-
6103 sayılı TTK.'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna ait Adalet Komisyonu Gerekçesi
2004 sayılı Kanunun ikinci bâbının birinci kısmında “para ve teminattan başka borçlar hakkında ilâmların icrası” düzenlenmiştir (2004 sayılı Kanunun 24 ilâ 31 inci maddeleri). Bu hükümlerde, gemilerle ilgili çeşitli kurallar yer almaktadır. Bu kuralların tümünün yerine geçmek üzere “Gemilere ve bunlarla ilgili aynî haklara ilişkin ilamların icrası” başlıklı yeni31/a maddesinin düzenlenmesi ve gemilere ilişkin ilâmlı icra hükümlerinin bir araya getirilmesi uygun görülmüştür. İlâmların icrasına ilişkin müşterek hükümler (2004 sayılı Kanunun 34 ilâ 41 inci maddeleri) nitelikleri uygun düştükçe yeni 31/a maddesi hakkında da uygulama alanı bulacaktır. Bu düzenleme karşısında gerek kalmayan 2004 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin yedinci fıkrası ve 27 nci maddesinin ikinci fıkrası tümüyle kaldırılmış; 26 ncı maddesinin ilk üç fıkrasında, 28 ile 29 uncu maddelerinde ve 31 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi hükümlerinde geçen “gemi” ile ilgili ibareler çıkarılmıştır; ayrıca, 23 üncü maddesinin ikinci fıkrasına eklenen yeni ikinci cümle hükmü karşısında, 28 inci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi hükmü de tekrar edilmemiştir. 2004 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen yeni 31/a maddesinin birinci fıkrasında, kesinleşme şartı düzenlenmiştir. 1086 sayılı Kanunun 426/J maddesi ve 433 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, taşınmaz mala ve bununla ilgili aynî haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez. 2004 sayılı Kanunun yürürlükteki 23 üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca sicile kayıtlı Türk gemileri taşınmaz hükmündeyse de, bu kuralın 2004 sayılı Kanunda yer alması sebebiyle, 1086 sayılı Kanundaki kesinleşme şartına ilişkin düzenlemenin Türk gemilerine uygulanması şüpheli gözükmekteydi. Her ihtimalde, sicile kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın, yabancı gemiler bakımından bu kuralın uygulanması mümkün değildi. Gemilerin yüksek ekonomik değerleri ve gemiyle ilgili çatışan çıkarlar dikkate alındığında, gemiler üzerindeki aynî hak çekişmelerinde, ilâmın kesinleşmesi şartını aramak uygun görülmüştür. Bu amaç doğrultusunda, 31/a maddesinin birinci fıkrasında kabul edilen hükme göre, bayrağına ve bir sicile kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın bütün gemilere ve bunlarla ilgili aynî haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe icra edilemeyecektir. Bu kuralın uygulama alanının sicile kayıtlı gemilerle sınırlı tutulmaması, iki gerekçeye dayanmaktadır. Türk Ticaret Kanununun 935 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde öngörülen gemilerin tescili, aynı Kanunun 956 ncı maddesi uyarınca isteğe bağlıdır; oysa bu gemiler de çok yüksek değerler ifade edebilmektedir ve el değiştirme hâlinde karasularını terk edip cebrî icra işlemlerinin dışına çıkartılabilecektir. Yabancı bayraklı gemilerde ise, sicile tescil şartları bayrak hukukuna göre belirleneceğinden, Türk hukukunun sicile tescil kıstaslarını esas alarak, ilâmların kesinleşmesiyle ilgili bir hüküm kabul etmek uygun olmayacaktır. Aksine, yabancı bir devletin bayrağını taşıyan gemi, Türkiye’de aynî hak çekişmesine konu olmuşsa, bu çekişmenin kesin hükümle sona ermesini beklemek gerekmektedir. Gemi, davadan önce veya dava sırasında ihtiyaten haczedilmişse, ilâm kesinleşene kadar geçecek sürenin sakıncalı sonuçları, Türk Ticaret Kanununun 1386 ncı maddesinde tanınmış olan erken satış imkânı sayesinde ortadan kaldırılabilecektir.
