• «1998 ve 1999 Tasarısı»ndaki Gerekçe

     «Madde 315 - Madde ilk fıkrada yapılan bazı gerekli değişiklikler dışında, İsviçre Medenî Kanununun 268 inci maddesinden alınmıştır.

    Birinci fıkrada, evlât edinmenin, evlât edinenin veya birlikte evlât edinmede eşlerden birinin yerleşimyeri mahkemesince verilecek bir kararla gerçekleşeceği hükme bağlanmış; ikinci fıkrada, evlât edinenin evlât edinme başvurusundan sonra ölmesinin veya ayırtım gücünü kaybetmesinin, evlât edinmenin diğer koşulları bundan etkilenmemiş olmak şartıyla, evlât edinmeye engel olmayacağı düzenlenmiş ve son fıkrada da, küçüğün başvurudan sonra ergin olması hâlinde, koşulları daha önceden yerine getirilmiş olmak şartıyla, küçüklerin evlât edinilmesine ilişkin kuralların uygulanacağı belirtilmiştir.»



  • “1984 Tasarısı”ndaki Gerekçe:

     

    ‘Madde 242 - Madde, yürürlükteki Kanunun 256. maddesinin şekle ilişkin kısmını karşılamaktadır. Hüküm değişikliği yapılmamakla beraber yetkili hâkimin sulh hâkimi olduğu ve hâkimin kendiliğinden soruşturma yapacağı ayrıca belirtil-miş-tir.’:

    «B. Şekil

    Madde 242 - Evlât edinme, evlât edinenin oturduğu yer sulh hâkiminin izni üzerine yapılacak resmî bir senetle olur ve evlât edinme doğum kütüğüne yazılır.

    Hâkim, evlât edinmeye izin vermeden önce, duruma göre gerekli görebileceği her türlü soruşturmayı kendiliğinden yapar.

    Tarafların belirttikleri sebebi haklı bulunmadıkça hâkim, evlât edinmeye izin vermez


  • “1971 Tasarısı”ndaki Gerekçe:

     

    ‘1) Terim ve ifade: Terimler diğer maddelere uygun duruma getirilmiş, ifade sadeleştirilmiştir.

    2) Biçim değişikliği: Yürürlükteki 256 ncı madde bir tek fıkra halindedir. Oysa bu maddede ayrı ayrı kurallar bulunduğu için ve bundan başka maddeye yeni eklemeler yapıldığından, bu madde dört fıkra haline konulmuştur.

    3) Hüküm değişikliği: Bugün yürürlükteki olan metne göre evlâtlık sözleşmesi için yargıcın müsadesi ve resmî senet tanzimi şarttır. Ancak yargıcın bu müsaadeyi daha önce mi yoksa resmî senedin düzenlenmesi sırasında mı veya bu senedin düzenlenmesinden sonra mı vermesi gerektiği, müsaadeyi verir-ken hangi noktaları gözönünde bulunduracağı tam olarak anlaşılamamakta ve bu yüzden uygulamada güçlükler doğmaktadır.

    Bundan başka, evlâdedinme bir (Medenî Hukuk sözleş-mesi) olduğuna göre, resmî senette kimlerin imzasının bulunması gerektiği konusu da ayrıca aydınlatılması zorunlu olan bir noktadır. Her sözleşmede olduğu gibi, evlâdedinmeye ilişkin resmî sözleşmede de, sözleşmecilerin imzalarının bulunması tabiidir. Ancak ergin olmayanlar adına, öteki sözleşme ve işlemlerde olduğu gibi, sadece kanunî temsilcisinin imzasıyla yetinilmesi sakıncalı görülmüş, vesayet katlarından alınacak belgenin özet olarak resmi senede yazılması, velâyet altında bulunan küçüklerin de ana babasının imzasının resmî senede konulması gerekli bulunmuştur. Bu sebeple maddeye ikinci fıkra eklenmiştir. Bu fıkrada vesayet katlarından, yani vesayetlinin bağlı olduğu Sulh mahkemesi ile Asliye mahkemesinden alınması gereken onam belgesi Medenî Kanunun 405 ve 406 ncı madde-lerinin koymuş olduğu kuralların uygulanmasından ibarettir ve doğrudan doğruya vasilik ve kısıtla ilgili kurallardır.

