Basının manevi tazminat sorumluluğunun doğmasının, Borçlar Kanunu’nun 49. maddesindeki koşulların gerçekleşmiş olmasına bağlı olduğu - Önemle vurgulanmalıdır ki, yayımlanmasında kamu yararı bulunan, gerçek ve güncel bir haberin veya eleştirinin, özle biçim arasında denge kurulmak suretiyle verildiği durumlarda, manevi tazminat sorumluluğunun temel öğesi olan “hukuka aykırılık” gerçekleşmeyeceğinden, basının sorumluluğunun da söz konusu olamayacağı-
Davalının dava konusu edilen yazısında bir haber nedeni ile gazete yorumlarını konu edindiği, daha önceden davacının kullandığı bir başlığı aynen kullanarak "Batı Müslüman soykırımına hazırlanıyor kışkırtmacılığıyla ekmek yiyen sicilli ajan provokatör yorumcu türünden kimileri ise" biçimindeki nitelendirmesinden ve yazının bütününden Y... Gazetesinde köşe yazarı olan davacıyı kastettiği, matufiyet koşulunun gerçekleştiği sonucuna varıldığından davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekeceği-
Düşünsel bağ ilkesi bozulan haberin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı-
Davalının açıklamalarının yer aldığı haberde, davacının isim ve sıfatına yer verilmediği, makul (ortalama) okuyucu kitlesi tarafından davacının kastedildiği sonucuna varılamayacağı anlaşıldığından, davalının açıklamalarının bulunduğu haberde yer alan ifadelerin davacıya matuf olmadığının kabulü ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Yazıda davacının ve kliniğinin adı geçmediğinden yöneliklik (matufiyet) unsurunun gerçekleştiğinden ve davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğundan söz edilemeyeceği-
Keşif sırasında, davacı avukata hitaben «... bütün doktorlar ve avukatlar böyle yapıyorlar, asgari ücret üzerinden makbuz kesiyorlar, (70) alıp (5) gösteriyorlar...» biçiminde sözler sarfeden hakimin, avukatın kişilik haklarına –olayda «matufiyet» unsurunun bulunmaması nedeniyle– saldırıda bulunmuş olmayacağı–
Ceza yargılaması sırasındaki davalı beyanı, savunma sınırları içinde olup herhangi bir meclis üyesinin ismi açıklanmadığından matufiyet de söz konusu olmadığından savunma sınırları içinde kalan bu sözlerin davacıya yönelik olmadığı ve kişilik hakkına saldırı oluşturmadığı-
Eleştiri amaç ve sınırını aşan yazıların gerçeği yansıtsa bile yazıda kullanılan dil, ifade ve üslubun davacıyı küçük düşürmek, ona hakaret etmek amacına yönelik bulunması, davacının kişilik değerlerine saldırı niteliğinde bulunması halinde, davacı lehine tazminata hükmedilmesi gerekeceği–
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.