Terditli olarak açılan, İİK.mad. 277 vd.na göre "tasarrufun iptali", olmadığı takdirde TBK'nun 19. maddesine dayalı muvazaalı işlemlerin iptali isteğine ilişkin davanın, tasarruf konu mal konusu taşınmaz olsa bile, davalı borçlu veya davalı üçüncü kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerektiği- Basit yargılama usulüne tabi olan tasarrufun iptali davasında yetki itirazının en geç dava dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık cevap süresi içerisinde yapılması gerektiği-
Adli yardımın, 1086 sayılı HUMK.'nun 465. ila 472. maddelerinde ( 6100 sayılı HMK'nun 334 ila 340.maddelerinde ) düzenlenmiş olup, fakir bir kimsenin bir davanın gerektirdiği oldukça kabarık olan harç ve masrafları karşılayamaması durumunda bu mali külfetten geçici olarak muaf tutulması olduğu-
13.07.1998 tarihli taksim sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal tescil olmadığı takdirde tazminat isteği-
B. eden ve kendisini ekil ile temsil ettiren sanıklar lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Alıcının bedelden doğan borcunu tümüyle yerine getirmemiş olmasının resmi sözleşme ile doğan hukuki sonucu değiştirmeyip, adi yazılı senetteki gerçek bedelin bir kısmının ödenmemesinin satıcıya, bedelin ödenmeyen bölümünün tahsilini isteme hakkı vereceği-
Takip dayanağı nafaka ilamının kısmen bozulmuş olmasının -davacının alacağının kısmen de olsa mevcut sayıldığı durumlarda- davanın reddine neden olmayacağı–
Somut uyuşmazlıkta, mahkemenin 21/04/2021 tarihli duruşmasına davacı vekilinin mazeret dilekçesi vererek katılmadığı- Mahkemece davacı vekilinin mazeretinin kabul edildiği- İncelenen davacı vekilinin mazeret dilekçesinde duruşma gününün uyaptan öğrenileceğine ilişkin bir ibare yer almadığı gibi, davacı vekilinin yeni duruşma gününün tebliği için masraf da göndermediği- Uyaptan yapılan kontrolde davacı tarafından yatırılan masrafın da tamamının harcandığının anlaşıldığı- O hâlde mahkemece davacı vekilinin mazereti kabul edildiğine göre, yeni duruşma gün ve saatinin davacı vekiline usulüne uygun davetiye ile bildirilmesi gerekeceği-
Davalının alacağının dayandığı bononun alacağı kanıtlamaya tek başına yeterli olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalıya ayrılan 4.942,93 TL’nin davacının alacaklı olduğu takip dosyasına ödenmesine karar verilmesinin doğru olduğu-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, bu durumda görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği -
İhtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verilebilmesine, tasarrufun iptali davalarında ise taşınmazın uyuşmazlık konusu olmayıp, davanın alacağa yönelik olmasına, ayrıca İİK.'nun 281/II. madde hükümlerinde ihtiyati haciz yolunun açık bulunmasına göre, mahkemece verilen 'tedbir talebinin reddine' ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.