"....Dava, davalının hisse senedi piyasasında manipülatif işlemlerde bulunduğu iddiasıyla açılan tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin temettü ödeyecek olması, şirket yönetimi tarafından şirketin mali durumunun iyi olduğu ve borsa fiyatının makul olduğu için kendi hisselerini aldıkları yönündeki açıklamalarına güvenerek 8000 lot T...spor hissesi aldığını, davalı şirketin kâr payı dağıtacağına ilişkin açıklamada bulunduğunu, ancak hâkim ortağın kâr payı dağıtılmasından iki gün önce davalı şirket hisselerini sattığını ve bu nedenle müvekkilinin almış olduğu hisse senetlerinin değerinin düşmesine neden olduğunu ileri sürerek müvekkilinin maddi zararı olan 20.514TL’nin manipülasyon ve spekülasyonun başladığı tarihten ödeme gününe kadar geçecek süreyle hesaplanmak üzere en yüksek faiz veren bankanın verdiği faiz oranıyla ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş; yargılama sırasında davayı hâkim ortak olan T...spor Futbol İşletmeciliği A.Ş. aleyhine açtıklarını belirtmek suretiyle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 124’üncü maddesi gereğince taraf değişikliği talebinde bulunmuştur.
Davalı vekili, öncelikle davanın yanlış tüzel kişiye açıldığını, müvekkilinin kendi hisselerini alıp satmadığını, borsada işlem gören şirket hisselerinin T...spor Futbol İşletmeciliği Tic. A.Ş.’ye ait olduğunu, dolayısıyla müvekkilin eldeki davada taraf sıfatının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkemece, şirket yöneticilerinin işlem ve haksız fiillerinden şirketin doğrudan doğruya sorumluluğu, üçüncü şahıslar nezdinde tartışılabilir ise de, somut olayda davacı üçüncü kişi olmayıp hisse senedi nedeniyle paydaş sıfatına sahip olduğundan, şirkete karşı zarar gören sıfatıyla doğrudan doğruya tazmin talebini ileri süremeyeceği, dolayısıyla somut olayda davalı şirkete husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle, her iki davalı yönünden pasif husumet (sıfat) yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Bozma kararına karşı yerel mahkemece ilk karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 6100 sayılı HMK'nın 124/3-4’üncü maddesindeki taraf değişikliği koşullarının bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre davanın sıfat yokluğundan reddinin hukuka uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle davada sıfat ile tarafta (iradî-iradî olmayan) değişiklik kavramları üzerinde durulması yararlı olacaktır.
Sıfat, dava konusu sübjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkidir. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler şekli taraf kuramına göre o davanın tarafları iseler de, bu her zaman o kişilerin taraf sıfatına sahip oldukları anlamına gelmez. Taraf sıfatı dava şartı değildir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır (Pekcanıtez, H./Atalay, O./ÖzekesM.:Medeni Usul Hukuku, Ankara 2012, s. 248-249).
Bilindiği üzere davacı dava dilekçesinde tarafların kimler olduğunu belirtir ve dava, dava dilekçesinde gösterilen taraflar arasında devam eder. Ancak davanın açılmasından sonra dava dilekçesinde gösterilen taraflarda değişiklik yapılması ihtiyacı ortaya çıkabilir. Bu değişiklik örneğin, taraflardan birinin dava sırasında ölmesinde veya dava yürürken dava konusunun devrinde olduğu gibi zorunlu (yasal) nedenlerle olabileceği gibi, davacının iradesine bağlı (iradî) değişiklik şeklinde de olabilir (Yılmaz, E.:Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s.812).
İradî taraf değişikliği bu durum davayı değiştirme anlamına geldiğinden, zorunlu taraf değişikliğinden farklı bir rejime tabidir. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) iradî taraf değişikliği hakkında açık bir hüküm içermemekle birlikte, yerleşik Yargıtay uygulaması ile genel olarak, davada iradî taraf değişikliğine izin verilmemiştir. Bu durumun özellikle usul ekonomisi açısından eleştirilere tabi tutulmasını dikkate alan yasa koyucu da, 6100 sayılı HMK’nın 124’üncü maddesi ile belirli hâllerde iradî taraf değişikliğine olanak veren bir düzenleme getirmiştir.
Anılan Kanun’a göre bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür (m.124/1). Ancak yasa koyucu bu konuda yasalarda yer alan özel hükümleri saklı tutarak (m.124/2) hâkimin izni ile taraf değişikliği yapılabilecek hâllere de yer vermiştir. Anılan iki fıkra çerçevesinde maddî bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edileceği gibi, tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması durumunda da hâkimin izniyle taraf değişikliği yapılabilecektir (HMK m.124/3,4). İradî taraf değişikliğine ilişkin hükme istinaden gerek davacı gerekse davalı tarafta, iradî taraf değişikliği yapılması mümkündür (Taş Korkmaz, H.: Medenî Usûl Hukukunda İradî Taraf Değişikliği, Ankara 2014, s.169; Saldırım, M. Açıklamalı ve İçtihatlı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve İlgili Mevzuat, Ankara 2011, s.103).
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.11.2017 tarihli, 2015/4-3519 E., 2017/1442 K. sayılı kararında da aynı tespitlere yer verilmiştir.
Somut olaya gelindiğinde, davacı vekilince eldeki davanın başlangıçta bağlı şirket T...spor Sportif Yatırım ve Futbol İşletmeciliği Tic. A.Ş.’ye yöneltildiği ancak sunulan 02.09.2013 havale tarihli cevaba cevap dilekçesi ile, taraf konusunda sehven yaptıkları bu hatayı düzelterek HMK’nın 124’üncü maddesinin 3’üncü ve 4’üncü fıkralarına göre taraf değişikliği talebinde bulunarak davayı hâkim ortak T...spor Futbol İşlemeciliği Tic. A.Ş.’ye yönelttikleri bildirilmiştir. Yukarıda belirtilen açıklamalar dikkate alındığında davacı tarafça yapılan bu hata maddi hatadan kaynaklandığı gibi, aralarında hâkim ortak- bağlı şirket ilişkisi bulunan ve adresleri ile yöneticileri aynı olanve unvanları arasında büyük bir benzerlik bulunan şirketlerde hataya düşülmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığı da kuşkusuz olduğundan yerel mahkemenin aksi düşünceyle sıfat yokluğu nedeniyle davayı reddetmiş olması isabetli değildir. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, davada tek bir davalı varken kararın hüküm fıkrasında çelişki oluşturacak şekilde “her iki davalı aleyhine açılan davanın reddine” denilmesi de dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
O hâlde, davacı vekilinin taraf değişikliği talebinin kabulü ile T...spor Futbol İşlemeciliği Tic. A.Ş.’ye karşı yargılamaya devam edilerek delillerin değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Bu durumda, husumetin T...spor Futbol İşlemeciliği Tic. A.Ş.’ye yöneltilmiş olduğuna işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hâl böyle olunca bozma kararında belirtilen nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır..."
İlgili bağlantılar:
Tüzel kişiliği olmayan adi ortaklığa açılan davalarda HMK 124 uygulamaları için tıklayın.
İcra takibinde HMK. 124/3-4 uygulamasına için örnekler için bknz: 12. HD. 21.12.2017 T. 24915/15943; 12. HD. 28.09.2017 T. 55/11671
Tarafta iradi değişiklik kavram arama sonuç sayfası için tıklayın.