-
«1998 ve 1999 Tasarısı»ndaki Gerekçe
«Madde 517 - Yürürlükteki kanunun 464 üncü maddesini karşılamaktadır.
Madde konu ve kenar başlıklarıyla birlikte arılaştırılmak ve sadeleştirilmek suretiyle yeniden kaleme alınmış ve İsviçre Medenî Kanununun 484 üncü maddesinde olduğu gibi üç fıkra hâline getirilmiştir.
«Muayyen malda tasarruf» ve «muayyen mal vasiyeti» deyimleri yerine «belirli mal bırakma» deyimi, anlamı daha iyi ifade etmesi nedeniyle tercih edilmiştir. Maddede hüküm değişikliği yoktur.
Mirasbırakanın belirli bir malını başkasına bırakması bu hükme göre o kimsenin mirasbırakan tarafından mirasçı olarak atandığı anlamına gelmez.»
-
«1984 Tasarısı»ndaki Gerekçe
‘Madde 441 - Madde, yürürlükteki kanunun 461. madde-sini karşılamaktadır. Yürürlükteki Kanunun 464. maddesinin başlığında «muayyen bir malda tasarruf» deyimi kullanılmıştır. Bu deyim, kaynak İsviçre Medenî Kanununun 484. maddesinin Almanca metnindeki «Vermaechtni» Fransızca metindeki «Le-gs» deyimlerinin karşılığı olarak kullanılmıştır. Halbuki doktrinde ifade edildiği üzere sözü geçen deyimlerin karşılığının «vasiyet» olması gerekir. Gerçekten, bir vasiyetin konusu, bir malın mülkiyeti olabileceği gibi, bir alacak hakkı, bir borçtan kurtarma, bir intifa hakkı tesisi de olabilir. Bu sebeple muayyen mal vasiyeti veya mal vasiyeti deyimini, ancak vasiyet konusu bir malda mülkiyet hakkı olduğu zaman kullanmak doğru olur. Diğer hallerde, alacak vasiyeti, ibra vasiyeti, intifa vasiyeti deyimlerinin kullanılması icap eder. Hepsini kapsayan deyim olarak da «vasiyet» deyimi tercih edilmiştir.
Bu deyimin yürürlükteki Kanunun 478. ve müteakip maddelerinde «testament» karşılığı kullanılan vasiyet deyimi ile karıştırılması da sözkonusu olmayacaktır. Zira, tasarıda şekli anlamda ölüme bağlı tasarrufu ifade eden «testament» karşılığı olarak «vasiyetname» deyimi kullanılmıştır. Vasiyetname deyi-mi, doktrinde ve mahkeme içtihatlarında yerleşmiş bulunmaktadır.
Madde metni, yukarıda vasiyet deyimini açıklarken belirtilen esasa uygun olarak, çeşitli vasiyet hallerini kapsayacak ve bunları açıklığa kavuşturacak şekilde düzenlenmiştir.
Madde, kaynak İsviçre Medenî Kanununa uygun şekilde üç fıkraya ayrılmıştır.’:
«D. Vasiyet
I. Konusu
Madde 441 - Mirasbırakan, bir kimseyi mirasçı atamaksızın ona vasiyet yoluyla kazandırmada bulunabilir.
Vasiyet, ölüme bağlı tasarrufla bir kimseye terekedeki bir malın mülkiyetinin veya terekenin tamamı ya da bir kısmı üzerinde intifa hakkının kazandırılmasına yönelik olabileceği gibi, bir kimse lehine tereke değeri üzerinde bir edimin yerine getirilmesinin, bir iradın bağlanmasının veya bir kimsenin bir borçtan kurtarılmasının, mirasçılar veya vasiyet alacaklısına yükletilmesi suretiyle de olabilir.
Vasiyet edilen belli mal terekede bulunmadığı takdirde, tasarruftan mirasbırakanın aksini arzuladığı anlaşılmadıkça, vasiyeti yerine getirmekle yükümlü mirasçı veya vasiyet alacaklısı borcundan kurtulur.»
