• Adalet Komisyonu Raporu

     «Tasarının 593 üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan «vesayetteki kurallar uyarınca», (7) numaralı bendinde bulunan «vesayet hükümleri uyarınca» ve ikinci fıkrasında yer alan «vesayete uygun kurallar uya-rınca» ibareleri gereksiz görülerek metinden çıkarılmıştır.»



  • «1998 ve 1999 Tasarısı»ndaki Gerekçe

     Madde 593 - Yürürlükteki Kanunda bu maddeyi karşılayan bir hüküm yoktur. Bu madde ile terekeyi resmen yöneten kişinin hukukî durumu açıkılığa kavuşturulmuş ve kendisinin görevi, temsil yetkisi ve sorumluluğu, uygulamada ortaya çıkan ihtiyaçlar gözönüne alınarak ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.



  • «1984 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘Madde 517 - Yürürlükteki Kanunda bu maddeyi karşı-layan bir hüküm yoktur.

    Bu madde ile, terekeyi resmen yöneten kişinin hukukî durumu açıklığa kavuşturulmuş ve kendisinin görev, temsil yetkisi ve sorumluluğu, uygulamada belirlenen ihtiyaçlar gözö-nüne alınarak, ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.’:

     

    «II. Görev, temsil ve sorumluluk

    Madde 517 - Terekeyi resmen yöneten sulh hâkimi veya onun yönetimle görevlendirdiği kimse, resmen yönetme sebeple-rinin ortadan kalkmasına ya da paylaştırmaya kadar, terekeyi hak sahiplerinin haklarının kaybına meydan vermeyecek bir şekilde tedbirli bir yönetici gibi yönetmek ve özellikle aşağıda yazılı işleri görmekle yükümlüdür:

    1. Terekenin yazımı yapılmamışsa, bunun yapılması,

    2. Gereken koruma tedbirlerinin alınması,

    3. Mirasçıların yararlarına veya iyi bir yönetimin gereklerine uygun düştüğü takdirde terekedeki malların vasiyetteki kurallar uyarınca satılması,

    4. Miras bırakanın alacaklarının tahsili ve borçlarının ödenmesi,

    5. Mirasçıların kanunî haklarını ihlâl etmediği anlaşılan vasiyetlerin, sulh hâkiminin izni ve asliye hâkiminin onayı ile ifası,

    6. Terekeye ait paraların faiz getirmek üzere tüzükte belirtilen bir bankaya yatırılması veya bu paralarla Devlet tahvili alınması ve yeterli teminatı bulunmayan yatırımların teminatlı yatırımlara dönüştürülmesi,

    7. Terekede ticarethane, imalâthane veya başka bir işletme varsa, bunların olduğu gibi sürdürülmesi, eğer sürdürmede yarar yoksa vesayet hükümleri uyarınca tasfiyesi için gerekli tedbirlerin alınması.

    Tereke yöneticisi, görevine giren hususlarda miras ortaklığının temsilcisi olup, vesâyete ilişkin kurallar uyarınca, ortaklık aleyhine açılan davalarda ve yapılan icra takiplerinde ortaklığı temsil eder ve gereken hallerde ortaklık adına dâva açmaya, icra takibinde bulunmaya, dâvadan feragate, kabule, sulh olmaya ve tahkime yetkilidir. Dâvaları ve takipleri mirasçılara ihbar eder.

    Terekenin resmen yönetiminde, sulh hâkimi ile yönetici-nin işlemleri konusunda, niteliklerine uygun olduğu ölçüde, vesâyete ilişkin hükümler uygulanır.»


  • «1971 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘1) Terim ve ifade: Terimler, yukarki terimlere uygun ve ifade sadeleştirilmiş olarak kaleme alınmıştır.

    2) Biçim değişikliği: Bu madde Medeni Kanuna yeni eklenmiş olduğu için, bir biçim değişikliği söz konusu değildir.

