Kambiyo vasfına haiz olmadığından bahisle açılan menfi tespit davasında, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin talebin HMK'nun 394. maddesi uyarınca; taraflar duruşmaya çağrılıp, itiraz edilen tedbir kararına karşı gerekli incelemenin yapılması gerektiği, düzenlemenin emredici nitelikte olduğu anlaşılmakla; istinaf talebinin bu açıdan kabulünün gerektiği-
Takip konusu çekteki imzanın davacıya ait olup olmadığı iddiasıyla İİK'nun 72. maddesi gereğince açılan menfi tespit davasında, davacı yanın imza inkarı üzerine bilirkişi raporu alınmışsa da alınan bu rapor yeterli incelemeyi içermediğinden bu rapora dayalı hüküm kurulamayacağı-
Borçlunun sahtelik nedenine dayalı olarak açtığı menfi tespit davası, İİK. mad. 72 kapsamında bir dava olduğundan, anılan maddedeki usule göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulabileceği- Sahtelik nedeniyle açılan menfi tespit davası gibi, cumhuriyet savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan davanın da kendiliğinden icra takibini durdurmayacağı ve bekletici mesele yapılamayacağı- Cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibinin durdurulabileceği- Takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesinin HMK'nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmayacağı, bu hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarda, senedin delil olarak kullanılamayacağını öngördüğü, icra takibine etkisinin olmadığı-
Her ne kadar mahkemece, davacıya imza incelemesine esas belge asıllarını ibraz etmesi ya da bulundukları yerin bildirilmesi hususunda kesin süre verilmiş ise de kambiyo senedindeki imzanın keşideciye ait olduğu yönündeki ispat yükü, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşmekte olduğu- Bu durumda davacıya verilen kesin sürenin icapsız davet niteliğinde olmakla yerinde olmadığı- Mahkemece, bonoda yer alan imzanın inkarı halinde 6100 sayılı HMK'nin 211. maddesinde belirtilen yöntem incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Kusursuz sorumluluğa sahip olan davalı Bankanın, dava konusu çeklerdeki keşideciye atfen atılan imzaların keşideci eli ürünü olmadığının belirlenmesi hâlinde çek hamiline herhangi bir ödeme yapmakla yükümlü olmayacağı- Muhatap bankanın, ileri sürdüğü sahtelik iddiasının ispatı hâlinde, (5941 s. K. m. 3/3) yasal sorumluluk miktarı da dâhil olmak üzere hamile ödeme yükümlülüğü ortadan kalkacağı- Dava konusu çeklerdeki keşideciye atfen atılan imzaların sahteliğine ilişkin uyuşmazlıkta ispat külfetinin, davalı Bankada olduğu nazara alınarak, HMK. m. 211/1-b çerçevesinde bilirkişi raporunda işaret edilen keşidecinin çek tanzim tarihine yakın tarihli, değişik amaçlarla atmış olduğu samimi mukayese imzalarını içeren belge asılları ve davalı tarafından fotokopi olarak sunulan evrakın keşidecinin ıslak imzalarını havi asıllarının teminiyle yapılacak bilirkişi incelemesi sonrasında hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- "Süresinde ibraz edilen çeklerin ödenmediği takdirde muhatap davalı Bankanın haksız fiil hükümlerine göre sorumlu olacağından zarar ve kusurun ispatının davacı üzerinde olduğu, bu nedenle çeklerdeki keşideciye atfen atılan imzaların sahteliğini ispat külfetinin davacı üzerinde bulunduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İİK 72/2 maddesi gereğince ihtiyati tedbir talebi incelenirken geçici hukuki koruma kararlarının genel olarak düzenlendiği, HMK'nun 390(3) gereği de tedbir talep eden tarafın ihtiyati tedbir sebebi ile türünü açıkça belirtmek ve haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu, İhtiyati tedbir isteyenin imza inkarına dayalı sahtelik iddiasının talep dilekçesi ekinde ödememe protesto evrakından başkaca bir evrak sunulmayıp imzaya itirazın değerlendirilebileceği bir kanaate varmaya yarar hiçbir delil sunulmadığı, dosya mevcudu itibariyle ihtiyati tedbir koşullarının mevcut olduğunun söylenemeyeceği-
Davacının çekişmeli taşınmazı annesinde satın aldığı, taşınmaz üzerindeki muhdesatların kendi emek ve masrafı ile yapıldığı, davalıların herhangi bir haklarının bulunmadığı iddiasına dayanarak taşınmazın tamamı hakkında dava açmış olup mahkemece davacının kök murisden miras payı isteği bulunmayıp, annesinden davalı tarafından sahte olduğu ileri sürülen senetle satın alma iddiası mevcut olduğundan mahkemece HMK’nın 25. ve 26. maddelerine aykırı olacak şekilde taleple bağlılık kuralının dışına çıkılmak suretiyle karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacının hesaplamalara esas ücreti belirlenirken fesih tarihinden önceki aya ait bordro ile davacıya ödendiği anlaşılan miktarın dikkate alındığı, dosyada taraflar arasında imzalanmış bireysel iş sözleşmesi mevcut olup burada davacıya ödenecek ücret miktarı açıkça belirlendiği, bu bireysel iş sözleşmesinde yazılı ücret yerine bordroda yazılı miktarın hesaplamalara esas alınmasının hatalı olduğu- Davacının arıza durumunda mesai saatlerini aşacak şekilde çalıştığı tanık beyanları ve İş Teftiş Kurulu Başkanlığının İnceleme Raporuna göre sabit olduğu, davalının elinde davacının arıza durumunda işyerinden ayrılış ve dönüş saatlerini içeren “Araç ve Görev Emri” başlıklı belgelerin bulunduğu, bu belgelerin HMK mad. 220'de belirtilen yöntem çerçevesinde davalı ve davalının asıl işvereni ihbar olunan şirketten talep edilerek, belgeler sunulduğu takdirde işçilerin vardiya çizelgeleri ile bu belgeler karşılaştırılıp, davacının haftada kaç saat fazla mesai yaptığının belirlenmesi gerektiği; davalı ve ihbar olunanın bu belgeleri sunmaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile iddialarını ispat edebileceklerinden, tanıkların yeniden dinlenilmesiyle ortalama olarak vardiya bitim saatini aşacak şekilde kaç saat çalışıldığı aydınlatılıp çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Yetkisiz bir kimsenin yapmış olduğu sözleşmeye temsil olunanın onay vermesi durumunda o sözleşmenin, temsil olunanı bağlayıcı olacağı ve sözleşmeden doğan hak ve borçların temsil olunana intikâl edeceği, yetkisiz temsilcinin yaptığı işleme ya da sözleşmeye temsil olunan tarafından verilen onayın, biçime bağlı olmayan, yönetilmesi gerekli tek yanlı bir irade bildirimi olup, açık olabileceği gibi örtülü de olabileceği, davalının sözleşmeyi imzalamadığı halde yetkisiz bir kimse tarafından imzalanmış olsa dahi o sözleşmeyi kullanarak bir hukuksal işlem yapmış ise yetkisiz temsile onay vermiş sayılacağı ve sözleşmenin kendisini bağlayıcı olacağı-
Takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesinin, HMK'nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmayacağı, HMK'nun 209. maddesi, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi olmadığından, şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği- Sahtelik nedeniyle cumhuriyet savcılığına yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmayıp, ancak cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibi durdurulabileceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.