Yeni 31/a maddesinin ikinci fıkrası, mahkeme kararının sicile veya konsolosluğa bildirimini öngörmektedir. Bu fıkranın birinci, ikinci ve üçüncü cümleleri 2004 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının ilk iki cümlesiyle ikinci fıkrasından alınmış, böylece o düzenlemeler, doğrudan gemilere ilişkin ilâmlı icraya uyarlanmıştır. 2004 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesindeki hükmün burada tekrar edilmesine gerek görülmemiştir, çünkü, yukarıda (a) bendi için açıklandığı üzere, sicile verilen şerhin hukukî etkisi, 2004 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin yeniden düzenlenen ikinci fıkrasında genel hüküm olarak öngörülmüştür. Yeni 31/a maddesinin ikinci fıkrasının dördüncü cümlesi hükmü, Türk Ticaret Kanununun 1366 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında ve 1384 üncü maddesinde öngörülen kurallara uygun olarak kaleme alınmıştır. Sicile verilecek şerhin hukukî etkisi Türk Ticaret Kanununun 977 nci maddesinin ikinci fıkrasında öngörüldüğünden, 2004 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin burada tümüyle tekrar edilmesine gerek görülmemiştir; ancak, 29 uncu maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde öngörülen düzenlemeye ihtiyaç bulunduğundan, yeni 31/a maddesinin ikinci fıkrasının beşinci cümlesine bu doğrultuda bir ilave yapılmış ve şerhten sonra zilyetliği elde eden kişi aleyhine yeni bir ilâm alınmasına gerek bulunmadığı açıklığa kavuşturulmuştur.
Yeni 31/a maddesinin üçüncü ilâ altıncı fıkraları geminin teslimine ilişkin ilâmların nasıl uygulanacağını göstermektedir. 2004 sayılı Kanunun yürürlükteki 23 üncü maddesinin ikinci fıkrası, sicile kayıtlı Türk gemilerini “taşınmaz”, sicile kayıtlı olmayan Türk gemilerini ve bütün yabancı bayraklı gemileri “taşınır” hükmünde saydığından, gemilerin teslimine ilişkin ilâmların icrasında 2004 sayılı Kanunun, yerine göre 24 üncü veya 26 ncı maddeleri uygulama alanı bulmaktaydı. Ancak, takip yolu açısından böyle bir farklılık gözetilmesi uygun görülmemiştir, çünkü taşınırlara ilişkin 24 üncü maddenin üçüncü ilâ altıncı fıkraları sicile kayıtlı olan gemiler, 26 ncı maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları kayıtlı olmayan gemiler hakkında da uygulanması gereken düzenlemeler içermektedir. Bu sebeple, yeni 31/a maddesinin üçüncü ilâ altıncı fıkralarında, gemilerin tahliyesine ve teslimine ilişkin ilâmların icrası ortak kurallara bağlanmıştır. Bu kurallar düzenlenirken 2004 sayılı Kanunun 24, 26 ve 27 nci maddeleri esas alınmıştır. Bu ilke uyarınca üçüncü fıkra, 2004 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarıyla 26 ncı maddesinin birinci fıkrası esas alınarak düzenlenmiştir.
