• «1998 ve 1999 Tasarısı»ndaki Gerekçe

     «Madde 555 - Maddede, vasiyeti yerine getirme görevlisinin denetlenmesi düzenlenmiştir. Bu hususta yürürlükteki kanunda bir hüküm yoktur. Ancak yapılan yollama uyarınca terekeyi resmen idareye memur olan kimse gibi vasiyeti yerine getirme görevlisinin de sulh hâkiminin kontroluna tâbi olduğu kabul edilmektedir. Sorunun maddede açıkça düzenlenmesi uygun görülmüştür.

    Denetleme; yetersizlik veya görevi kötüye kullanma ya da ağır ihmal hâlle-rinde görevden alma yetkisini de içerir. Madde, bu husus göz önünde tutularak düzenlenmiştir.»



  • «1984 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘Madde 479 - Maddede, vasiyeti yerine getirme görevlisi-nin denetlenmesi düzenlenmiştir. Bu hususta yürürlükteki ka-nunda bir hüküm yoktur. Ancak yapılan yollama uyarınca terekeyi resmen idareye memur alan kimse gibi vasiyeti yerine getirme görevlisinin de sulh hâkiminin kontroluna tabi olduğu kabul edilmektedir. Meselenin tasarıda açıkça düzenlenmesi uygun görülmüştür.

    Denetleme, yetersizlik, görevi kötüye kullanma veya ağır ihmal hallerinde görevden alma yetkisini de içerir. Madde, bu husus gözönünde tutularak düzenlenmiştir.’:

     

    «D. Denetlenmesi

    Madde 479 - Vasiyeti yerine getirme görevlisi, görevinin yerine getirilmesinde sulh hâkiminin denetimine tabidir.

    Hâkim şikayet üzerine veya kendiliğiden gereken tedbirleri alır.

    Vasiyeti yerine getirme görevlisinin işini yerine getirmede yetersizliği veya görevi kötüye kullandığı ya da ağır ihmali tesbit edilirse, sulh hâkimi tarafından görevine son verilir. Bu karara karşı tebliğinden itibaren onbeş gün içinde asliye mahkemesine itiraz edilebileceği gibi, asliye mahkemesi kararı da temyiz edilebilir.»


  • «1971 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘1) Terim ve ifade: Yeniden tedvin edilerek kanuna eklenmiş olan bu maddenin terimleri yukarıki maddelere uygun olarak konulmuş ve ifadesi de aynı surette kaleme alınmıştır.

    2) Biçim değişikliği: Bu madde evvelce Medenî Kanunda bulunmadığı için bunda herhangi bir biçim değişikliği söz ko-nusu değildir.

    3) Hüküm değişikliği: Bu maddenin Medenî Kanuna eklenmesi bir kural değişikliği niteliğindedir. İsviçre doktrininde vasiyeti yönetim görevlisinin, resmî makamların denetimine bağlı olduğu noktası İsviçre Medenî Kanununun - bizim 498 inci maddeyi karşılayan - 518 inci maddedeki (mirası resmen idareye memur kimsenin hak ve vazifelerini haiz olur) ibaresinden yani mirasın resmen idaresine yapılan yollamadan çıkarılmaktadır. Böylece gerek doktrinde, gerek federal mahkemenin içtihatlarında vasiyeti yürütüm görevlisinin resmî denetime tabi ol-duğu, İsviçre Medenî Kanununun 554 (Türk 533) ve 595 (Türk 574)maddenin son fıkrasına dayandırılmaktadır. Fakat bunlarda, şikayet üzerine sulh mahkemesinin bir işlem yapıp yapmayacağı ve ağır durumlarda göreve son verip vermeyeceği konusunda bir açıklık yoktur. Bu konular belki kıyas yoluyla, çocuk mallarının yönetiminde ana babanın veya vasinin de-netlenmesine ilişkin kurallar uygulanacaktır. Ancak vasiyeti yürütüm müessesesi gibi önemli bir müessesede kıyas yoluna başvurmaktansa denetim kurallarını bu fasıl içinde ve kendi yerinde açık bir şekilde saptamayı Medeni Kanun Komisyonu gerekli görmüş ve bu sebeple beşinci fasla bu konuda bir madde eklenmesinde oybirliğine varmıştır. Ancak madde sıra numaralarının bozulmaması için evvelce alınmış olan prensip kara-rına uyularak, yeni eklenen maddeye 498 (A) numarası verilmiş, kenar başlık ise: «C. Görevlinin denetimi» şeklinde kaleme alınmıştır. Böylece vasiyeti yürütüm görevlisi başlığını taşıyan beşinci fasıl:

    A) Görevlendirme (mad. 497)

    B) Görevin kapsamı (mad.498)

    C) Görevlinin denetimi (mad. 498 A)
    kenar başlıklarıyla üç maddeye ayrılmış bulunmaktadır.

