E. davası niteliğindeki ve genel hükümlere tabi İİK. 308/b uyarınca açılan davada arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu-
Bilirkişi raporunda senetteki imzanın "...kuvvetle muhtemel ....'nın eli ürünü olduğu ...." tespitinin kesinlik içermediği, yeniden bilirkişi incelemesi talep etmediği ve alacağın varlığını ispatlayacak başkaca delilde ileri sürmediğinden davanın reddi gerektiği-
MK.’nun 2. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacının, hakime özel ve istisnai hallerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme imkanı sağlamak olduğu, hakkın kötüye kullanılması yasağının, “şekle aykırılığı ileri sürme hak-kı” için de bir sınır teşkil ettiği–
Davalılardan Şehmuz Adanır’ın 16/07/1998 tarihinde tüketici kredisi kullandığını, diğer davalıların da müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduklarını, kredinin geri ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini ileri sürerek, 17.971,98 TL alacağın temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline-
Mahkemece, tüzel kişiliği haiz Fon tarafından İİK hükümlerinden yararlanılarak düzenlenen ve idari işlem niteliğinde bulunan sıra cetvelinin dava konusu edildiği, davalı müflis TYT Bank iflas idaresinin TMSF adına tasfiye yürüttüğü, gerçek hasmın TMSF olduğu, bu cetvelde davacı tarafın alacağı ile ilgili alınan kararın iptalini amaçlayan davacının, alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı varsa cetvelin davacı alacağı ile ilgili kısmının iptali ile ilgili inceleme yapıp karar vermenin Adli Yargının görevi dahilinde olmadığı, anılan kararın iptali üzerine idarece yeni bir karar alınarak davacının alacağının cetvele kayıt ve kabulüne karar verileceğinin gözetilmemesinin doğru olmadığı-
Davacı tarafça imzalanmış olan makbuzların neye dayanarak ve hangi gerekçe ile verildiği hususunun denetlenebilmesi için bu makbuzların verildiği tarihleri de kapsayan ticari defterlerin tümünün getirtilerek Ticaret Kanunu uyarınca açılış ve kapanış tasdikleri de incelenip bu tarihler arası şirketin aktif-pasifleri üzerinde durularak, bir şirketin ihtiyacının karşılanmasını gerektirebilecek durumun olup olmadığı hususları da irdelenmek suretiyle davacının gerçek bir alacağın olup olmadığı saptanması gerektiği-
Pay sahiplerinin şirkete sermaye olarak verdiklerini geri isteyemeyeceği; tasfiye paylarına ilişkin haklarının saklı olduğu, dolayısıyla, kooperatifin iflasına karar verilmesi halinde, kooperatifin iflas masasına kaydedilmesini isteyemeyecekleri, zira üyelerin kooperatif sermayesi mahiyetinde ödedikleri meblağların öncelikle ''kooperatif borçlarının'' ödenmesi için kullanılacağı, şayet iflas tasfiyesi sonucunda artan meblağ kalırsa, kalan bu meblağ üzerinde kooperatif üyelerinin payları oranında hak sahibi olacakları, bu nedenlerle iflas sıra cetvelinin düzenlenmesi aşamasında üyelik aidatı olarak kooperatife konulan sermayenin masaya kayıt-kabulünün mümkün olmadığı, davacının kooperatif üyesi olduğu ve ödediği bedelin sermaye payı olduğu, bu nedenle davacının sermaye payını iflas masasına alacak olarak kaydettiremeyeceği dikkate alınarak davanın tazminat yönünden de reddi gerekirken bedelin iflas masasına kaydının doğru olmadığı-
İflas tasfiyesi sırasında doğan alacaklar olan masa alacaklarının (İİK.m.248) masaya kaydı istenemeyeceği, bu alacakların iflas idaresince tam olarak ödenmesi gerektiği ve bunlara ilişkin ihtilafların ait olduğu hukuki ilişki çerçevesinde giderileceği, davacı vakıf 506 s. K.’nun geçici 20. maddesi uyarınca bir sosyal güvenlik kuruluşu olup, tasfiyenin devamı sırasında oluşacak alacaklarının 5510 s. K.’nun 88. maddesi uyarınca iş mahkemesinde dava edilebileceği, sırf tarafların aynı olmasından yola çıkılarak farklı hukuki ilişkilere ve farklı mahkemelerin görevine giren davaların birleştirilmesinin isabetsiz olduğu-
Taraflar arasındaki kayıt kabul davası-
Davacının, dava dilekçesinde, aleyhine dava açtığı kişinin adı, soyadı veya unvanı ile tebliğe yarar adresini bildirmemesi üzerine, mahkemece HMK'nın 119. maddesi uyarınca meşruhatlı ihtar tebliği edilmesi ve ihtara rağmen de davalıya yönelik açıklamada bulunmaması nedeniyle anılan yasal düzenleme uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.