22. HD. 19.02.2019 T. E: 2016/4831, K: 3718-
Davacı işçi tarafından işe iade kararının kesinleşmesi üzerine yasal on iş günü içinde işe iadesine karar verilen ortak girişim X ve Y işyerlerine ayrı ayrı ihtarname gönderilerek işe başlatılma talebinde bulunulduğu, X'e tebligat yapıldığı hâlde, adi ortaklığı oluşturan diğer ortak Y’nin işe iade kararı ve ticaret sicilinde belirtilen adresine çıkartılan tebligatın ise adresten taşınması nedeni ile iade edildiği- İşe iade başvurusu için Kanunda herhangi bir başvuru usul ya da yöntemi öngörülmediği- İşçi tarafından yazılı ya da ispat edilmesi koşuluyla sözlü olarak dahi başlama iradesinin gösterilmesinin yeterli olduğu- Bir başka anlatımla önem arz eden hususun iyi niyetli (işe) başlama çabasının karşı tarafa ulaştırılması olduğu- Tebligatlar şirketlerin işe iade kararı ve ticaret sicilinde kayıtlı adreslerine çıkarıldığından, Y Şirketinin resmi kayıtlarda belirtilen adresine tebligat yapılamamasının sorumluluğunun davacı işçiye yüklenemeyeceği- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nu (TBK) 638/3. maddesine göre ortakların üçüncü kişiye karşı ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan aksi kararlaştırılmadığı müddetçe müteselsilen sorumlu oldukları- Bu nedenle TBK’nın anılan hükmü gereğince bozma kararından “adi ortaklığı oluşturan diğer ortağın da işe başlatma yükümlülüğü bulunmaktadır.” ifadesinin çıkartılması gerekmektiği-
Yüklenicinin sorumlu olduğu “ücretler”in içerinde ulusal bayram ve genel tatil günleri ile fazla çalışma saatlerine ilişkin ücretleri ile kıdem tazminatı olduğu, bu nedenle, asıl işveren ve alt işveren arasındaki sözleşme ve şartnamelerde, iş akdinin feshedilmesi nedeniyle doğan söz konusu tazminat alacaklarından tümüyle yüklenici alt işverenin sorumlu olacağına ilişkin düzenleme bulunduğundan, dava dışı işçiye yapılan dava konusu ödemeler nedeniyle davacı Belediyenin davalıya rücu edebileceği-
İşkolu tespitine itiraz davaları, kamu düzenini ilgilendirdiğinden delili toplama bakımından resen araştırma ilkesinin uygulandığı davalardan ise de, bu davalara bazı istisnalar dışında medeni yargılama hukuku ilke ve kurallarının tatbik olunduğu, bu itibarla hukuk devleti prensibi ile ''belirlilik-hukuki öngörülebilirlik'' temel kuralları karşısında, işkolu tespitine itiraz davalarının işkolu tespit tarihindeki fiili ve hukuki duruma göre karara bağlanmasının zorunlu olduğu-
Dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınması, tanık dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin ise gider avansı içinde değerlendirilmemesi gerektiği- Tanık deliline dayanılması sebebiyle istenilecek giderin delil avansı olduğu, bu masrafların gider avansı olarak kabul edilerek davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Asıl işveren ve alt asıl işveren arasındaki sözleşmenin muvazaalı olması veya yasal unsurları taşımaması halinde, asıl işveren başlangıçtan beri gerçek işveren olduğundan, alt işverenin bu anlamda işverenlik sıfatı bulunmadığından, işe iade isteyen alt işveren işçisinin asıl işveren işyerine işe iadesine işe iadenin mali sonuçlarından gerçek işveren ile muvazaalı işlemin tarafı olan kişi, kurum veya kuruluşun müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği- Davalı A.Ş.'nin alt işveren şirketin işçilerinin kendi bünyelerinde hangi işleri yaptığına ilişkin bir liste sunduğu, bu listeye göre alt işveren işçilerinin rampada görevli olduğu, yemekhanede çay ve yemek servisi yapmakta olduğu, şubede satış yaptığı, oksijen, azot ve mtp dolum işi yaptıkları, co2 dolumu ve tüp boyama işi yaptıkları, tüp okutma, tüp bakımı, tüp test sorumlusu olarak çalıştıkları, karışım dolumcusu, operatör vs işleri yaptıkları, davacının ise, boyacı olarak işe alınmış olup, son 3 ayda dolum alanının sokaklarının genel temizliği işinde, rampaların temizliği, hurdalıkların temizlenmesi işinde çalıştırıldığı, davacının nakliye hizmet alım işinin sona ermesi nedeniyle iş akdine son verildiği, davacı dahil alt işveren şirketin işçilerinin emir ve talimatları davalı AŞ.'nin dolum tesisinde görevli idari personelden aldıklarının tanıkların ifadelerinde belirtildiği görülmekle, davalı A.Ş.'nin işçi temini maksadıyla diğer davalı Ltd. Şti. ile hizmet alım sözlemesi yaptığı çok açık olup, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayalı olduğunu kabulü gerektiği-
