• “1998 ve 1999 Tasarısı”ndaki Gerekçe

     “Madde 692 - İsviçre Medenî Kanununun 647c, 647d, 647e maddeleri ‘inşaatla ilgili işlerde’ üç ayrı madde hâlinde özel olarak hükümler koymuştur. Bizde inşaatla ilgili olarak ayrı üç özel madde konulmasına gerek bulunmadığı kabul edilerek, yürürlükteki 625 inci maddenin bu ihtiyacı karşılayabileceği öngörülmüştür.

    Madde kısmen yürürlükteki Kanunun 625 inci maddesinin ikinci fıkrasından, kısmen de İsviçre Medenî Kanununun 647 nci ve 648 inci maddelerinden yararlanılarak kaleme alınmıştır.

    Maddede, paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan yapı işlerine girişilmesi, olağanüstü yönetim işleri; paylı malın tamamı üzerinde tasarruf işlemleri yapması ise tasarruf işlemi olarak nitelendirilmiştir. Bu gibi olağanüstü yönetim işleriyle tasarruf işlemlerinin yapılması, oybirliği ile aksi kararlaştırılmamış ise, bütün paydaşların kabulüne bağlıdır.”



  • “1984 Tasarısı”ndaki Gerekçe:

     

    ‘Madde 614 - “Olağanüstü yönetim ve tasarruf işlemleri” başlığını taşıyan bu madde, kısmen yürürlükteki kanunun 625. maddesinin ikinci fıkrasından kısmen de kaynak kanunun 647 ile 648. maddelerinden yararlanılarak yeniden düzenlenmiştir.

    Maddede, paylı malın tahsis edildiği amacı değiştirmek, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçü-yü aşan yapı işlerine girişmek, olağanüstü yönetim işleri; paylı malın tümü üzerinde tasarruf işlemleri yapmak ise tasarruf işlemi olarak nitelendirilmiştir. Bu gibi yönetim işleriyle tasarruf işlemlerinin yapılması, oybirliği ile başka bir esas kararlaştırılmamış ise, bütün paydaşların muvafakatına bağlıdır.’:

     

    4. Olağanüstü yönetim ve tasarruf işlemleri

    Madde 614 - Paylı malın tahsis edildiği amacı değiştirmek, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıl-dığı ölçüyü aşan yapı işlerine girişmek veya paylı malın tümü üzerinde tasarruf işlemleri yapmak, oy birliği ile başka bir esas kararlaştırılmadıkça bütün paydaşların muvafakatına bağlı-dır.”


  • “1971 Tasarısı”ndaki Gerekçe:

     

    ‘1) Terim ve ifade: Bu maddenin kenar başlığında “temlikî tasarruflar” deyimi kullanılmıştır. Oysa iki fıkradan oluşmuş bulunan bu maddede yalnız tasarruflar değil, yararlanma ve kullanma konuları da öngörülmüştür. Yukarıki maddelerin ge-rekçelerinde belirtildiği gibi, Medenî Kanun Komisyonu “tasarruf” terimini münhasıran bir hakka doğrudan doğruya tesir icra eden temlik, terhin şerhi ile takyit veya bir irtifak hakkıyle yükümleme gibi hukukî işlemler için kullanmayı uygun görmüştür. Bu nedenle “temliki tasarruflar” yerine “tasarruf iş-lemleri” denilmesi uygun bulunmuş ve maddenin kapsamını belirtmek için kenar başlıkta bu deyim kullanılmıştır. Maddenin birinci fıkrasındaki “temsil” deyimi yerinde görülmemiştir; çün-kü buradaki temsil, kanunun verdiği yetkiye daya-nan bir temsil niteliğinde olacağından, bu yetkinin kullanılması öbür paydaşlar için tehlikeli durumlar doğurabilir. Nitekim Fransızca metinde bu temsil kelimesi yoktur. Gerçi Almanca ve İtalyanca metinlerde bu kelime kullanılmış ise de, paydaşlara değil, eşyaya izafe edilmiş ve “Die Sache zu vertreten ....” yani (şeyi ....) temsil etmek denilmiştir. Türkçede böyle bir ifade kullanmaya imkân yoktur. Bu sebeple bu temsil kelimesi bir tarafa bırakılarak, her üç lisandaki metinde kastedilen mana, şerhlere göre, ele alınmış ve böylece “temsil” yerine “paylı mala ait ortak yararları savunma” ibaresi kullanılmıştır. Böylece, paylı mala yapılacak tecavüzün def ettirilmesi, elmenliğin korunması gibi hususlar ortak çıkarları ilgilendirdiğinden, paydaşlardan herbiri bu çı-karı koruma hakkına sahiptir ve bu nokta, yapılan terim değişikliği ile açık bir şekle konulmuştur. Bundan başka ifade sa-deleştirilmiştir.

