• «1998 ve 1999 Tasarısı»ndaki Gerekçe

     «Madde 552 - Maddede vasiyeti yerine getirme görevlisinin görev ve yetki-leri düzenlenmiştir. Yürürlükteki kanunun 498 inci maddesinde bu hususta mirası resmen idareye memur kimsenin hak ve vazifelerine yollama yapılmış ise de, mirasın resmen idaresi kısmında bu konuda yeterli bir açıklık yoktur.

    Birinci fıkrada önce kural ifade edilmiş ve mirasbırakan tasarrufunda aksini öngörmüş veya sınırlı bir görev vermiş olmadıkça, vasiyeti yerine getirme görevli-sinin mirasbırakanın son arzularının yerine getirilmesi için gerekli bütün işlemleri yapmakla görevli ve yetkili olacağı belirtilmiştir.

    İkinci fıkrada, yürürlükteki kanunun 498 inci maddesinin ikinci fıkrası ile Alman ve İtalyan Medenî Kanunlarının hükümleri gözönünde tutularak vasiyeti yerine getirme görevlisinin özellikle yapması gereken işler sayılmıştır.



  • «1984 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘Madde 476 - Maddede, vasiyeti yerine getirme görevli-sinin görev ve yetkileri düzenlenmiştir. Yürürlükteki kanunun 498. maddesinde bu hususta mirası resmen idareye memur kimsenin hak ve vazifelerine yollama yapılmış ise de, mirasın resmen idaresi kısmında bu konuda yeter bir açıklık yoktur.

    Tasarıda birinci fıkrada evvelâ kural ifade edilmiş ve mirasbırakan tasarrufunda aksini öngörmüş veya sınırlı bir görev  vermiş olmadıkça, vasiyeti yerine getirme görevlisinin mirasbırakanın son arzularının yerine getirilmesi için gerekli bütün işlemleri yapmakla görevli ve yetkili olacağı belirtilmiştir.

    İkinci fıkrada, yürürlükteki Kanunun 498. maddesinin ikinci fıkrası ile Alman ve İtalyan Medenî Kanunlarının hükümleri gözönünde tutularak vasiyeti yerine getirme görevlisinin özellikle yapması gereken işler açıklanmıştır.’:

     

    «B. Görev ve yetkileri

    I. Genel olarak

    Madde 476 - Mirasbırakan tasarrufunda aksini öngörmüş veya sınırlı bir görev vermiş olmadıkça vasiyeti yerine getirme görevlisi, mirasbırakanın son arzularının yerine getirilmesi için gerekli bütün işlemleri yapmakla görevli ve yetkilidir.

     

    Özellikle:

    1. Göreve başladıktan sonra gecikmeksizin terekedeki mal- ların, hakların ve borçların listesini düzenler. Liste düzenle-nirken mümkünse mirasçılar hazır bulundurulur.

    2. Terekeyi yönetir ve yönetimin gerektirdiği ölçüde tereke mallarının zilyetliğinin kendisine devrini ister.

    3. Tereke alacaklarını tahsil eder, borçlarını öder.

    4. Vasiyetleri yerine getirir.

    5. Terekenin paylaşılması için plân hazırlar.

    6. Tereke ile ilgili dâva ve takiplerde miras ortaklığını temsil eder. Mirasçılar tarafından açılmış dâvalardan görevi ile ilgili olanlara müdahil olarak katılabilir.

    7. Açtığı veya aleyhine açılan dâvalar ile yapılan takipleri mirasçılara bildirir


  • «1971 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘1) Terim ve ifade: Yeniden tedvin edilerek kanuna eklenmiş olan bu maddenin terimleri yukarıki maddelere uygun olarak konulmuş ve ifadesi de aynı surette kaleme alınmıştır.

    2) Biçim değişikliği: Bu madde evvelce Medenî Kanunda bulunmadığı için bunda herhangi bir biçim değişikliği söz ko-nusu değildir.

