Taşınmaz üzerindeki iki katlı betonarme ev, bir adet hayvan barınağının tamamının, diğer iki barınağın tamamına yakınının aidiyetinin tesbitine ilişkin davanın, eda davası açılabilecek durumlarda tesbit davası açılamayacağından yani; davacıların hukuki yararı olmadığından, reddedilmesi gerekeceği–
Henüz açılmamış bir davadan feragat edilemeyeceği gözetilmeden taşınmaz üzerindeki mukdesatlarda hak iddia eden, mukdesatların aidiyetinin tespiti bakımından süre verilmeyen davacının mukdesatın aidiyetinin tespitini istemekte hukuki yararının olduğunun kabulü gerekeceği- Hukuki yararı olmak kaydıyla paydaşlarca mukdesatın aidiyetinin tespiti davasının her zaman açılabileceği-
HMK 341. maddede istinaf yoluna başvurulabilen kararlar olarak açıkça ve sınırlı olarak yazılı olan "nihai karar " lardan, "ihtiyati tedbir , ihtiyati haciz taleplerinin reddi", "bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlardan/ara kararlar"dan veya "İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlar" dan olmadığı anlaşıldığından istinaf kanun yoluna tabi olmadığı-
Yaklaşık 3 yıla yakın bir süreye ilişkin TİS artışlarından kaynaklanan alacaklarını belirlemesi davacı işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alındığında davacı işçiden beklenemeyeceği gibi, söz konusu alacakaların belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi gerektiğinden ve tahkikata ihtiyaç duyulduğundan, mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesinin ve davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-
Gerek dava dilekçesindeki anlatım gerekse de toplanılması talep edilen deliller arasında işyeri kayıtlarının da bulunduğu gözetildiğinde, işçiye sağlanan ayni menfaatlerin işverene olan maliyetinin ve dolayısıyla giydirilmiş ücret miktarı ile kıdem tazminatının, tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin öncelikle karşı tarafın vereceği bilgilere bağlı olduğu, bu itibarla, somut olayda dava konusu kıdem tazminatı alacağının belirsiz olduğu- Yıllık izin ücreti alacağında; davacının, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, çalışma süresini, hak kazandığı izin süresini, çalışma süresi boyunca varsa kullanmadığı veya karşılığı ödenmeyen izin sürelerini belirleyebilecek durumda olduğu, bu halde, dava konusu yıllık izin ücreti alacağının gerçekte belirlenebilir alacak olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği-
Davacının işbu davayı açarken davalı şirket aleyhine yaptığı icra takibinin kesinleştiğini, anılan davalının mal varlığı bulunmadığı için takibin sonuçsuz kaldığını ileri sürerek davalılar arasındaki organik bağın tespitini istediği, davacının aynı hukuki nedene dayanarak mümeyyiz davalı şirket aleyhine eda davası açması mümkünken, işbu davayı açmasında hukuki yararının bulunmadığı-
İcra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce, borçlu tarafından ödeme yapılması halinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerektiği- Takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödeme yönünden dava açılmasında davacı tarafın hukuki yararının bulunmadığı-
Tapusuz taşınmazların, MK. 713’deki koşulların oluşması halinde, zilyedi adına tescil edilebileceği-
Mahkeme tarafından, bozma sonrası ıslah yapılamayacağı gözetildiği açıklanarak, bozma öncesi 08.12.2014 tarihli bilirkişi raporunda hesaplanmış tutar olan 2.585,25 TL üzerinden brüt ilave tediye alacağına hükmedildiği ancak, davacının bozma öncesinde bedel artırım yada ıslah talebinin bulunmadığı, nitekim ilk kararda da davacının talebiyle bağlı kalındığı bildirilerek lehine dava dilekçesinde talep edilen tutar olan 50,00-TL üzerinden ilave tediye alacağına hükmedildiğinin anlaşıldığı, buna göre, mahkemesince ilk kararda olduğu şekilde davacı lehine 50,00 TL ilave tediye alacağına hükmedilmesi gerekirken, 2.585,25 TL ilave tediye alacağına hükmedilmiş olmasının hatalı bulunup, bozmayı gerektirdiği- Somut olayda, her ne kadar davalılar arasında muvazaanın varlığı kabul edilmiş ise de, dava muvazaa iddiasına dayalı alacak (eda) davası niteliğinde olduğundan, muvazaa tespitinden bağımsız olarak, kabul ve reddedilen alacak tutarları dikkate alınarak tarafların leh ve aleyhlerine vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hükmedilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.