taşınmazda hissedar olup, dükkanı kendisi işlettiğinden intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin tartışılmamış olmasının da doğru olmadığı-
Alacak davası-
Davacının mazeret dilekçesi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden, dosyanın işlemden kaldırılmasına ve süresinde yenilenmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin yerinde olmadığı-
2. HD. 05.12.2024 T. E: 2637, K: 9611
«İkrah» (tehdit) nedeniyle iptal (olumsuz tesbit) davasının, ikrahın ortadan kalkmasından itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerektiği–
Kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescili ile taşınmaza vaki el atmanın önlenmesi istemine ilişkin davada Anayasa Mahkemesi’nin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ilgili hükümlerine ilişkin vermiş olduğu iptal karar sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanması zorunlu olacağı, bu sebeple yeni yasal durum dikkate alınarak yeniden inceleme yapılması gerekeceği-
Muhtırada yapılması gereken işlemin ne olduğu açıkça ve ilgili tarafın yanılmasına neden olmayacak biçimde gösterilmesi ile, ikmal edilecek harç ya da giderin miktarı ve yatırılma mercii ile süresinin, bunun yapılmamasının sonuçlarının net biçimde açıklanması gerektiği, örneğin, “dosyaya yatırılması” şeklindeki ifade tarafın yanılmasına neden olabileceğinden, bu ifadeyi taşıyan muhtıranın geçersiz olacağı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.