Yeni 31/a maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesi, 2004 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrası ile 26 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kaleme alınmıştır. Buna göre, ilâm borçlusu gemiye zilyet olmasına rağmen gemiyi teslim etmezse, ilâmın hükmü zorla icra olunacaktır. Gemi, dava açılmadan önce veya dava sırasında ihtiyaten haczedilmişse, gemiye çıkılarak, gerekirse kolluk güçlerinin yardımıyla tahliye ve teslim işlemleri tamamlanacaktır. Geminin seferde bulunması ihtimalinde, Türk Ticaret Kanununun 1367 nci maddesi uyarınca işlem yapılacaktır. Yabancı bayraklı gemi Türk karasularını terk etmişse, dönüşüne kadar yapılacak bir işlem kalmayacaktır. İlâm borçlusu gemiye zilyet değilse, dördüncü fıkranın ikinci cümlesi devreye girecektir. Bu hükümde öngörülen iki seçenekten birinci bent, 2004 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin dördüncü fıkrasından, ikinci bent ise 2004 sayılı Kanunun 27 nci maddesinin ikinci fıkrasından alınmıştır. Sicile kaydedilebilen bir taşınır olan gemi hakkında bu hükümlerin seçenekli olarak işletilmesi mümkün görülmüştür. Birinci seçenekte, alacaklı, geminin ilâmda yazılı değerinin alınmasını isteyebilecektir. Borçlu bu değeri ödemezse, ayrıca icra emri tebliğine gerek kalmaksızın söz konusu değer kendisinden haciz yoluyla tahsil olunacaktır. Gemi, Türk Ticaret Kanununun 1370 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca teminat karşılığında serbest bırakılmışsa, icra dairesi doğrudan teminatı paraya çevirerek ödeme yapabilecektir. Geminin değeri ilâmda yazılı değilse ve taraflar değer üzerinde anlaşamıyorlarsa, icra memuru tarafından seçilecek bilirkişi heyetine tespit ettirilecektir. Geminin hangi andaki değerinin esas alınacağı hususu tereddütlere yol açmaktadır. Bir yandan gemiler yıpranma sebebiyle sürekli değer kaybetmektedir; diğer yandan ise ekonomik dengelerdeki dalgalanmalar sebebiyle ani değer artışlarına da uğrayabilmektedir. Bu konuda duyulabilecek tereddütleri gidermek amacıyla, kıymet takdirinin yapıldığı ânın esas alınması uygun görülmüştür. İkinci seçenekte ise alacaklı, gemiye zilyet olan üçüncü kişiye karşı borçlunun sahip olduğu hakları kullanabilecektir. Şu kadar ki, üçüncü kişi, davadan sonra ve hükümden önce gemi siciline tescil edilmiş bir sözleşmeye dayanarak gemiye zilyet ise, yalnızca birinci seçenek doğrultusunda geminin ilâmda yazılı değerinin tahsili yoluna gidilebilecektir.
Yeni 31/a maddesinin beşinci fıkrasında, 2004 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin üçüncü fıkrasındaki kural tekrarlanmıştır. Bu hükme göre, gemi alacaklıya teslim edildikten sonra, borçlu veya üçüncü kişi, haklı bir sebep olmaksızın gemiye yeniden girerse, ayrıca bir mahkeme kararı alınmasına gerek olmaksızın, bu kişiler zorla çıkartılır. Kanunla getirilen düzenlemede aynen korunacak olan 2004 sayılı Kanunun 342 nci maddesi uyarınca, gemiye yeniden giren borçlu 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 290 ıncı maddesi hükmüne göre cezalandırılacaktır.
Yeni 31/a maddesinin altıncı fıkrasında, 2004 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin dördüncü fıkrası hükümlerine yer verilmiştir. Geminin teslimi aşamasında, ilâm borçlusuna ait olmayan konteyner, yakıt ve makine yağı, kumanya, istif malzemesi gibi çeşitli eşya, ilâm uyarınca yapılacak teslim işleminin dışında bırakılmışsa, bu gibi eşya hakkında, altınca fıkra hükmü işletilecektir.
Yeni 31/a maddesinin yedinci fıkrası, gemiler üzerinde kurulabilecek sınırlı aynî haklara ilişkin ilâmların icrasını düzenlemektedir. Hüküm kaleme alınırken, 2004 sayılı Kanunun 31 inci maddesi esas alınmıştır. Bu maddenin birinci cümlesinde, yalnızca, gemiler üzerindeki intifa hakkının kurulmasına veya kaldırılmasına ilişkin ilâmlar düzenlenmiştir. Ancak, bu hükmün intifa haklarıyla sınırlı tutulmayarak, gemi üzerinde kanundan veya sözleşmeden doğan ipoteklerin kurulmasına veya kaldırılmasına ilişkin ilâmlara da teşmil edilmesi gerekli görülmüştür. Yabancı bir sicile kayıtlı gemiler üzerindeki haklara ilişkin ilâmların ilgili sicil ülkesinde tenfizi gerekeceğinden, bu tür ilâmlar hakkında hüküm sevk edilmesine gerek görülmemiştir.
Yeni 31/a maddesinin sekizinci fıkrasında ise, gemilere ilişkin bir işin yapılmasına veya yapılmamasına ilişkin ilâmların icrası hakkında 2004 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin aynen uygulanacağı, oluşabilecek tereddütleri gidermek üzere bildirilmiştir.