    3) Hüküm değişikliği: Bu maddenin Medenî Kanuna eklenmesi bir kural değişikliği niteliğindedir. İsviçre doktrininde vasiyeti yönetim görevlisinin, resmî makamların denetimine bağlı olduğu noktası İsviçre Medenî Kanununun - bizim 498 inci maddeyi karşılayan - 518 inci maddedeki (mirası resmen idareye memur kimsenin hak ve vazifelerini haiz olur) ibaresinden yani mirasın resmen idaresine yapılan yollamadan çıkarılmaktadır. Böylece gerek doktrinde, gerek federal mahkemenin içtihatlarında vasiyeti yürütüm görevlisinin resmî denetime tabi oldu-ğu, İsviçre Medenî Kanununun 554 (Türk 533) ve 595 (Türk 574) maddenin son fıkrasına dayandırılmaktadır. Fakat bunlarda, şikâyet üzerine sulh mahkemesinin bir işlem yapıp yapmayacağı ve ağır durumlarda göreve son verip vermeyeceği konusunda bir açıklık yoktur. Bu konulara belki kıyas yoluyla, çocuk mallarının yönetiminde ana babanın veya vasinin de-netlenmesine ilişkin kurallar uygulanacaktır. Ancak vasiyeti yürütüm müessesesi gibi önemli bir mümessesede ‘kıyas yolu’na başvurmaktansa denetim kurallarını bu fasıl içinde ve kendi yerinde açık bir şekilde saptamayı Medenî Kanun Komisyonu gerekli görmüş ve bu sebeple beşinci fasla bu konuda bir madde eklenmesinde oybirliğine varmıştır. Ancak madde sıra numaralarının bozulmaması için evvelce alınmış olan prensip kara-rına uyularak, yeni eklenen maddeye 498 (A) numarası verilmiş, kenar başlık ise: «C. Görevlinin denetimi» şeklinde kaleme alınmıştır. Böylece vasiyeti yürütüm görevlisi başlığını taşıyan beşinci fasıl:

    A) Görevlendirme (Mad.497)

    B) Görevin kapsamı (Mad.498)

    C) Görevlinin denetimi (Mad.498 A)
    kenar başlıklarıyla üç maddeye ayrılmış bulunmaktadır.

    Eklenen 498 (A) maddesi dört fıkradan oluşmuştur. Bi-rinci fıkra yürütüm görevlisinin bu görevi dolayısiyle genel olarak sulh mahkemesinin gözetim ve denetimi altında bulunduğunu; ikinci fıkra görevlinin yolsuz işlemlerine karşı ilgili-lerin sulh mahkemesine şikâyette bulunmak haklarını ve sulh mahkemesinin bu durumda tedbir almakla ödevli olduğunu düzenlemektedir. İlgililerce yapılacak böyle bir şikâyet karşı-sında sulh mahkemesi ne yapacaktır? Bu soruya cevap vermeden önce şurasını belirtmek gerekir ki, buradaki şikâyet dava yoluy-la değil, doğrudan doğruya idarî yoldan yapılacağı için, idarî bir işlem ve başvurma niteliğindedir. Bu sebeple şikâyet üzerine mahkemece alınacak karar dahi yargısal bir karar olmayıp, idarî bir tedbir niteliğinde olacaktır. Bu tedbirlerin neler olabileceğini önceden birer birer saptamaya imkân yoktur. Yargıç durumun gereğine göre, uyarma, dikkati çekme, ihtarda bulunma, işlemlerin düzeltilmesini emretme, gibi tedbirler alabilir. Ancak bazı durumlarda mahkemenin mutlaka almakla yükümlü olduğu bir tedbir vardır ki, o da yürütüm görevlisinin görevine son vermektir. Eğer görevli bu işi görmek için yeterli değilse veya görevini kötüye kullanmışsa ya da ağır ihmalde bulunmuşsa sulh mahkemesi onun görevine mutlaka son vermekle ödevlidir. Bu nokta 498 (A) maddesinin üçüncü fıkrasında açıkça belirtilmiştir. Gö-reve son verildikten sonra durum ne olacaktır? Eğer vasiyetnamede birden çok görevli gösterilmişse, öteki görevli veya görevliler yürütüm görevine devam edeceklerdir. Eğer görevli tek ise, bu durumda onun görev ve yetkileri, yargıcın son vermesiyle, ortadan kalkar. Ancak kalıtın resmen yönetilmesini gerektiren sebepler, yani 533 üncü maddede yazılı durumlar var ise bu halde kalıtın resmen yönetilmesine karar verilir. Bu nokta 498 (A) maddesinin üçüncü fıkrasında «gerekirse kalıtın resmen idaresine karar verilir» denilmek suretiyle belirtilmiştir. Eğer gerekmiyorsa kalıtın idaresi elbette mirasçılara ait olacaktır.

