• «1998 ve 1999 Tasarısı»ndaki Gerekçe

     «Madde 538 - Yürürlükteki kanunun 485 inci maddesini karşılamaktadır.

    Madde, arılaştırılmak ve İsviçre Medenî Kanununun 505 inci maddesindeki aslına uygun olarak şeklen iki fıkra hâline getirilmek suretiyle yeniden kaleme alınmıştır.

    El yazılı vasiyetnamede yer koşulu, Fransız Medenî Kanununun 970 inci maddesinde mevcut değildir.

    Hem 1971 tarihli hem de 1984 tarihli Öntasarılarda da yer koşuluna yer verilmemiştir. Bu nedenlerle (mahal) yer koşulu maddeye alınmamıştır.

    Yürürlükteki maddenin ikinci cümlesinde el yazılı vasiyetnamenin vasiyetçinin arzusuna bağlı olarak «tevdi olunur» deyimi, mutlaka tevdi olunması zorunlu imiş kanısını uyandırdığından bu ifade, arılaştırılarak «bırakılabilir» şeklinde değiştirlmiştir.»



  • «1984 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘Madde 462 - Madde, yürürlükteki kanunun 485. maddesini karşılamaktadır.

    Yürürlükteki maddede, el yazısıyle vasiyetnamenin ge-çerlilik şartları arasında vasiyetnamenin düzenlendiği mahallin de belirtilmesi aranmıştır. Bugün için bu şartın aranmasının isabetli olmayacağı hususunda daha önce hazırlanan Medenî Kanun ön tasarısında belirtilen görüş benimsenerek, tasarıda sadece düzenleme tarihinin belirtilmesi lüzumu ile yetinilmiş, düzenleme yerinin belirtilmesi şartı aranmamıştır.

    Yürürlükteki metinde, el yazılı vasyetnamenin tevdi edilmesinin zorunlu olduğu intibaını uyandıran bir ifade kullanıl-mıştır. Doktrin ve mahkeme içtihatları bu hükmü kaynak İsviçre Medenî Kanununun 535. maddesini gözönünde tutarak yorumlamakta ve hukukumuzda da vasiyetnameyi tevdi mec-buriyeti bulunmadığı sonucuna varmaktadır. Bu husus dikkate alınarak, ikinci fıkranın ifadesi «tevdi olunabilir» tarzında dü-zenlenmiştir.’:

    «3. El yazısı ile vasiyetname

    Madde 462 - El yazısı ile vasiyetname, yapıldığı yıl, ay ve günü gösteren tarihi de belirtilerek başından sonuna kadar mirasbırakanın el yazısı ile yazılmış ve imza edilmiş olmalıdır.

    El yazısı ile vasiyetname, açık veya kapalı olarak, saklanmak üzere notere, sulh hâkimine veya yetkili memura tevdi olunabilir


  • «1971 Tasarısı»ndaki Gerekçe:

     

    ‘1) Terim ve ifade: 485 inci maddeninin bu gün yürürlükte bulunan metindeki kenar başlığı «el yazısı ile vasiyetname»dir. Bu maddenin metninde: «bizzat tanzim ettiği vasiyetname», ikinci fıkrasında ise bu suretle tanzim edilmiş olan vasiyetname» denilmiş bulunmaktadır. Böylece aynı kavram için aynı maddenin çeşitli yerlerinde ayrı ayrı terim ve deyimler kullanılmıştır. Bir defa «el yazısı ile vasiyetname» terimi yerinde değildir. Çünkü resmî vasiyetnamede noter tarafından «el yazı-sı» ile yazılabileceği gibi, sözlü vasiyet dahi, tanıklar tarafından «el yazısı» ile tesbit edilir. Oysa 485 inci maddenin kabul etmiş olduğu vasiyetteki «şekil»den maksat, vasiyetçinin doğrudan doğruya kendisinin düzenliyeceği vasiyetnamedir ve bu madde böyle bir vasiyetin, vasiyetçinin el yazısı ile yazılmasını şart kılmıştır. «El yazısı ile vasiyetname» deyimi, kavram ile vasıtayı birbirine karıştırmaktadır. Şiyle ki: Bu maddede kastedilen vasiyet  «özel vasiyet» tir ve bunun vasıtası da vasiyetçinin el yazısıdır. Bu sebeple Medenî Kanun Komisyonu, bir yandan «resmî vasiyetname»nin, öte yandan «sözlü vasiyet»in karşılığı olmak üzere ve kavramı daha iyi belirttiği için bu maddede «özel vasiyetname» terimini daha uygun ve yerinde bulmuş ve ön tasarıda bu terimi böylece değiştirmiştir.

    2) Biçim değişikliği: Maddenin bu günkü metni, iki cümleden oluşmuş bir tek fıkra durumundadır. Oysa bu cümleler bağımsız hükümleri kapsadığından müstakil fıkralar haline ko-nulmuş ve maddenin sonuna, sorumluluk konusunda bir üçün-cü fıkra eklenmiş olduğu için 485 inci madde üç ayrı fıkra haline gelmiştir.

