Taşınmazın her iki tapu kaydının kapsamında kaldığının anlaşılması halinde sahih esasa dayalı tapu kaydına üstünlük tanınmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Dava konusu taşınmazda tarafların dayandığı her iki tapu kaydında ilk malikin Hazine olduğu, her ne kadar davalılara ait tapu kaydının geldisi daha eski olsa da, malik Hazine çekişmeli taşınmazı fiilen Toprak Tevzi Komisyonu aracılığıyla 4753 sayılı Yasa uyarınca davacı tarafa 1954 yılında devrettiğinden taşınmazda davacı tarafın zilyet olduğu, Hazinenin fiili kullanımını ve tapusunu devrettiği taşınmazı bu sefer 1997 yılında ihale ile davalı tarafa sattığı, bu durumda davacı tarafın malikliğinin daha önce ve geçerli bir hukuki nedene dayalı olması nedeniyle, mükerrer olduğu tespit edilen 583 nolu parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak, davanın kabulü halinde sadece mükerrer tapu kaydının iptali ile yetinilmesi gerekirken, davacı adına aynı yere ilişkin ikinci bir tapu kaydının oluşmasını sağlayan ve infazı mümkün olmayacak şekilde tapu kaydının iptali ile davacı adına tescil kararı verilmesi isabetsiz olduğu gibi, mükerrer olmadığı tespit edilen fen bilirkişi raporundaki B harfi ile gösterilen 4.181,00 metrekarelik kısım hakkında da iptal kararı verilmesi isabetsizdir. Öte yandan, yargılama sırasında davalılar tarafından davacı aleyhine açılan mükerrer tapu kaydının iptali istemli dava ile birleştirildiği halde mahkemece birleştirilen bu dava hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmemiş olması, ayrıca karar başlığında birleştirilen davanın ve taraflarının ayrı ayrı gösterilmemesi de hatalıdır.
3. kişilere karşı vekalet ilişkisinin sona ermesi nedeniyle yolsuz tescile dayalı olarak açılan davalarda, bir ya da bir kaç mirasçının tek başına ve kendi miras payları oranında dava açabilmelerine 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 701. ve 702. maddeleri karşısında yasal olanak bulunmadığı- Dava konusu taşınmazın terekeye dönüşü yönünde değil, miras payı oranında iptal ve tescili istenilmiş olup, dava dışı mirasçının davaya muvafakat etmesi ya da tereke temsilci atanarak huzurunda davaya devam edilmesi halinde dahi davaya devam etme olanağının bulunmadığı, başka bir ifade ile davanın görülebilirlik koşulunun olmadığı, hal böyle olunca, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
6099 sayılı yasanın amacı; Devletin Kadastroda kendisinin oluşturduğu tespit ve kayıtların yine kendisi tarafından iptali istendiğinde, kişiyi yargılama giderlerinden sorumlu tutmamaktadır; sonuç olarak hak düşürücü süreden davanın reddi halinde 6099 sayılı yasanın uygulanma olanağının bulunmadığı-
8. HD. 26.12.2024 T. E: 2023/1958, K: 8040
Takip dayanağı ilamda, davacıya ait taşınmaza vaki el atmanın önlenmesi ve haksız işgal tazminatı talep edildiği, mahkemece meni müdahale ve ecrimisil bedeline hükmedildiği, her ne kadar karşı dava olarak tapu iptal ve tescil davası açılmış ise de bu davanın da reddedildiği anlaşıldığından, mahkemece, takip dayanağı ilamda gayri menkulün aynının tartışmalı olmadığı nazara alınarak, şikayetin açıklanan bu nedenle reddi yerine, yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasında dava değeri tapuda gösterilen satış bedeli olduğundan mahkemece bu bedel üzerinden eksik harç tamamlattırılarak yargılamaya devam edilmesi gerekirken harç tamamlanmadan hüküm kurulmasının doğru olmadığı- ................... tarihinde fen ve ziraat bilirkişisi refakatiyle taşınmaz başında gerçekleştirilen keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler ve tanıklar beyanlarında davacının dava konusu taşınmazda kullandığı bir bölüm gösteremediklerinden fiili taksimin varlığından söz edilemeyeceği- Dava konusu uyuşmazlıkta davacı tarafa yasada öngörülen usulde satışın bildirilmemiş olması ve yasada belirtilen hak düşürücü süre içinde davanın açılmış olması nedeniyle davacının iyiniyet kurullarına aykırı hareket ettiğinin söylenemeyeceği-
Davanın, davacıyı alacağından yoksun bırakmak amacıyla yapılan muvazaalı taşınmaz satışının iptali istemine ilişkin olduğu, davacının bu davadaki amacının, alacağını alabilmeye yönelik olarak danışıklı olduğunu ileri sürdüğü hukuki işlemin kendisi yönünden geçersizliğini sağlamak olduğu, davacının bu hakkı ayni değil şahsi sonuç doğuracağından danışıklı işlemin kanıtlanması halinde İİK'nun 283/2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının alacağını alabilmesi için dava konusu tasarrufun davacının takip konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptali ile haciz ve satış yetkisi verilmesi yönünden hüküm kurulmasının gerekli olduğu-
Davalı-karşı davacı vekili tarafından diğer delillerle karşı davadaki iddia ispatlanamamış olmakla birlikte, karşı dava dilekçesinde “… her türlü delil” denilmek suretiyle açıkça "yemin" deliline de dayanılmış olduğundan T.C. Anayasası'nın 36. ve TMK'nun 6. maddesine göre, davalı-karşı davacı tarafa yemin teklif hakkı bulunduğunun hatırlatılması, kullanmak istediği takdirde davacılar-karşı davalıların usulüne uygun bir biçimde HUMK'nun 337. (HMK m. 227. vd) maddesi gereğince davet edilmesi ve HMK'nun yemine ilişkin hükümleri dikkate alınarak usulüne uygun bir biçimde yeminli beyanları alınarak elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Arazi sahibinin mülkiyet hakkını ileri sürerek tapu kaydına şerh edilen muhdesat hakkında müdahalenin önlenmesi talebinde bulunmasının mümkün olmadığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.