Davacı, taraf dava dilekçesinde hafta içi ve hafta sonu 08:00-18:30 saatleri arasında çalıştığını iddia etmişse ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda günlük 12 saat çalışma kabul edilerek sonuca gidilmişse, talebin aşılması halinin söz konusu olduğu-
İş ile ilgili emir ve talimatların, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yetkililerince verilmiş olsa dahi, bu hususun tek başına ilişkinin muvazaalı olduğunun kabulüne yeterli olmadığı, asıl işverenin, işin yapımına ilişkin genel emir ve talimatlar vermesinin olağan karşılanması gerektiği- İş sözleşmesi sözlü feshedildiğinden, feshin geçersizliğine karar verilmesinin isabetli olduğu, ancak fesih tarihi itibarıyla davalılar arasındaki ilişki muvazaaya dayanmadığından, davacının, davalı şirkete ait işyerine iadesine karar verilmesi gerekirken, davalı Karayolları Genel Müdürlüğüne ait işyerine iadesinin hatalı olduğu-
Davalı şirket ile acenteler arasında muvazaalı ilişki bulunup bulunmadığı araştırılmadan karar verilmesinin hatalı olduğu; ayrıca muvazaa ilişkisinin bulunmadığı ispat edilse dahi davacı işçinin en son çalıştığı işyeri ve işyerini devralan olarak davalı şirketin tüm çalışma süresinden sorumlu olduğu düşünülmeden sadece kendi çalıştırdığı dönem için sorumluluğuna karar verilmesinin de hatalı olduğu-
Mahkemece temizlik elamanı adı altında işe alınıp, temizlik hariç teknik ve sağlık işlerinde çalıştırılanlar açısından muvazaanın kabul edilebileceği, davacı yönünden ise muvazaanın söz konusu olmadığı gerekçesiyle, davacının ilave tediye alacağına hak kazanmayacağı kabul edilmiş ise de bu karar eksik araştırmaya dayalı olduğu- Davalı işverenin 2008-2010 yıllarını kapsayan hizmet alım sözleşmeleri hakkında iş müfettişi raporlarına dayanılarak kesinleşmiş bir muvazaa kararının varlığı tartışmasızsa da, her hizmet alım sözleşmesinin kendi şartları dahilinde değerlendirilmesi gerekmekte olup, dosya içinde mevcut olmamakla birlikte emsal dosyalara sunulan 2011 yılından itibaren yapılan hizmet alım sözleşmelerinde, her hizmet için ayrı alım işinin yapıldığı; hizmet alım sözleşmelerinin eki teknik şartnamelerde sağlık hizmetleri bünyesinde klinik, poliklinik, yoğun bakım, ameliyathane ve eczanelerinde eczacılık hizmeti, anestezi-radyoloji-radyoterapi teknisyenliği hizmeti, laboratuar teknisyenliği hizmeti, hastabakıcı hizmetleri ve hemşirelik hizmetlerinin; destek hizmetleri çatısında klinik, poliklinik, yoğun bakım, ameliyathane ve eczanelerinde, sekreterlik-büro hizmetleri, çamaşırhane hizmetleri, hasta ve ziyaretçi yönlendirme hizmeti, teknik bakım ünitesi çalışmalarının incelendiği görülmekte olup bu anlamda mahkemece öncelikle eksik hizmet alım sözleşmelerinin celbi sağlanarak, davacının hangi tarihli ihale ile hangi işverene bağlı çalıştırıldığı, ilgili hizmet alım sözleşmesinde gösterilen iş dışında başka bir işte çalıştırılıp çalıştırılmadığı, özel mevzuatta davacıya yaptırılan işin üçüncü kişilere gördürülebileceğine ilişkin bir düzenleme bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiği- Davacının yaptığı belirlenen işin üçüncü kişilere gördürülebileceğine ilişkin bir açıklık bulunmaması halinde; yapılan iş asli işlerden ise, teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığı, yardımcı iş ise davacının hizmet alım sözleşmesine uygun olarak çalıştırılıp çalıştırılmadığı belirlenmesi, davacının davalını kadrolu işçileri ile aynı işi yapıp yapmadığı, yaptırılan iş yönünden davacıya emir ve talimatların kim/kimler tarafından verildiği, araç-gereçlerin nasıl temin edildiği, asıl işverenin gözetim ve denetim yükümlülüğünü aşacak boyutta ve özellikle yüklenici firmanın işverenlik sıfatını ortadan kaldıracak, onu bordro ya da kayden işveren durumuna sokacak hususların olup olmadığı üzerinde durularak bu hususlar açıklığa kavuşturulması ve özellikle de yüklenici şirketin, işyerinde davalı İdareden ayrı ve bağımsız olarak kendine özgü organizasyon yapısı oluşturup oluşturmadığı, hukuki, fiili ve ekonomik bağımsızlığının bulunup bulunmadığı, davalı İdareden başka ticari faaliyetleri bulunup bulunmadığı yani salt davalı İdareye hizmet vermek amacıyla hareket edip etmediği, aralarındaki ilişkinin işçi temini niteliğinde kabul edilip edilmeyeceği tespit edilmesi gerektiği- Davalı İdarenin davacıya 2008-2010 dönemi için ilave tediye alacağı ödediğine yönelik savunma ileri sürdüğü anlaşılmakta olup, ödeme itirazı da değerlendirilmek suretiyle tüm dosya kapsamı hakkında yöntemince araştırma ve değerlendirme yapıldıktan sonra bir karar verilmesi gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.