    3) Hüküm değişikliği: Özel vasiyetnamede, bunun düzenlenmiş olduğu «mahal»lin gösterilmesi mecburiyeti ön tasarıda kaldırılmıştır. Bugün bir vasiyetname artık uçakta veya deniz altında, hatta fezada yazılabileceği gibi akıl ve hayale gelmiyen başka yerlerde de yazılabilir. Vasiyetnamenin yazıldığı yerin onun içinde mutlaka gösterilmesinin memleketimiz için bir sebep ve hikmeti yoktur. Nitekim «mahal» kaydının özel vasiyetnamede bulunup bulunmaması konusu birçok tereddütler doğurmuş, Yargıtay’da bunun için veya buna karşı düşünceler ileri sürülmüş ve bu sorun içtihat birleştirmesine kadar gitmiştir. İsviçre Medenî Kanunu kabul edilirken «mahal» kaydının maddede yer alması büyük güçlüklerle mümkün olmuş, buna orada da itirazlar yapılmıştı. Fransız Medenî Kanununda «mahal» kaydı yoktur. Alman Medenî Kanununda bu kayıt var ise de, bunun sebepleri tarihidir: Almanya evvelce konfede-rasyon halinde iken ve daha Alman Medenî Kanunu kabul edilmezden önce bazı Alman devletlerinde vasiyetnamelerin resmî biçimde olacağı ve bazılarında ise özel vasiyetnamenin geçerli olduğu kabul edilmiş bulunduğundan, bir özel vasiyetnamenin, düzenlenmiş olduğu eyaletin hukukuna göre geçerli olup olmayacağını saptayabilmek için onun «nerede» düzenlendiğinin bilinmesine ihtiyaç hasıl olmuş ve böylece vasiyetnameye «mahal» kaydının konulması zarurî görülmüştü. İşte bu gelenek oradan Alman Medenî Kanununa geçmiş, İsviçre de aynı şekilde çeşitli kantonlardan oluşmuş bir federasyon devleti olduğundan İsviçre Medenî Kanununun bizim 485 inci maddenin aslı olan, 505 inci maddesinde «mahal» kaydı yer almıştır. Bizde bu kaydın bulunması için böyle bir tarihi zaruret de yoktur. Merkeziyetçi bir devlet olarak tarihi gelişmesini tamamlamış olan Fransa’da, yukarda işaret olunduğu gibi, özel vasiyetnamede, düzenlenme yerinin mutlaka bulunması şart kılınmamıştır.

    Birçok özel vasiyetnameler bizde «mahal» yazılmasının unutulması yüzünden iptal edilmekte ve böylece birçok haklar zayi olmakta idi. Yargıtay 27.2.1952 gün ve 7/2 sayılı içtihatı birleştirme kararında haklı olarak, 485 inci maddenin açık metnine dayanmış ve bu maddenin ifadesi karşısında «mahal» kaydının vasiyetnamede bulunmamasının onun iptalini gerektireceği neticesine varmıştır.

    Bütün bu düşünce ve incelemelerden sonra Medenî Ka-nun Komisyonu, yukarda gösterilen sebeplerle vasiyetnamenin «hangi mahkemede» düzenlendiğinin onun için mutlaka göste-rilmesi konusundaki şekil mecburiyetini kaldırmış sadece yıl, ay ve gün kayıtlarını muhafaza etmiş ancak bunların ay ve gün adlarıyla ilgili olmayıp, bunları içine alan tam bir «tarih» ifade ettiğini belirtmek için tasarının ifadesini, birinci fıkrada göste-rildiği şekilde kaleme almayı uygun bulmuştur.

    Maddenin ikinci fıkrasındaki «memur» deyimi bu fıkradan kaldırılmış ve özel vasiyetnamenin ya sulh mahkemesine veya notere verilebileceği kabul edilmiştir.

    Medenî Kanun Komisyonu «resmî vasiyetnamenin» ge-reği gibi saklanmasından doğan sorumluluk kurallarının «özel vasiyetnamede» de uygulanmasını doğru ve gerekli görerek 485 inci maddeye bu konuda bir fıkra eklenmiştir.

    Burada şunu da eklemek gerekir ki bugün yürürlükte bulunan metinde 485 inci maddenin ikinci cümlesinden, özel vasiyetnamenin sanki sulh hakimine veya notere verilmesi mutlaka zorunlu imiş gibi bir mana çıkmaktadır. Bu tehlikelidir; zira bu makamlara teslim edilmemiş olan bir vasiyetnamenin geçerliliği üzerinde tartışmalar doğurabilir. Bu sebeple «tevdi olunur» yerine İsviçre aslında olduğu gibi «verilebilir» denilmiştir.’:

    «3) Özel vasiyetname

    Madde 485 - Özel vasiyetnamenin, yıl ay ve gününü gös-teren yapılış tarihi de içinde olmak üzere, başından sonuna kadar vasiyetçi tarafından el yazısı ile yazılması ve imzalaması gereklidir.

    Özel vasiyetname, saklanmak üzere, açık veya kapalı ola-rak, sulh mahkemesine veya notere verilebilir.

    Resmî vasiyetnamenin saklanmasına dair sorumluluk kuralları burada da yürür.»