Mirasbırakan anneannesi H. Koçak’ın çekişme konusu 82 parsel sayılı taşınmazdaki eşinden intikal eden miras paylarını davalı oğlu A. Koçak’a satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, 82 nolu parselin imar sonrası 1360 parsel sayılı taşınmaz olduğunu ileri sürerek mirasbırakan tarafından temlik edilen payların iptaliyle mirasbırakanın terekesine iadesini ve H. Koçak mirasçıları adına miras payları oranında adlarına tesciline-
Aciz belgesine bağlanan alacak miktarının tesbit edildiği tarih üzerinden 14 yıl geçtiğinden, reel alacak miktarlarının tesbiti talebiyle açılan davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiği-
Muvazaaya dayalı iptal davasının kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK. mad. 283/1, 2 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Davacı vekilinin, eldeki davayı davalı aleyhine açılan boşanma davası sonucu hükmedilmesi muhtemel tazminat alacağının tahsiline yönelik açtığı, tedbir nafakasına ilişkin takip dosyasına konu borç ödenmiş olduğu, aile mahkemesinin kesinleşmiş ilamı ile davacı lehine tazminat ile müşterek çocuklar için iştirak nafakasına hükmedildiği ve takip dosyası ile ilamın takibe konduğu ve takibin derdest olduğu anlaşıldığından, eldeki davanın bu takip dosyasındaki alacağın tahsiline yönelik olarak açıldığı kabul edilerek, delillerin TBK'nun 19. maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, tedbir nafakasına ilişkin borcun ödendiği gerekçesiyle davanın reddinin hatalı olduğu-
Hukukumuzda çifte mülkiyetin kabul edilmediği hususu da göz önüne alınarak dava konusu taşınmaz ile ilgili olarak fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile gösterilen toplamda 1285,76 m2 yüzölçümlü yerin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline,yine aynı raporda (A) harfi ile gösterilen kısım üzerinde yer alan (C/a) harfi ile gösterilen binanın mülkiyetinin davalıya ait olduğunun tespitine şeklinde çifte mülkiyet yaratacak şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Gerçekte satış olan işlemin sırf diğer paydaşların önalım haklarını kullanmalarının engellenmesi için trampa olarak gösterilmesi halinde kanunun dolanılmasının söz konusu olacağı ve bu hususun kanun tarafından korunmayacağı, davalı tarafından taşınmazda trampa yolu ile pay ediniminin muvazaalı olup, gerçekte satış işlemi ile pay edinildiği ve davacı yan yönünden önalım hakkının var olduğunun kabulü gerekeceği-
Dava konusu teknenin yapımı konusunda dava dışı Şti. ile davacı arasında sözleşme yapıldığı, bu sözleşme gereğince ödemelerin davacı tarafından yapıldığı, faturanın haciz tarihinden önce düzenlendiği, borçlunun dava dışı Şti.nin yetkilisi olmasına rağmen, bu şirketin borcun doğumundan uzun süre önce kurulduğu, faaliyet alanının gemi yat gibi araçların inşası olduğu davacı ile borçlular arasında organik bağ bulunduğuna dair delil ibraz edilemediği gerekçesiyle üçüncü kişinin açtığı istihkak davasının kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-
Başka bir icra mahkemesinin, tarafları ve konusu aynı olan dosyada (istihkak davasında) verdiği kararın, bu dosya bakımından da “güçlü delil” niteliğinde olacağı-
Davacının, davalıların babasından alacaklı olduğunun, davalıların babasının borcunu ödemeye yeterli mal varlığı bulunmadığının, borçlunun murisinin çekişmeli taşınmazı davalılara muvazaalı bir şekilde aktardığının, ancak davalıların babası tarafından muvazaaya dayalı bir dava açılmadığının, davalılar adına oluşan kaydın iptali ile borçlu adına tescili isteği ile eldeki davanın açıldığının anlaşıldığı, davada, iddianın açıklanan bu niteliği itibari ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılmamış olup, davacıya icra dairesince 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 94. maddesi uyarınca verilen yetki kapsamında dava açıldığı, hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi gerekeceği-
Davalı borçlunun, üçüncü kişi tarafından bonoya dayalı başlatılan icra takibinde, "sürelerden feragat ediyorum, tüm maaşım üzerine haciz konulmasına muvafakat ediyorum" şeklinde beyan vermediği, üçüncü kişi alacaklının takiple ilgili araştırma yaparak borçlunun maaşlına haciz koyduğu görüldüğünden, muvazaalı olarak yapıldığı iddia edilen maaş haczinin iptaline ilişkin davanın reddi gerektiği-
Devredilen işletmede haciz yapılabilmesinin, devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlı olduğu, muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabileceği- İİK'nin 44. maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin işletmenin devrini sakatlamayacağı, anılan hükmün yalnız cezai yaptırımının olduğu, aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yolun muvazaanın iddia ve ispat edilmesi olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.