    Buna karşılık üçüncü fıkradaki Asliye mahkemesinin onayı doğrudan doğruya resmî senedin düzenlenmesiyle ilgili olmayıp Asliye mahkemesinin bu senedi onaylaması ile ilgilidir. Burada Asliye mahkemesi bir vesayet katı olarak hareket etmemekte, yetkili vasilik katlarından tamamiyle bağımsız bir mah-kemenin, resmî senedin düzenlenmesinde Medenî Kanunun 406 ncı maddesinin (1 no.lu bendi) uyarınca, vasilik katı olarak ve 256 ncı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, evlâdedinmeye onay veren Asliye mahkemesi olarak hareket edebilir. Başka bir deyimle, onay kararı verecek olan Asliye mahkemesinin, ille vasilik katlarından ayrı bir başka Asliye mahkemesi olması şart değil-dir.

    Bu noktayı, ileride herhangi bir karışıklığa yer kalmaması için biraz daha açıklamak gerekir: Vasilik altında bulunan küçük veya kısıtlı sezgin bile olsalar, yargıcın izni olmadıkça evlâtlığa alınamazlar (M. K. mad. 254/II). Medenî Kanunumuz, yargıcın evlâdedinme sözleşmesine katılmasını, biri temel şartlarda (mad. 254/II) öteki şekil şartlarında (mad. 256/I) olmak üzere iki yerde söz konusu etmiştir. Bugünkü metin gerçi bunlardan birinde (muvafakat) ötekinde (müsade) deyimlerini kullanmış ise de her iki maddede (hakim) den bahsedilmesi karışıklığa yer verecek niteliktedir. İsviçre Medenî Kanununda (mad. 265) bunlardan birincisine (vesayet dairesi) diğerine ise (yetkili makam (mad. 267) denilmiştir ki, bu sonuncu makam orada birçok kantonlarda, kanton mahkemesidir.

    Türkiye’ye gelince; 254 üncü maddede muvafakatı söz konusu olan (hakim) den maksat, yukarıda belirtildiği gibi (vesayet katları) yani vasilik altındaki kimsenin ikametgâhındaki Sulh mahkemesi ve Asliye mahkemesidir. (M. K. mad. 361 ve 347, 405 ve 406) bundan dolayı kendi rızası ve vasisinin izni olsa bile vasilik altında bulunan sezgin bir kimsenin evlâdedinilmesi için onun ikametgâhının bulunduğu yerdeki Sulh mahkemesinin ve ayrıca yine aynı yerdeki Asliye mahkemesinin bu evlâdedinmeye izin vermesi şarttır (M. K. mad. 406/no. 1) Yargıtay İkinci Hukuk Dairesinin 15/7/1947 tarihli bir içtihadı gereğince de (yalnız sulh hakiminin verdiği izne dayanılarak yapılan evlâtlık sözleşmesi muteber olmaz).

    Medenî Kanunun 256 ncı maddesinde bahis konusu olan izin daha çok şekli ilgilendirmektedir. Halbuki 254 üncü madde-deki müsaade kişinin ehliyetini ve kanunî temsil durumunu ilgilendirmekte idi. 256 ncı maddedeki izni vermeye yetkili olan mahkeme, kısıtlının bağlı olduğu vasilik katları olmayıp, maddenin açıkladığı gibi, (evlâdedinen kimsenin ikametgâhı yargıcı) dır ki, bundan da maksat, evlâdedinenin ikametgâhının bulunduğu yerdeki Asliye mahkemesidir. Yargıtay’ın yerleşmiş bulunan içtihatarında da aynı görüş kabul edilmiş bulunmaktadır.

