Davalı vekili kendisine verilen 2 haftalık kesin süre içinde davaya karşı cevapları ile deliller bölümünde tanık deliline dayandığı, tanıkların hangi konuda bilgisine başvurulacağını bildirdiği, tanıklarının isimlerini daha sonra vereceğini beyan ettiği ve tarafların sulh olmadıkları, davalı vekili tanıklarının isimlerini bildirmesi için süre de istediği anlaşıldığından, mahkemece tanık dinlemeden dava hakkında karar vermiş olması hatalı olup, davalı vekilinin iki haftalık kesin süre içinde sunduğu dilekçede tanık deliline dayandığına göre davalı tarafa tanıklarının isimlerini, adreslerini bildirmesi için usulüne uygun süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına geleceği, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun, bu borç ikrarına dayanılarak açılan davada zamanaşımı defini ileri sürmesinin, çelişkili davranış yasağını oluşturacağı ve bu durumun Medeni Kanunun 2.' nci maddesine aykırı olup, hukuken korunamayacağı-
Duruşma yapılan durumlarda, borçluya duruşma davetiyesi tebliğ edilmeden, gıyabında karar verilemeyeceği–
«Yetki itirazının süresinde ileri sürülmüş olup olmadığını» icra mahkemesinin (tetkik merciinin) kendiliğinde araştıracağı–
Dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınması, tanık dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin ise gider avansı içinde değerlendirilmemesi gerektiği- Tanık deliline dayanılması sebebiyle istenilecek giderin delil avansı olduğu, bu masrafların gider avansı olarak kabul edilerek davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
2. HD. 18.04.2017 T. E: 2015/26881, K: 4579-
Davacı kadının süresinde bildirmediği tanıklarının beyanlarının kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı, bu durumda mahkemece, davacı yanca usulüne uygun şekilde süresinde ileri sürülmeyen tanık beyanları esas alınarak davalı erkeğe kusur yüklenilmesinin doğru olmadığı-
Taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkin davanın "tüketici mahkemesi"nin görevine girmediği- 6502 s. K. mad. 3/1 kapsamında basit nitelikteki ve dar kapsamlı olağan tüketim işlemini konu alan eser sözleşmelerinin yer aldığı- 6102 s. TTK. mad. 4/1'de TBK. mad. 470 vd.'na atıf yapılmadığından davanın mutlak ticari dava niteliğinin de bulunmadığı- HMK. mad. 115/2 uyarınca göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı borçlunun, davalı üçüncü kişiyle anlaşarak aralarında başlatılan muvazaalı icra takibinin (tasarrufun) iptali istemiyle açılan davada, davalı borçlu ile zorunlu dava arkadaşı olan üçüncü kişinin yetki itirazını birlikte ileri sürülmesi gerektiği- İptal davaları için yasada özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK 6 gereğince davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerektiği- Her iki davalının da cevap dilekçesi sunmadığı olayda, süresinden sonra davalı vekilinin yetki itirazında bulunmasının mümkün olmadığı- Usulüne uygun yetki itirazı bulunmadığından yetki itirazının reddi gerektiği-
Üçüncü kişinin açtığı “istihkak” davasının, İİK. mad. 97/11 uyarınca genel hükümler dahilinde basit yargılama usulüne tabi olduğu, dava ret ile sonuçlandığına göre peşin harcın maktu karar ve ilam harcına mahsubu ile bakiyenin davacıdan tahsili gerekeceği, mahkemece nispi karar ve ilam harcının davalıya yükletilmesinin hatalı olduğu--

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.