    Görevine mahkemece son verilen görevli, son verme ka-rarına karşı tıpkı vesayette olduğu gibi, asliye mahkemesine itirazda bulunabilecektir. Bu itiraz dahi bir dava niteliğinde olmayıp, idarî bir işlemdir. Bununla birlikte muhtemel haksızıkları önlemek için, asliye mahkemesinin bu itiraz karşısında vereceği karara karşı temyiz yolu açık bırakılmış ve bu nokta üçüncü fıkranın son cümlesinde belirtilmiştir.

    Görevine son verilen yürütüm görevlisinin ücret isteme hakkı ne olacaktır? Gerçi ücret konusu 497 nci maddenin son fıkrasında çözüme bağlanmış ise de, bu fıkradaki ücret hakkı, görevlinin görevine son verilmesi halinde de saklı kalacak mıdır? Bunu kayıtsız şartsız mutlak olarak kabul etmek, görevin kö-tüye kullanılması veya ağır ihmali gibi durumlarda haksızlığa prim vermek niteliğinde olabilir. Mutlak olarak reddetmek ise, bazı durumlarda, hakkaniyet kurallarına ters düşebilir. Meselâ yetersizlik (aciz) dolayısiyle göreve son verilmesi durumunda, o zamana kadar görülen işlerin karşılığı olan ücreti yürütüm görevlisine ödememek adaletsizliktir. Bu sebeple göreve son verme sebebi mevcut olduğu zaman, buna son verildikten sonra ücret takdir edilip edilmemesi konusu mahkemenin değerlen-dirilmesine bırakılmış ve görevli bu maddede gösterilen sebeplerden hangisi dolayısiyle olursa olsun görevden çıkarılınca ona hiç ücret vermemek eğer hakkaniyete aykırı düşecekse, mahkemenin böyle bir ücret takdir etmesi gerektiği ve görevlinin, hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda, ücret isteme hakkının saklı olduğu 498 (A) maddesinin son fıkrasında belirtilmiştir.’:

     

    «C. Görevlinin denetimi

    Madde 498 (A) - Vasiyeti yürütüm görevlisi, bu görevi dolayısiyle, sulh mahkemesinin gözetim ve denetimine bağlıdır.

    İlgililer onun yolsuz işlemlerinden dolayı sulh mahkeme-sine şikâyette bulunabilirler; bu durumda mahkeme gereken tedbirleri alır.

    Görevlinin, işini yerine getirmede yetersizliği veya görevi kötüye kullanması veya ağır ihmali görülürse sulh mahkeme-since görevine son verilmesine ve gerekirse kalıtın resmen yöne-tilmesine karar verilir; görevli bu karara karşı, tebliğinden başlı-yarak onbeş gün içinde asliye mahkemesine itirazda bulunabilir; asliye mahkemesince bu konuda verilen karar temyiz edilebilir.

    Hakkaniyet gerektiriyorsa görevine son verilene değin gör-düğü işler için görevlinin bir ücret isteme hakkı saklıdır.»