    3) Hüküm değişikliği: Kalıtın resmen yönetimine ilişkin kuralların çok eksik olduğuna 533 üncü maddenin gerekçesinde işaret olunmuştu. Bu eksiklik, İsviçre Medenî Kanununda da mevcuttur ve müellifler tarafından tenkid edilmektedir. 533 üncü madde resmen yönetimin sebeplerini ve kim tarafından yapılacağını belirlediği halde, resmen yönetimin ne olduğunu, bununla görevli olanların hangi işleri yapacağını, resmen yöne-timin ne kadar süreceğini, bu yönetimden doğan sorumluluğun hangi kurallara bağlı olduğunu ve sorumluluk davalarının ne-rede görüleceğini göstermemiştir. Yukarda 531 inci maddenin gerekçesinde adı geçen Appenzell, Baselland, Basel-Stadt, Solot-hurn, Sohaffhausen kantonlarının İsviçre Medenî Kanuna ait uygulama yasalarında ve Bern Kantonunun yine aynı amaçla çıkarılan kararnamesinde konulmuş olan kurallardan bir kısmı, mirasın resmen yönetimi müessesesindeki görev ve sorumlulukları vasiye ve vasilik katlarına ait görev ve sorumluluklarla paralel tutmuştur. Ne var ki, kanton mevzuatında dahi resmen yönetim işlerinin nelerden ibaret olduğuna dair toplu ve açık bir kurala rastlanmamıştır. Yukarda 498 inci maddenin gerekçesinde, vasiyeti yürütüm görevlisinden söz edilirken işaret olunduğu gibi, Medenî Kanun bu görevlinin görev ve yetkileri konu-sunda «kalıtı resmen yönetimle görevli kimsenin görev ve yetkilerine» yollama yapmış, İsviçre Medenî Kanununun, bizim 498 inci maddeyi karşılayan 518 inci maddesinde de aynı yollama yapılmış bulunduğu halde, ne İsviçre ve ne de Türk Medenî Kanunlarında, resmen yönetim konusunda resmi yöneticinin görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin tek bir kuralın bulunmaması büyük bir eksikliktir. Medenî Kanun Komisyonu bu boşluğu doldurmak için yeni bir madde tedvin ederek (533/A) numarası ile ön tasarıya eklemeyi bu sebeple uygun görmüştür. Bu madde hazırlanırken, yukarda adı geçen kantonların mev-zuatından, Türk uygulamasındaki aksaklıkları gösteren rapordan ve Medenî Kanunumuzun, vasinin görevleri ile ilgili bir kısım kurallardan ve evvelce 498 inci maddenin değiştirilmesi sırasında, bu ön tasarıya konulmuş olan kurallardan yararlanılmıştır. Bütün bunlar ayrıntılı kurallar olduğu için, esasen uzun bir madde olan 533 üncü maddeye bunların eklenmesine imkan görülmemiş ve bu sebeple 533/A maddesi müstakil bir madde halinde kanuna eklenmiştir.

    Bu madde bir yandan resmi yönetimle görevli olan kimsenin görev ve yetkilerini, öte yandan sorumluluklarını düzenlediğinden, kenarbaşlık ona göre «görev ve sorumluluk» olarak kabul edilmiştir. Maddenin birinci fıkrası ayrı ayrı oniki bende ayrılmış bulunmaktadır. Fakat bu bentlerden önce resmen yö-netimin ne olduğu ve nasıl yapılması gerektiği hakkında genel bir kural konulmuştur. Buna göre resmen yönetim, mirasta hak sahibi olanların haklarının kaybolmasına meydan vermiyecek yolda kalıtın tedbirli bir yönetici gibi yönetilmesidir. Şu halde resmen yönetimle görevli olan kişi bu yönetimin gerekli kıldığı bütün işleri doğruluk (objektif iyiniyet) esasları uyarınca görmekle yükümlü olacaktır. Yine maddenin en başında resmen yönetimin sebepleri ortadan kalkıncaya ve kalıt paylaşılıncaya değin devam edeceği açıklandıktan sonra, idarecinin az önce açıklanan genel yönetim görevinden başka görülecek işleri gös-teren özel durumlar, bu birinci fıkra içinde oniki bent halinde sıralanmıştır. Bu bentlerde yazılı işlerin bir kısmı; (vasinin) işe başlarken yapacağı işlemlerdir. Bir kısmı; 498 inci maddede vasiyeti yürütüm görevlisi için konulmuş olan görevlere paralel olarak kaleme alınmıştır. Bir kısmı ise, resmen yönetim için zorunlu olan işler olup, yeniden yazılıp eklenmiştir. Maddenin böyle hazırlanması zorunlu idi, çünkü yukarıda 533 üncü mad-dede görüldüğü gibi, ölüme bağlı bir tasarrufla vasiyeti yürütüm görevlisi atanmışsa, kalıtın resmen yönetimi bu görevliye; eğer bir (vasi) varsa resmen yönetim bu vasiye verilebilecektir. Bu sebeple bunların vazife ve yetkileri arasında, ister istemez, bir paralellik ve hatta çoğu zaman, benzerlik vardır. Adı geçen oniki bent içinde sıralanan işlemler açık olduğundan, bunların birer birer ele alınarak ayrıntılı biçimde açıklanması gerekli görülmemiştir.

    533/A maddesinin ikinci fıkrası sorumluluk konusunu, son fıkrası ise sorumluluk davasında yetkili mahkemeyi düzenlemekte ve göstermektedir. Burada iki durum vardır: Birisi resmen yönetimin doğrudan doğruya sulh mahkemesince yapılması, ikincisi ise bu yönetimle başka birinin görevlendirilme-sidir.

