Yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı maddelerin yoğun olarak bulunduğu, yapısının değiştirilmek suretiyle dükkan sayısının artırıldığı, günlük insan trafiğinin yoğun olduğu bir iş merkezinin maliki olan davalı İl Özel İdaresinin, söz konusu iş merkezinde her an yangın çıkabileceğini öngörmesi, bunun için gerekli güvenlik ve emniyet tedbirlerini alarak, binaya merkezi jeneratör ve otomatik yangın söndürme sistemini kurdurması gerektiğinden bahisle, davalı malikin meydana gelen zarardan BK'nun 58. maddesi(TBK. m. 69) uyarınca sorumlu bulunduğu-
3. HD. 18.01.2016 T. E: 2015/1979, K: 192-
3. HD. 25.01.2016 T. E: 2015/1985, K: 557-
3. HD. 18.10.2018 T. E: 1133, K: 10247-
Tazminat davasında, davacıların murisinin ölümünden, davalı elektrik dağıtım şirketinin tamamen kusursuz olduğundan söz edilemeyeceği, davacıların murisinin çıkmaması gereken elektrik direğine çıkmış olması davalının sorumluluğu ortadan kaldırmayıp, ancak tazminatın kapsamıyla ilgili olup, belirlenecek miktarın tayininde gözönüne alınması gerektiği- Davalının yaptığı işin mahiyeti gereği yüksek özen yükümlüğü bulunduğunun ve direğin yerleşim alanı içinde ve direkte uyarıcı levhanın olmaması nedeniyle, davalının özen yükümlülüğüne aykırı davrandığının kabulü ile; davalı kurum açısından yapı malikinin sorumluluğuna ve tehlike sorumluluğuna ilişkin; davacı açısından ise, olaydaki bölüşük kusura ilişkin değerlendirmeler içeren bilirkişi raporu alınıp bunlar yönünden de sonuca gidilmesi gerektiği-
Yapı eseri malikinin sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkin davada, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli, tarafların kusur oranlarının da gerekçeleriyle açıklandığı, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna rapor hazırlatılarak, varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiğinden, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulmasının yerinde olmadığı-
Taşınmazlarda Devletin tapu sicilini tutması, hak ve işlem güvenliğinin sağlanabilmesinin bir güvencesi niteliğinde olup sistemin tam olarak yerine getirilmesi, tapu siciline duyulan güvenin sürekliliğine bağlı olduğundan (TMK mad. 1007) kanun koyucu sicilin doğru tutulduğuna güvenenlerin, sicilin yolsuz tutulmasından dolayı uğradıkları zararı Devlet tarafından ödeneceği ilkesini düzenleyerek güveni sağlayacağı- Davacı şirketin dava konusu taşınmazın bir kısmını 1990 yılında satın aldığı, ancak taşınmazın satın alındığı tarihte tapuda taşınmazın orman olduğunu gösterir nitelikte herhangi bir şerh ve kısıtlama bulunmadığı gibi, resmî işlemin yapıldığı sırada taşınmazın orman niteliğinde bulunduğu yönünde davacı şirket yetkilisine bir bilginin de verilmediği- Hukuksal dayanağını kusursuz sorumluluktan alan ve kusura değil tehlike prensibine dayanan davada, TM. mad. 1007 uyarınca, davacının zararından davalı Maliye Hazinesinin sorumluluğunun bulunduğu açık olup davacı şirketin zararının tespit edilerek ödenmesi gerekeceği-
Tapu Müdürlüğünce düzenlenen resmî senet ile orman kadastrosu suretiyle özel orman vasfıyla kayıt maliki adına tescil edilerek mirasçıları adına intikallerinin yapılmasından sonra aynı tarih ve yevmiye numaralı resmî senetle davacı tarafından satın alınan taşınmazların sonradan orman olduğu belirtilerek tapu kayıtlarının iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davada, davacının taşınmazları satın aldığı tarihte tescilin yolsuz olduğunu bilebilecek durumda bulunup bulunmadığı; buna göre davacının TMK'nın 1023. maddesi kapsamında iyiniyetli olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği; davacının tazminata hak kazanıp kazanmayacağı-
İş kazalarında işverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlığın etkisinin bulunup bulunmadığını irdelemek daha belirgin iken; "meslek hastalığı"nın, iş kazasında olduğu gibi aniden veya çok kısa bir zaman içerisinde ortaya çıkmadığı; işin niteliğinden dolayı sürekli tekrarlanan bir sebeple veya yürütüm şartları yüzünden yavaş yavaş meydana geldiği- Sigortalıda meslek hastalığının ortaya çıkması hâlinde işverenin mevzuatta belirtilen yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin, gerekli özeni gösterip göstermediğinin ve kaçınılmazlığın etkisinin titizlikle araştırılarak ortaya konulması gerektiği-İşverenin meslek hastalığının meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğu kabul eden bilirkişi raporu, 5510 sayılı Kanun’un 21/1’inci maddesinin son cümlesi uyarınca kaçınılmazlık ilkesi değerlendirilmeden düzenlendiğinden, mahkemece mahallinde keşif yapılarak sigortalıda meydana gelen meslek hastalığının vuku bulduğu iş kolunda işçi sağlığı ve iş güvenliğinde uzman bilirkişilerle ortopedi alanında uzman hekim bilirkişilerden rapor aldırılarak işyeri koşulları, işin niteliği ve yürütüm şartları, sigortalının gerçekleşen çalışmalarının meslek hastalığına etkisi, sigortalının ve işverenin kusuru ile kaçınılmazlık ilkesi ayrıntılı bir şekilde irdelenerek, karar verilmesi gerektiği- "Somut olayda kaçınılmazlık olgusunun gerçekleşmediği, davalı şirketin son teknolojiden yararlanmadığı, sigortalıda bazı arazlar saptandığı hâlde gerekli rotasyonu yapmadığı, meslek hastalığından kaynaklanan arızaların işveren tarafından gerekli önlemlerin alınması hâlinde önlenebilir ve giderilebilir bulunduğu, mahkemece alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu, bu nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
3. HD. 10.09.2018 T. E: 4380, K: 8183-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.