İş akdini işçinin kendisinin feshettiği davada, ihbar tazminatı talep hakkı bulunmadığından mahkemece bu talebin reddinin gerekeceği- Mahkemece, ilke kararındaki kriterlere göre emsal ücret araştırması yapılarak, banka kayıtları getirtilerek, diğer delillerle birlikte değerlendirerek davacının ücretini belirlemek ve buna göre diğer alacakların da hesabını yapmak olduğu-
24.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5272 s. Belediye Kanunu ve 13.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 14. ve 15. maddeleri ile 5393 Sayılı Kanun'un 67. maddesi uyarınca belirtilen işlerin hizmet alım yoluyla üçüncü kişilere gördürülmesinin mümkün olduğu- Sözü edilen düzenlemeler ile asıl işin tamamı ya da bir kısmı 4857 sayılı Kanun'un 2. maddesinde öngörülen sınırlamalara tabi olmaksızın alt işverene verilebileceği ve bu durumda sadece 4857 s. K. mad. 2/7 ve TBK. mad. 19 çerçevesinde muvazaa denetimi yapılabileceği- 24.12.2004 tarihinden itibaren asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna uygun olarak kurulduğu ve muvazaaya dayanmadığı anlaşıldığından 12.08.2004 - 24.12.2004 tarihleri arasındaki dönem bakımından asıl-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayalı olup olmadığının tespiti ise dava zamanaşımı nedeniyle 08.06.2007 öncesi ilave tediye alacağı zamanaşımına uğradığı için sonuca etkili olmayacağı-
Somut uyuşmazlıkta, davanın 51.000 TL değer üzerinden harç yatırılarak açıldığı, karar harcının da bu değer üzerinden alındığı, tasarrufun iptali davalarında karar harcının tasarrufa konu malın tasarruf tarihindeki gerçek değeri ile takip konusu alacaktan hangisi az ise o miktar üzerinden hesaplanması gerektiği-
Yokluğunda alınan haciz kararlarından haberdar edilmeyen, 103 davet kağıdı da tebliğ edilmeyen borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirlenememiş olacağından, borçlunun davalı sıfatı ile davaya katılmasının sağlanması için, davacı üçüncü kişiye süre ve imkan verilerek taraf teşkilinin sağlanması gerektiği-
Ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteği-
El ve işbirliği içinde hareket eden bir kısım davalılarca taşınmazların teminat mukabili temliki karşısında yurt dışından getirilecek ziynet eşyalarının satılarak birlikte kar elde edecekleri telkiniyle davacıları tapu idaresine götürmek suretiyle hileye düşürdükleri, çekişme konusu taşınmazların A.'e bedelsiz temlikinin sağlandığı, davacıların satış iradesinin bulunmadığı, hilenin öğrenilme tarihinden itibaren davanın hak düşürücü süre içinde açıldığı, son kayıt maliki Ö.'in ise satış bedelini ödeme şekli ve diğer davalılar ile olan ilişkisi dikkate alındığında Türk Medeni Kanununun 1023.maddesi anlamında iyiniyetli üçüncü kişi olarak kabul edilemeyeceği-
Miras bırakanın bizzat bedelini ödeyerek üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazın tapu kaydını, yarar sağlamak istediği kişi adına yazdırarak gizli bağış yapması halinde, “muris muvazaası nedeniyle” tapunun iptaline karar verilemeyeceği-
Dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin (TBK. mad. 19) davadan önce taşınmazın bir kısmının imar planlaması nedeni ile Belediye adına tescil edildiği anlaşıldığından, kalan kısımla ilgili olarak inceleme yapılması gerektiği- Davanın açılmasından sonra dava konusu taşınmazın davalı tarafından dava dışı başka bir kişiye satıldığından, HMK. mad. 125 gereğince, davacıya, son malik olan kişinin davaya dahil edip etmeyeceği ya da davayı tazminata dönüştürüp dönüştürmeyeceği sorularak, davacının seçimlik hakkını kullanması sağlandıktan ve taraf delilleri toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Dava dilekçesinde, davacının iddiası ve talep sonucunun açık olması gerekli olup, aksi halde mahkemenin davacıya süre verip, dava dilekçesini açıklattırması gerekeceği-
"Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceği, ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağına” ilişkin HMK’nin 177. maddesinde -28.07.2020 tarihinde- yapılan değişikliğin derdest davalarda da uygulanacağı- Bozma sonrası "davacı vekilince son celse mazeret bildirmelerine rağmen bu konuda hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeden hüküm kurulması" nedeniyle temyiz edilen ve "adil yargılanma kuralına uyulmaması" nedeniyle tekrar bozulan karar üzerine, bozma sonrası davacı vekili, "(ilk) Yargıtay bozma ilamında ancak bedel talep edilebileceği belirtildiğinden, taleplerini ıslah ederek dava konusu taşınmazın değerinin 1/2’sini edinilmiş mal rejiminin tasfiyesi ve katılım alacağı olarak talep ettiklerini" belirtmiş ve mahkemece "bozma sonrası ıslah yapılamayacağı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, (ilk) bozma ilamı araştırmaya yönelik olup tahkikat devam ettiğinden, davacının ıslah dilekçesi dikkate alınarak yargılama yapılıp sonuca göre karar verilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.