Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından, adi ortaklığa karşı dava da açılamayacağı ancak adi ortaklığa karşı açılan dava, diğer ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demek olduğundan HMK’nun 124'üncü maddesi gereğince, davada hali hazırda taraf sıfatı bulunmayan avukata değil, bizzat ortaklığı oluşturan şirketlere usulune uygun şekilde tebligat yapılarak husumet yöneltilerek taraf teşkili sağlanarak esasa girilip karar verilmesi gerekirken husumet yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Adi ortaklık şeklinde eser yapımı üstlenilen akitlerde davanın adi ortaklığı oluşturan tüm gerçek ya da tüzel kişiler tarafından açılması ya da dava açmayan ortağın akitten doğan haklarını dava açan ortağa temlik etmesi veyahut da açılan davaya muvafakatinin sağlanması gerektiği-
Adi ortakların tümünü ilgilendiren bir davada, dava dışı ortağın da davada taraf olarak yer alması ve bundan sonra yargılama yapılması gerektiği-
Dava, adi ortaklığa karşı açılmış olup adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından, adi ortaklığa karşı açılmış olan dava, diğer ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demek olduğundan, husumet tüm ortaklara yöneltilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Adi ortaklığın ticari faaliyette bulunarak, temsilcisi aracılığıyla ortaklık adına 'iskele kira ve şarta bağlı satış sözleşmesi' ve bono düzenlendiği anlaşıldığından, takip konusu borcun, ortağın şahsi borcu olmayıp, adi ortaklığın borcu olduğu- Adi ortaklığın borcu nedeniyle ortakların müteselsilen sorumlu oldukları ve ortaklığın mal varlığı el birliğiyle idare edildiğine göre, birlikte sorumluluk gereği, adi ortaklığın borcu nedeniyle adi ortaklığa ait mal veya alacağa haciz konulabileceği ve alacaklı tarafından ortaklığın mal varlığından tahsilat yapılabileceği- "Alacaklının, ortaklığa ait hak edişlerin haczi için adi ortaklık adına haciz müzekkeresi veya (İİK m. 89) haciz ihbarnamesi düzenlenmesini talep edemeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacıların miras bırakanının 1981 yılında ölümü ile; aksi kararlaştırılmadığından, BK.nun 535/2. maddesi (şimdi; TBK. mad. 639) uyarınca ortaklığın sona erdiği ve mirasçıların 1982 yılında fesih ve tasfiye davasını açtıkları anlaşıldığından, ortaklığın haklı nedenlerle ayrıca feshine karar verilmesine gerek kalmadan, tasfiyesine karar verilmesinin gerektiği, bir ortağın, ortaklık gelirini paylaştırmadan kendi nam ve hesabına bir taşınmaz satın almış olsa bile, BK. nun 530. maddesi (şimdi; TBK. mad. 630)gereğince vekaleti olmadan diğer ortaklar namına tasarrufta bulunmuş sayılacağı ve BK.nun 414. maddesi (şimdi; TBK. mad. 530) uyarınca diğer ortakların yapılan işten hasıl olan faydaları temellük haklarla sahip oldukları-
Üçüncü kişinin «kendi lehine» istihkak iddiasında bulunması (Borçlunun borcundan dolayı haciz edilen malın borçluya değil kendisine ait olduğunun ya da haczedilen borçluya ait mal üzerinde rehin hakkı bulunduğunun üçüncü kişi tarafından ileri sürülmesi)–
Adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan katılım ve kar payının tahsiline ilişkin davalarda dava açılırken husumetin tüm ortaklara karşı yöneltilmesi gerektiği-
Takip konusu senet adi ortaklar tarafından usulüne uygun olarak adlarının altı tek tek imzalı olduğu, ama tebligatın ortaklık adına çıkarılması durumunda, takibin iptaline değil, ödeme emrinin iptali ve takip talebine uygun tek tek adi ortaklığı oluşturanlara tebliği gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.