• 538 sayılı Kanuna ait Hükümet Tasarısı Gerekçesi

    «İflâs yoluyla yapılan takiplerde kanunda yapılan tadilat icra mevzuatına nazaran daha az şümullü olmuştur. Bununla beraber bu vadide duyulan başlıca ihtiyaçlar göz önünde tutulmak suretiyle bunlara tekabül edecek hükümlerin sevki cihetine gidilmiştir.

    Evvela salahiyet bakımından eski rejimin sert hükümleri değiştirilmiştir. Malum olduğu üzere kanunumuzun evvelki şeklinde, iflas, borçlunun muamelatını temerküz ettirdiği yerde açılmaktadır. Bunun neticesinde de iflas yoluyla takip aynı icra dairesinde yürütülmek lazım gelmekte, alacaklı ile borçlunun bu hususta başka icra dairelerine selahiyet vermesi hususundaki anlaşmaları muteber sayılmamaktadır. Bu yüzden büyük ticaret merkezleri ile iş yapıp yurdun sırasına veya burasına dağılmış olan tüccarlar, iflas yoluyla takipten bilfiil mas’un kalabilmektedir. Halbuki iflasın muayyen ve tek bir yerde açılması kaidesinin mucip sebeplerini teşkil eden mülahazalar (iflastan her alacaklının haberdar olması, masaya muayyen bir yerde alacağını kaydettirmesi vesaire) takibin de behemahal aynı yerde yapılmasını icabettirecek mahiyette değildir. Onun için iflas yoluyla takip, iflasa karar verecek mahkemenin selahiyeti bakımından alacaklı ile borçlunun yapacakları selahiyet anlaşmaları, 154. maddenin değişik metninde muteber sayılmaktadır. Ancak iflas yine münhasıran borçlunun işlerini temerküz ettirdiği yerde açılacak yine aynı mahalde yürütülecektir. Bu suretle borçlu yalnız imzaladığı bonoda selahiyetini kabul ettiği bir yerin icra dairesinde iflas yoluyla takibe uğratılacak, yine kendi iradesiyle selahiyetini tanıdığı yer mahkemesinde aleyhine iflas davası ikame olunabilecek ve o mahkemede iflasına hüküm verilebilecektir. Fakat iflasına bu suretle karar verilebilecek olan borçlunun, iflas masası, behemahal muamelatını temerküz ettirdiği mahalde kurulacak tasfiye muameleleri de aynı mahalde icra kılınacaktır. Bu suretle zıt gayelerin telifi mümkün olabilmiştir.»


  • 538 sayılı Kanuna ait Adalet Komisyonu Raporu Gerekçesi

    «1. fıkra; tasarıdaki dolayısiyle yürürlükteki kanunda olduğu gibidir.

    Yürürlükteki kanunun 154 ncü maddesine Ticaret Kanununun mer’iyet ve tatbik şekli hakkındaki kanun 42/L. maddesi ile eklenen ikinci fıkra Komisyonumuzca değiştirilmiştir. Gerçekten bu fıkraya göre merkezi Türkiye dışında bulunan ticari işletmelerin iflas yolu ile takibinde yetkili mercii, bu işletmelerin Türkiye’deki şubeleri için Ticaret Kanununun 42. maddesinin 4. fıkrasına göre, tayin edilecek temsilci-nin ikametgahındaki icra dairesi ve ticaret mahkemesidir. Bu temsilcinin ikametgahı-nın, şubenin bulunduğu yer olacağına dair bir mecburiyet yoktur. Şubenin bulunduğu yerle temsilcinin ikametgahında yapılmasını haklı gösterecek hiçbir sebep yoktur. Bilakis, iflas takibinin borçlunun (şubenin) muamele merkezinin bulunduğu yerde yapılmasını gerektiren amme intizamı mülahazaları buna mânidir. Merkezleri yurt dışında bulunan ticari işletmelerin Türkiye’deki şubelerinin Türkiye bakımından merkezi, bu şubenin bulunduğu yerden başka bir yer değildir. O halde, maddenin 1 nci fıkrasındaki prensibe en uygun düşen tanzim tarzı, iflas takibi bakımından şubenin bulunduğu yer icra dairesi ve ticaret mahkemesinin yetkili sayılmasıdır. Komisyonumuzun kabul ettiği bu esas, iflastaki yetkiyi tayin eden amme intizamı mülahazalarına uygun olduğu gibi ecnebi anonim ve sermayesi eshama müska-sem şirketler hakkındaki 30 Kasım 1330 tarihli Muvakkat Kanunun 10 ncu maddesine de uygundur ve mezkur 10 ncu madde ile İcra ve İflas Kanununun 154 ncü maddesinin 2 nci fıkrası arasındaki tenakuzu da bertaraf etmektedir.