    Eklenen 498 (A) maddesi dört fıkradan oluşmuştur. Bi-rinci fıkra yürütüm görevlisinin bu görevi dolayısiyle genel olarak sulh mahkemesinin gözetim ve denetimi altında bulunduğunu; ikinci fıkra görevlinin yolsuz işlemlerine karşı ilgili-lerin sulh mahkemesine şikâyette bulunmak  haklarını ve sulh mahkemesinin bu durumda tedbir almakla ödevli olduğunu düzenlemektedir. İlgililerce yapılacak böyle bir şikâyet karşı-sında sulh mahkemesi ne yapacaktır? Bu soruya cevap vermeden önce şurasını belirtmek gerekir ki, buradaki şikâyet dava yo-luyla değil, doğrudan doğruya idarî yoldan yapılacağı için, idarî bir işlem ve başvurma niteliğindedir. Bu sebeple şikâyet üzerine mahkemece alınacak karar dahi yargısal bir karar olmayıp, idarî bir tedbir niteliğinde olacaktır. Bu tedbirlerin neler olabileceğini önceden birer birer saptamaya imkân yoktur. Yargıç durumun gereğine göre, uyarma, dikkati çekme, ihtarda bulunma, işlemlerin düzeltilmesini emretme, gibi tedbirler alabilir. Ancak bazı durumlarda mahkemenin mutlak almakla yükümlü olduğu bir tedbir vardır ki, o da yürütüm görevlisinin görevine son vermektir. Eğer görevli bu işi görmek için yeterli değilse veya görevini kötüye kullanmışsa ya da ağır ihmalde bulunmuşsa sulh mahkemesi onun görevine mutlaka son vermekle ödevlidir. Bu nokta 498 (A) maddesinin üçüncü fıkrasında açıkça belirtilmiştir. Gö-reve son verildikten sonra durum ne olacaktır? Eğer vasiyetnamede birden çok görevli gösterilmişse, öteki görevli veya görevliler yürütüm görevine devam edeceklerdir. Eğer görevli tek ise, bu durumda onun görev ve yetkileri, yargıcın son vermesiyle, ortadan  kalkar. Ancak kalıtın resmen yönetilmesini gerektiren sebepler, yani 533 üncü maddede yazılı durumlar var ise bu halde kalıtın resmen yönetilmesine karar verilir. Bu nokta 498 (A) maddesinin üçüncü fıkrasında «gerekirse kalıtın resmen idaresine karar verilir» denilmek suretiyle belirtilmiştir. Eğer gerekmiyorsa kalıtın idaresi elbette mirasçılara ait olacaktır.

    Görevine mahkemece son verilen görevli, son verme ka-rarına karşı tıpkı vesayette olduğu gibi, asliye mahkemesine itirazda bulunabilecektir. Bu itiraz dahi bir dava niteliğinde olmayıp, idarî bir işlemdir. Bununla birlikte muhtemel haksızlıkları önlemek için, asliye mahkemesinin bu itiraz karşısında vereceği karara karşı temyiz yolu açık bırakılmış ve bu nokta üçüncü fıkranın son cümlesinde belirtilmiştir.

    Görevine son verilen yürütüm görevlisinin ücret isteme hakkı ne olacaktır? Gerçi ücret konusu 497 nci maddenin son fıkrasında çözüme bağlanmış ise de, bu fıkradaki ücret hakkı, görevlinin görevine son verilmesi halinde de saklı kalacak mıdır? Bunu kayıtsız şartsız mutlak olarak kabul etmek, görevin kö-tüye kullanılması veya ağır ihmali gibi durumlarda haksızlığa prim vermek niteliğinde olabilir. Mutlak olarak reddetmek ise, bazı durumlarda, hakkaniyet kurallarına ters düşebilir. Meselâ yetersizlik (aciz) dolayısiyle göreve son verilmesi durumunda, o zamana kadar görülen işlerin karışıklığı olan ücreti yürütüm görevlisine ödememek adaletsizliktir. Bu sebeple göreve son verme sebebi mevcut olduğu zaman, buna son verildikten sonra ücret takdir edilip edilmemesi konusu mahkemenin değerlen-dirilmesine bırakılmış ve görevli bu maddede gösterilen sebeplerden hangisi dolayısiyle olursa olsun görevden çıkarılınca ona hiç ücret vermemek eğer hakkaniyete aykırı düşecekse, mahkemenin böyle bir ücret takdir etmesi gerektiği ve görevlinin, hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda, ücret isteme hakkının saklı olduğu 498 (A) maddesinin son fıkrasında belirtilmiştir.’

     

    «C. Görevlinin denetimi

    Madde 498 (A) - Vasiyeti yürütüm görevlisi, bu görevi dolayısiyle, sulh mahkemesinin gözetim ve denetimine bağlıdır.

    İlgililer onun yolsuz işlemlerinden dolayı sulh mahkeme-sine şikâyette bulunabilirler; bu durumda mahkeme gereken tedbirleri alır.

    Görevlinin, işini yerine getirmede yetersizliği veya görevi kötüye kullanması veya ağır ihmali görülürse sulh mahkeme-since görevine son verilmesine ve gerekirse kalıtın resmen yöne-tilmesine karar verilir; görevli bu karara karşı, tebliğinden başlıyarak onbeş gün içinde asliye mahkemesine itirazda bulunabilir; asliye mahkemesince bu konuda verilen karar temyiz edilebilir.

    Hakkaniyet gerektiriyorsa görevine son verilene değin gör-düğü işler için görevlinin bir ücret isteme hakkı saklıdır