-
«1971 Tasarısı»ndaki Gerekçe
‘1) Terim ve ifade: 464 üncü madde miras hukukunun çok önemli bir müessesesi olan «belli mal bırakımı» tasarrufunu düzenlemekte olup, bu tasarruf «mirasçı atanması» kavramının mütenazırıdır. Bugün yürürlükte olan metinde 464 üncü maddenin kenar başlığında buna «muayyen bir malda» tasarruf, birinci cümlesinde «muayyen teberrular» son cümlesinde ise «muayyen olan mala müteallik bir vasiyet» denilmiş ve böylece bir tek maddenin kenar başlığında ve metninde aynı kavram çeşitli kelimelerle ifade edilmek suretiyle bir terim dayanıklığı yaratılmıştır. Almanca’da «Vermaechtnis» Fransızca’da «legs» ve İtalyanca’da «legato» kelimeleri ile ifade olunan bu kavramın Türkçe’de, terim olarak yerleşmiş tam bir karşılığı henüz yoktur. Doktrinde bu kavram, çoğu kez «muayyen mal vasiyeti» deyimi ile belirtilmektedir. Medenî Kanun Komisyonu bu terimi yerinde bulmamıştır; zira kalıttan belli bir mal, yalnız «vasiyet» yoluyla değil «miras sözleşmesi» yoluyla da başka bir kimseye bırakılabilir. Oysa «muayyen mal vasiyeti» deyimi burada miras sözleşmesi yolunu dışarda bırakarak sadece vasiyet yolunu ha-tıra getirmektedir. Bu sebeple Medenî Kanun Komisyonu kalıttaki belli bir malın veya herhangi bir mal üzerinde de bir yararlanım hakkının ya da kalıtın değeri üzerinden bir miktar para veya eşyanın bir kimseye verilmesini öngören ölüme bağlı bir tasarrufun «belli mal bırakımı tasarrufu» olarak nitelendirilmesini uygun bulmuştur; zira böyle bir tasarruf mirasın belirli olmayan mallara ilişkin tümünün veya oranlı bir parçasının değil, doğrudan doğruya kalıttan belli bir malın veya bir hakkın başkasına bırakılmasını öngördüğünden «mirasçı atanması ta-sarrufu»ndan böyle gayet güzel bir şekilde ayrılmaktadır. Öte yandan bu terimdeki «bırakım» kelimesi de ölüme bağlı bir tasarrufla her hangi bir mal bırakılması veya belirli bir hak bırakılması gibi mirasla ilgili bir kavramı açık olarak belirtmektedir. Bu sebeple bu terim, gerek kenar başlıkta gerek maddenin metninde teknik bir terim olarak kullanılmış ve bundan sonra bu tasarıda bu kavramı belirtmek için ilgili yerlerde her zaman aynı terimin kullanılması suretiyle, terim birliği sağlanmıştır. 455. maddenin gerekçesinde açıklanan sebeplerle «teberrü» terimi yerine de «kazandırma» terimi konulmuştur.
2) Biçim değişikliği: Bu maddeye, aşağıda (3) numaralı başlık altında gösterilen gerekçe ile, Medenî Kanun Komisyonu tarafından bir fıkra eklenmiştir. Bugün yürürlükte bulunan metinde bu madde üç cümleden oluşmuş bir tek fıkra durumundadır. Oysa İsviçre aslında bu maddenin her cümlesi müstakil bir fıkradır; çünkü müstakil bir hükmü kapsamaktadır. Bu sebeple madde, İsviçre aslında olduğu gibi üç fıkraya ayrılmış; ancak Medenî Kanun Komisyonunun eklediği fıkra yüzünden, üçüncü fıkra, dördüncü fıkra haline gelmiş; komisyonun eklediği fıkra ise üçüncü fıkra olmuştur.
3) Hüküm değişikliği: Bu maddenin üçüncü fıkrasındaki «intifa hakkı»nın kaldırılması konusu düşünülmüş, özellikle kanunî mirasta sağ kalan eşin intifa hakkı nasıl kaldırıldı ise, ölüme bağlı tasarruftan doğan mirasta da bu hakkın kaldırılmasının uygun olacağı konusu üzerinde durulmuştur. Fakat bir kimse ölüme bağlı olmaksızın diğer bir kimse yararına olmak üzere nasıl bir intifa hakkı tesis edebilirse, aynı hakkı, ölümüne bağlı olarak da tesis edebilmelidir, düşüncesi üstün gelmiştir. Bunun tersini yapmak, mirastaki tasarruf serbestliğini zedelemek olurdu. İşte bu düşünce ile bu maddede intifa hakkına ilişkin nokta olduğu gibi bırakılmıştır.
Tasarıya üçüncü fıkra olarak eklenen kuralın gerekçesine gelince: Bu gün uygulamada, belli mal vasiyetlerinin kimler tarafından yerine getirileceği konusunda bir çok anlaşmazlıklar çıkmakta ve bundan da çeşitli içtihatlar doğmaktadır. Bu ne-denle belli mal bırakımı tasarrufunu yerine getirme yükümü bu fıkra ile: 1) Kanuni mirasçılara, 2) Atanmış mirasçılara 3) Yerine getirilme işi mirasbırakanca kendilerine yükletilen vasiyetlilere kanuni bir mükellefiyet olarak yükletilmiştir. Vasiyet yerine getirme memuru (görevlisi) esasen kendi bahsinde düzenlenmiş olduğundan burada zikredilmesine lüzum görülmemiştir.’:
«D. Belli mal bırakımı
Madde 464 - Mirasbırakan, bir kimseyi mirasçı atamaksızın, ona belli mal bırakımı yoluyla, bir kazandırmada bulunabilir. Belli mal bırakımı o kimseye kalıttan belli bir malın mülkiyetinin veya kalıtın tümü veya bir bölümü üzerinde yararlanım hakkının bırakılması yoluyla olabileceği gibi, ona kalıtın değeri üzerinden bir miktar verilmesi veya onun bir borçtan kurtarılması yükümünün mirasçılara veya belli mal bırakanlara yükletilmesi yoluyla da olabilir.
Belli mal bırakımı tasarrufunu yerine getirme yükümlüsü kanunî veya atanmış mirasçılar veya yerine getirme işi miras bırakanca kendilerine yükletilen vasiyetlilerdir.
Bırakılan mal kalıtta çıkmaz ve miras - bırakanın bu konuda başka bir arzusu bulunduğu, tasarruftan anlaşılmazsa, yerine getirme yükümlüsü, tasarrufu yerine getirme borcundan kurtulur.»