    2) Biçim değişikliği, yoktur.

    3) Hüküm değişikliği: Bundan önceki maddede yapılan kural değişikliği üzerinde, 625 inci maddedeki tasarruflar dolayısıyle bir defa daha durmak gerekir: Paylı bir maldan, bütün paydaşlar hep birlikte yararlanamıyorlarsa veya o malı hep birlikte kullanmaları mümkün olmadığından, ondan yalnız bir veya birkaç paydaş yararlanıyorsa ötekilerin hakları ne olacaktır? Gerçi umumî hükümler dairesinde sebepsiz iktisap ve mül-kiyetten doğan haklara dair genel kurallar ve hatta, gerektiğinde haksız fiillerden doğan tazminat kuralları böyle bir durumda uygulanacağından, bu noktada tereddüde yer olmadığı düşünülebilir. Halbuki tatbikatta rastlanan olaylar bu konuda tam açıklık getirici bir kuralın kanuna uygulanmasını gerekli kılmıştır. Gerek Borçlar Kanununda, gerek Medenî Kanunda umumî hükümlerin mevcut olduğu yerlerde bile, lüzum hasıl oldukça, özel hükümler konulmuş bulunmaktadır. Konumuzda, meselâ sekiz paydaşı bulunan küçük bir eve bunlardan yalnız birisi ailesi ile birlikte oturmakta ise, o evde bütün paydaş o zamanki rayiçe göre o evin getirecek olduğu kira bedelinden sekizde yedisini öteki yedi paydaşa, payları oranında ödemekle yükümlü olacaktır. Bu basit misâl daha geniş ve karmaşık olaylarda da (meselâ paydaşlardan birteki tarafından işletilen ve ziraî bir bütün teşkil eden büyük bir çiftlik) görülebilir.

    Uygulamada önemli bir yeri olan bir başka nokta da, herhangi paylı bir gayrimenkulu her nasılsa elinde bulunduran, meselâ bir binayı işgal eden bir paydaşın, öteki paydaşlar tara-fından o binadan çıkarılıp çıkarılamıyacağı durumudur. Öteki hissedarlar çoğunlukta iseler ve o binayı rayiç bedeli ile baş-kasına kiraya vermek veya esaslı surette değiştirmek isteseler, buna karşılık halen elmen (zilyet) bulunan paydaş o binayı tahliye etmemek suretiyle bu işlere engel olsa, durum ne olacaktır? Yargıtayın içtihatlarına göre bir kısım paydaşlar, öteki paydaşlara karşı tahliye davası açamamaktadır. Bu sonuç tatmin edici değildir. Böylece, azınlığın çoğunluğa tahakkümü gibi ada-letsiz bir durum doğabilir. İşte bu gibi sakıncaları önlemek için pay ve sayı bakımından çoğunlukta olan paylı maliklerin oy birliği halinde bunların öteki paydaşlara karşı tıpkı müstakil bir malikin haklarına sahip olması gerekmektedir. Eğer gayrimen-kulün bütün paydaşlar tarafından, payları oranında kullanılması mümkünse, meselâ üç katlı bir apartman veya müteaddit odalı bir handa öteki paydaşların payları oranına göre oturabilecek durumda olmaları imkânı varsa, o zaman böyle bir ihtilaf esasen doğmaz. Bu cihet yalnız taşınmazlara ve binanın tahliyesi hususuna münhasır olmayıp, paylı taşınır mallardan yararlanma ve bu malları kullanma hususlarında da aynen uygulanabilir. Kısacası pay ve sayı çoğunluğuna sahip olan paydaşlar oy birliği yaptıkları taktirde, pay ve sayı bakımından azınlıkta olan öteki paydaşlardan herbirine karşı müstakil malik gibi mutalebede bulunabileceklerdir. Şayet pay ve sayı çoğunluğu sağlanamazsa o zaman 624 üncü maddenin son fıkrası hükmü uygulanır.’:

     

    3. Tasarruf işlemleri

    Madde 625 - Paydaşlardan herbiri, paylı mala ait ortak yararları savunmaya yetkilidir.

    Paylı malın tamamının başkasına temliki veya bir aynî hakla veya tapu kütüğüne şerh verilen bir şahsî hakla kayıtlanması veya kullanma yönünün değiştirilmesi için daha önce oybirliğiyle başka bir usul kabul edilmemişse bütün paydaşların muvafakati şarttır.”