    Birinci durumda sulh yargıcı resmen yönetimin gerektirdiği işleri görürken, asliye mahkemesinden izin almak zo-runda değildir; ancak (vesayet) kurallarına yollama yapılan konular saklıdır. Böyle konularda sulh yargıcı, tıpkı vasi ve vesayet makamı gibi sorumlu olacaktır.

    İkinci durumda, yani resmen yönetime sulh mahkeme-since bir başkasının memur edilmesi durumunda, resmen yöne-timle görevlendirilen kimsenin sorumluluğu, (vasinin) sorumluluğu gibidir; onu denetlemekle görevli bulunan sulh yargıcının sorumluluğu ise, vesayet makamındaki gibi olacaktır.

    Bu sebeple, maddenin ikinci fıkrası genel bir şekilde kale-me alınarak, «sorumluluk konusunun vesayet kurallarına bağ- lı olduğu» belirtilmiş ve «resmen yönetimle görevli olan kişinin ve sulh yargıcının ödiyemedikleri zararlardan Hazinenin ikinci derecede sorumlu olduğu» ilkesi kabul olunmuştur. Vesayet bahsinde de kabul edilmiş olan bu kuralın, mirastaki kalıt işlerinde haydi haydi kabul edilmesi, bu işlerin aksaksız yü-rümesi ve vatandaşların kalıtın yönetimi konusunda devlet organlarına güvenleri bakımından zorunludur. Esasen Danıştay buna benzer bir olayda, hakkaniyet prensiplerine dayanarak, Hazinenin sorumluluğu esasısını kabul eden bir içtihat koymuştur. 533/A maddenin son fıkrasında, sorumluluk davasında görev ve yetki konusu, yukarıda vesayet bahsinde tedvin olunan 413 üncü maddedeki kurallara paralel olarak düzenlenmiştir. Bunun sebepleri o maddenin gerekçesinde açıklandığı için bu-rada tekrarlanmasına lüzum görülmemiştir.’:

     

    «II. Görev ve sorumluluk

    Madde 533/A - Kalıtı resmen yöneten sulh yargıcı veya onun yönetimle görevlendirdiği kimse, resmen yöneteme sebep-lerinin ortadan kalkmasına ve paylaşıma değin kalıtı, hak sahiplerinin haklarının kaybına meydan vermiyecek yolda, tedbirli bir yönetici gibi yönetmek ve özellikle aşağıda yazılı işleri görmekle ödevlidir:

    1- Tedbir defteri düzenlenmişse bunun yapılması;

    2- Değerli şeylerin güven altına alınması ve gerekirse kalıtın mühürlenmesi;

    3- Kalıtta hak sahibi olanların yararları gerektiriyorsa, mirasçılar için manevi değer taşıyan şeyler dışındaki taşınırların, vesayetteki kurallar uyarınca satılması;

    4- Mirasbırakanın alacaklarının alınması ve borçlarının ödenmesi;

    5- Kalıta ait paranın yasa ile veya hükümetçe belirlenmiş bulunan mali bir müessesede açtırılacak hesaba yatırılması ve yeter teminatı bulunmayan yatırımların teminatlı yatırımlarla değiştirilmesi;

    6- Ölüme bağlı belli mal bırakma tasarruflarının yerine getirilmesi;

    7- Kalıtta ticarethane, imalathane veya başka bir işletme varsa bunların olduğu gibi sürdürülmesi, eğer sürdürmede ya-rar yoksa tasfiyesi için gerekli tedbirlerin alınması;

    8- Hak sahiplerinin yararı gerektiriyorsa kalıttaki taşınmazların, vesayetteki kurallar uyarınca satılması;

    9- Yasaya göre gerekli bulunan durumlarda resmi defter düzenlenmesinin veya resmi tasfiyenin sağlanması;

    10- İlgililer uygun görürse, mirasın, ölüme bağlı tasarruf veya yasa kuralları uyarınca paylaştırılması;

    11- Mirasçılar içinde cenin varsa onun haklarını korumak için yasaca gerekli tedbirlerin alınması;

    12- Kalıtın yararına veya zararına olarak açılan dava-larda, vesayete ilişkin kurallar uyarınca, taraf olarak bulunulması, sulh ve tahkim yapılması ve bu davaların yazılı olarak ilgililere hemen bildirilmesi.

    Sulh yargıcı ve kalıtın resmen yönetimi ile görevlendirilen kimse, yasaca belirli hukuki işlemlerin yapılması için izin alma, denetim ve sorumluluk bakımlarından, vesayet kurallarına bağ-lıdırlar; bunların ödeyemedikleri zararlardan hazine sorumludur.

    Sorumluluk davası, adi tazminat davalarına bakan asliye mahkemesinde, eğer davada sulh yargıcı ilgili ise, en yakın yerin asliye mahkemesinde görülür.»