Mevduat hesabı sahipleri veya temsilcileri dışında başkalarına ödeme yapılmasının mümkün olmayacağı, aksi halde bankanın yaptığı ödemeler nedeniyle hesap sahibine karşı sorumlu olacağı-
HMK.’nin 115/3. maddesi gereğince “Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, davanın usulden reddedilemeyeceği-
Mirasbırakan eşi M.E. Yazıcıoğlu’nun maliki olduğu 260 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 45 nolu bağımsız bölümü davalıya satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile mirasbırakan adına tesciline, ıslahla miras payı oranında adına tesciline-
Alacaklı yararına tazminata hükmedilebilmesi için İİK. m.97’deki düzenleme kapsamındaki tüm koşulların bir arada bulunmasının, buna göre üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddinin yanı sıra teminat karşılığında takibin ya da satışın ertelenmesi kararının da bulunmasının gerekeceği, davacı 3.kişinin açtığı istihkak davası reddolunduğundan ve davalı alacaklı vekilinin İİK'nun 97.maddesine dayalı olarak tazminat istemi bulunduğundan, davalı alacaklının talep ettiği tazminat hususunda mahkemece olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmesi gerekeceği-
İİK’nun 235/3. maddesi uyarınca genel mahkemede görülen davada sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi mümkün olmayıp, sadece sıra cetvelinde davalıya ayrılan satış bedelinin dava masrafları da dahil edilmek üzere davacıya ödenmesine, kalan paranın ise davalıya ödenmesine karar verilmesinin gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının sabit olması halinde, mahkemece "... davalı-üçüncü (ve dördüncü) kişiye yapılan tasarrufun, 'takip konusu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olarak' iptaline..." şeklinde karar verilmesi gerekeceği–
Davacıların miras bırakanın kızları, davalının ise tek oğlu olduğu, taşınmazın temliki sırasında gösterilen bedel ile gerçek değeri arasında açık fark bulunduğu, özellikle tanık anlatımlarına göre, taşınmazın satışının çevrede duyulmadığı, öte yandan bedel ödendiğinin savunulmasına rağmen intifa hakkının miras bırakan üzerinde bırakılarak yalnızca çıplak mülkiyetin devrinin hayatın olağan akışına uygun bir davranış olmayacağı, davalının taşınmazın miras bırakan tarafından satın alınması sırasında bedelini kendisinin ödediği ve keza muristen devralırken davacılara bedel ödediği yönündeki savunmalarının herhangi bir belge ile desteklenmediği, miras bırakanın taşınmazı satması için ihtiyacı veya makul nedeninin bulunduğunun da kanıtlanamadığı gözetildiğinde, anılan temlikin gerçek bir satış olmayıp mal kaçırma amaçlı ve bağış niteliğinde olduğu sonucuna varıldığı-
Dava konusu taşınmazın yargılama devam ederken dava dışı bir başka kişiye satılması ve davacının bu kişinin de muvazaalı olarak satın aldığı iddiasında olması halinde, anılan şahsın da davaya dahili sağlanarak yargılamaya devam edilmesi gerekeceği. Davacı ve davalı borçlu arasında mal tasfiyesi davası devam ettiğinden, bu davanın sonucunun beklenerek, alacağın varlığı sabit olduğu ve davalıların tümü yönünden muvazaa olgusu ispat edildiği takdirde davanın kabulüne, aksi durumda kısa aralıklarla satış tek başına muvazaa olgusu için yeterli olmadığı da dikkate alınarak davalı borçlu ile diğer davalıların davaya dahili sağlanarak son satın alan kişinin de muvazaalı olarak hareket ettikleri ispat edilmediği takdirde davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.