Taraflar arasındaki 13 parsele ilişkin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin, davalı dışında başka hissedarların bulunmasına rağmen bu kişilerin sözleşmeyi imzalamamış olmaları nedeniyle geçersiz olduğu ve bu nedenle taşınmazdaki dairelerin tapusunu istenmesinin söz konusu olamayacağı- Diğer maliklerin sözleşmeye muvafakat verip vermedikleri ve daha sonra bunlarla sözleşme yapılıp yapılmadığı ve sonuç olarak bu sözleşmenin geçerli hale gelip gelmediği konusunda yeterli araştırma yapılmadığından, belirtilen bu hususlarda yeterli araştırma yapılarak diğer hissedarlarla sözleşme yapılıp yapılmadığı veya muvafakat vermeleri sebebiyle geçerli olduğunun anlaşılması halinde bu kez davacı tarafa inşaatın yasal hale getirilmesi konusunda yeterli süre ve yetki verilerek yasal hale getirilmesi, yasal hale getirilmesi durumunda tarafların talepleri hakkında ayrıca karar verilmesi gerektiği- Davalının, gerek cevap dilekçesi gerekse imzası bulunan ve itiraz etmediği sözleşme uyarınca, dava konusu parselin 1/2 hissesine sahip iken, bunun yarı hissesinin bedelinin davacı tarafından kendisine verildiğini ve bunun davacıya ait olduğunu kabul ettiğine göre, davalının, hali hazırda adına kayıtlı 39/70 hissesinin yarısının ve davalının sözleşmeden sonra sattığı hisseleri de nazara alınarak bu hisselerin de yarısının davacıya ait olduğunun kabulüyle, davacı talepleri hakkında hüküm kurulması gerektiği-
Kapatılan Yüksek 23. Hukuk Dairesi’nin 03.11.2016 tarihli bozma ilamı içeriğinde; sözleşme süresince ödenmesi kararlaştırılan ve tamamının arsa sahiplerinden N.’e ödenmiş olduğu anlaşılan, 30.000,00 TL kira bedeli bakımından birleşen davada davacı Ş.’nın payı oranında talepte bulunabileceği belirtilmiş olup, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen, oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlâli suretiyle, sözleşme süresi için kararlaştırılmış kira bedeli alacağının tamamına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usuli kazanılmış hak” ya da “usuli müktesep hak” olarak adlandırılan ilkenin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarih 1987/2-520 esas, 1988/89 karar sayılı ilamında “Mahkemenin bozma kararma uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir...” şeklinde tanımlandığı- Bozma ilamında “ek bilirkişi raporunda hesaplanan 5.822,85 TL alacağın davacı arsa sahibinin istemekte haklı olacağı alacak miktarından mahsup edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi” gerektiğinin belirtilmesine rağmen mahkemece davacı arsa sahibinin cezai şart alacağı olarak belirlenen 9.998,00 TL’nin bozma kapsamı dışında kalıp kesinleştiği gerekçesiyle bu miktardan ek bilirkişi raporunda hesaplanan 5.822,85 TL mahsup edilmeksizin karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Sözleşmenin iptali davası-
EBK'nın 81. maddesi uyarınca, öncelikli olarak kendi edimlerini yerine getirmeyen davacıların karşı taraftan ediminin ifasını istemeye hakları bulunmadığı-
Konut karşılığı tazminat istemi-
Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davası-
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davası-
Taraflar arasındaki sözleşmenin özel şartlar bölümünde "sözleşme şartlarına uymayan taraf diğer tarafa sözleşme değeri kadar cezai şart ödeyecektir." hükmünün kabul edildiği, hükmedilen bu cezanın BK'nın 158/1. maddesinde düzenlenen ifa yerine geçen seçimlik ceza niteliğinde olduğu, aksi sözleşmede belirtilmedikçe arsa sahibinin, ya borcun ifasını, ya da cezanın ödetilmesini isteyebileceği, cezai şart borçlunun sözleşmedeki edimini, sözleşmeye uygun şekilde yerine getirmesini sağlamak ve buna zorlamak amacıyla kabul edilmiş bir hukuksal baskı aracı olup, seçimlik veya ifaya eklenen türde cezai şartın kararlaştırılabileceği, tarafların, cezai şartı sözleşmeyle birlikte veya sonradan kararlaştırılabileceği-
Tarafların fesih iradelerinin, en geç, davacı yüklenicinin inşaatı terkettiği ve arsa sahipleri tarafından onarım ve güçlendirme ruhsatı alındığı tarihte birleştiği anlaşıldığından, mahkemece, sözleşmenin bu tarih itibariyle feshedildiğinin tespitine karar vermekle yetinilmesi ve yine bu tarihten itibaren dava tarihine kadar BK 126/son maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan, davalılar vekilinin zamanaşımı def'inin kabulü ile davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.