Manevi tazminat, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirme fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığı- Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği- Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşacak kadar olması gerektiği-
Ahlaki bir görevin yerine getirilmesinden doğan sebepsiz zenginleşmelerin geri istenemeyeceği- Babanın çocuğunun eğitimiyle ilgilenmesi ve eğitim giderlerini karşılamasının da ahlaki bir görevin ifası niteliğinde olduğu, bu nedenle nafaka borçlusunun müşterek çocuğun eğitimi içim yapmış olduğu ödemelerin nafakaya mahsuben ödenmiş olduğunun kabul edilemeyeceği-
Mahkemece, mirasbırakanın mevcut malvarlığını hak dengesini gözeterek dağıtma yoluna gittiği, öte yandan davalının 20-25 yıl boyunca ahlaki ödevin çok çok ötesinde bir emekle mirasbırakana baktığı ve ihtiyaçlarını giderdiği, murisin de minnet duygusu ile dava konusu taşınmazdaki payını düşük bedelle davalıya devrettiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; iş kazası sonucu %100 oranında meslekte kazanma gücünü kaybeden davacı sigortalı için hükmedilen maddi tazminat miktarında aile içi bakım dayanışması nedeniyle bakıcı giderinden hakkaniyet indiriminin yapılıp yapılamayacağı-
Nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, aylık nafaka miktarına, bu miktara yakın ve düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde 'nafaka borcuna ilişkin olduğuna' dair atıf olmasa bile, bu ödemelerin nafaka borcundan mahsubu gerektiği- İşleyen nafaka borcu bulunan bir borçlunun yaptığı ödemelerin bu borç dışında ahlaki bir ödeme olduğunu kabul etmenin hak kaybına neden olacağı- Alacaklı hesabına açıkça “nafaka bedeli taahhüt edilen" açıklamasıyla yapılan ödemenin de dosya borcundan mahsubunun gerektiği-
Ödemelerin belirli kıstaslar dahilinde yapılması halinde, örneğin; yapılan ödemelerde hükmolunan aylık nafaka miktarı ve bu miktarın katları şeklinde ödemeler görünüyor ise, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi, bu ödemelerin de nafaka borcundan mahsubunun hakkaniyet kurallarına uygun düşeceğinin kabul edilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmazların miktarı, temlik tarihlerindeki değerleri ve mirasbırakanın terekesindeki oranı gözetildiğinde, mirasbırakana yapılan bakım ve emeğin, devre konu taşınmazlara oranla semen özelliği arz etmesinin mümkün olmadığı, bir çocuğun anne ve babasına karşı göstermesi gereken ahlaki ödev kapsamında kaldığı, bu ödevi aşacak şekilde bir bakımın olmadığı tespit edildiğinden mirasbırakanın yaptığı temlikler ile mirastan mal kaçırma amacı ile hareket ettiği saptanmış olduğu bu nedenle; davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir... HMK 240/2 uyarınca daha önce tanık bildirmiş olan taraflarca ikinci tanık listesi verilmesi halinde bu listede yer alan tanıkların dinlenilmesi doğru değildir. İkinci tanık listesinin verilemeyeceğine ilişkin bu kesin kural, kamu düzeninden olup, hâkim tarafından re'sen nazara alınır. Aynı zamanda davaların makul süre içinde bitirilmesi açısından usul ekonomisine hizmet eden bir kuraldır. Mirasbırakanın tasarruf tarihindeki toplam malvarlığı miktarı, davalıya devredilen davaya konu taşınmazın değeri, davalı tarafından mirasbırakanın tedavisi için gösterilen çaba ve yapılan ödemeler birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakanın temlike ilişkin olarak mal kaçırma kastından bahsedilemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
TBK.'nun 55. maddesindeki "Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz." ibaresinin hesaplanan tazminatın yalnızca miktar gözetilerek azaltılamayacağını öngörmek suretiyle zarar görenin mülkiyet hakkı kapsamındaki meşru beklentisini koruduğu- Aile içi bakım ve dayanışma nedeniyle bakıcı giderinden hakkaniyet indirimi yapılmayacağı- Kanun koyucunun tutumunun bedensel zararlar konusunda tarafların yıkımına yol açacak yüksek miktarda tazminat hesaplanmasının dahi hakkaniyet düşüncesiyle indirime konu edilemeyeceği yönünde olduğu- Tazminatın amacının zararın tazmin edilmesini sağlamak olduğu ve hesaplanacak tazminatın azami miktarının gerçek zarar ile sınırlı olduğu-
Baba ve oğul arasında, ödünç verilen paranın iadesi istemi-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.