    Eğer evlâtlık ile evlâdedinenin ikametgâhları aynı ise hem 254/II maddedeki ve 406/no.1 maddedeki onamı, hem de 256/I maddedeki onayı, yukarıda belirtildiği gibi, aynı asliye mahkemesi verebilir.

    254 üncü maddedeki (vesayet katlarının onamı) ile 256 ncı maddedeki (Asliye mahkemesinin onayı) arasındaki en önemli bir fark da, 256 ncı maddedeki onayın yalnız vasilik altındakiler için değil - evlât edinilecek kimse, sezgin, ergin veya kısıtlı olsun olmasın - bütün evlâtlık sözleşmeleri için gerekli olan bir şekil şartı olmasında görülür. Esasen 256 ncı maddenin kenar başlığı (şekil) dir. Buna karşılık 254 üncü maddedeki (vesayet katlarının onamı) sadece vesayet altıdaki kimseler için gerekli olan bir işlemdir. Bu sebeple de buradaki onay şekille ilgili olup, 256 ncı madde uyarınca bütün evlâtlık sözleşmele-rinde uygulanan Asliye mahkemesinin onayından, gerek nitelik, gerek kanunda yer alma gerekçesi bakımından, tamamen ayrı bir işlemdir.

    Bugünkü metnin yargıca vermiş olduğu takdir yetkisi, tasarıda da aynen alıkonulmuş, evlâdedinmenin evlâtlık için zararlı olacağına kanaat getiren asliye mahkemesinin evlâtlık sözleşmesini onaylamayı reddedebileceği, üçüncü fıkra olarak 256 ncı maddeye eklenmiştir.

    Tasarıda bu maddeye verilen şimdiki biçimde, asliye mah-kemesinden onay alınınca, henüz evlâtlık sözleşmesi yapılma-dan bu sözleşmenin yapılmasına lüzum olmaksızın evlâtlık mua-melesinin tamam olacağını sanan ve bu yüzden zarara uğrayan birçok kimsenin hakları korunmuştur. Çünkü tasarıdaki yeni biçime göre evlâtlık sözleşmesi, resmî senet şeklinde ve yasada gösterilen şartlara uygun olarak önce yapılacak ve asliye mahkemesi bu resmî senedin yasaya uygun olup olmadığını ve evlâdedinmede evlâtlığın çıkarı bulunup buunmadığını araştırıp ince-ledikten ve ilgilileri dinledikten sonra kararını verecektir; bu karar ya sözleşmenin onaylanması veya onay isteminin reddi kararı olabilir.

    Evlâdedinme işlemi tamam olunca, evlâdedinme nüfus kütüğünde, hem evlâdedinenin hem evlâtlığın kayıtlı bulunduğu yere yazılır. Bu nokta 256 ncı maddenin son fıkrasında belirtilmiştir.’:

    «B. Şekli.

    Madde 256 - Evlâdedinme resmî senetle ve evlâdedinenin ikametgâhı Asliye mahkemesinin onayı ile olur.

    Resmî senetle evlâdedinenin ve sezgin ve ergin olan ev-lâtlığın, eğer evlâtlık ergin değilse onun velisi olan ana ve babasının imzalarının bulunması, eğer evlâtlık kısıtlı veya vesayet altında bulunan bir küçük ise vasinin imzası ve ayrıca kısıtlının veya küçüğün bağlı olduğu vesayet katlarından alınacak onam belgesinin özet olarak resmî senede yazılması şarttır.

    Asliye mahkemesi senedin yasaya uygun olup olmadığını ve evlâdedinmede evlâtlığın çıkarı bulunup bulunmadığını araş-tırıp inceledikten ve ilgilileri dinledikten sonra onay kararını verir.

    Resmî senette yasanın koyduğu şartlar bulunmakla birlikte Asliye mahkemesi evlâdedinmenin evlâtlık için zararlı olacağına kanaat getirirse, onay istemini reddeder.

    Evlâdedinme nüfus kütüğüne kaydolunur.»