    Merkezi Türkiye dışında olan bir ticari işletmenin Türkiye’de birden fazla şubesi varsa, bu halde iflas takibi ve davası bakımından sadece merkez şubenin bulunduğu yer icra dairesi ve ticaret mahkemesinin yetkili olacağını, HUMK. 17. maddesine kıyasen tatbik etmek suretiyle tesbit etmek mümkündür. Tasarının 154 üncü maddesinin 3 ve 4. fıkralarına göre, iflasta icra dairesi ve ticaret mahkemesinin yetkileri hakkında yetki sözleşmesi yapılabilecektir. Başka bir deyimle, iflastaki yetki kaideleri amme intizamından sayılmamaktadır. Komisyonumuz, bilhassa iflasa karar verecek ticaret mahkemesinin yetkisi bakımından bu fikre iştirak edememektedir. Zira iflas davası için borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinin yetkili sayılması, amme menfaati için kabul edilmiş bir esas olup, amme intizamındandır. Gerçekten iflas davasında sadece iflas isteyen alacaklı ile iflası istenen borçlunun menfaatleri bahis konusu olmayıp, borçlunun bütün alacaklarının eşit bir şekilde muamele görmeleri bahis konusudur. Hatta, iflas etmek üzere veya iflas etmiş olan borçlu ile muamelede bulunmak isteyen kimselerin de, borçlunun sadece muamele merkezinde iflas ettirilmesinde menfaati vardır. Zira borçlunun alacaklıları veya onunla muameleye girişmek üzere olan üçüncü şahıslar, borçlunun durumu hakkında en emin bir şekilde, onun muamele merkezinden bilgi edinebilirler. Bu kimselerin, borçlunun Türkiye’nin şu veya bu yerinde aleyhine bir iflas davası açılmış olup olmadığını ve hatta iflas ettirilmiş olup olmadığını araştırmalarına ve bilmelerine imkan yoktur. Böyle olunca da, borçlunun daha önce başka bir yer mahkemesinde iflas ettiğini öğrenince büyük bir süprizle karşılaşır. Bu üçüncü şahıs iflas masasına karşı iyi niyet iddiasında da bulunamayacağından, borçlunun bir alacaklısı ile yapmış olduğu yetki sözleşmesinden dolayı zarara uğrayacak, bundan ise ticaret hayatı zarar görecektir. İşte bu sebeplerle iflasa karar verecek ticaret mahkemesi bakımından borçlunun muamele merkezindeki mahkemenin yetkili olması amme intizamından bulunduğu hallerde ise, yetki sözleşmesi yapılamayacağı HUMK’nun ana prensiplerinden biridir (m. 22). Bu sebeple ticaret mahkemesinin iflastaki yetki hakkında sözleşme yapılabileceği yolundaki tasarı hükmü çıkarılmıştır.

    Yukarda bahsedilen amme intizamı mülahazaları, iflas takibinin yapılacağı icra dairesinin  yetkisi bakımından varit değildir. Tasarının gerekçesinde belirtilen (büyük ticaret merkezlerindeki tacirlerin hukukunu himaye etmek) gayesini benimseyen Komisyonumuz, icra daireleri bakımından yetki sözleşmesini kabul etmiş ve böylece bir gayenin de gerçekleştirilmesine çalışılmıştır.

    İflas takibi için icra dairesinin yetkisi hakkında bir yetki sözleşmesi yapılırsa sözleşme ile kabul edilen yer icra dairesinde de, borçlu aleyhine iflas takibi yapılabilecektir (Bunun yanında borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer icra dairesinin de aynı iflas takibi için yetkili olduğuna ve alacaklının bu iki yer icra dairesinden birisine müracaat etmekte muhayyer bulunduğuna şüphe yoktur). Fakat, iflas takibi sonunda açılacak iflas davası, mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesinde açılacaktır.