Aciz belgesinin tasarrufun iptali davası açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulebileceği- 2.042,30 m2'lik taşınmazın 7/2105 (7,09 m2) payına sahip olan davalı borçlu hissesine düşen ve mahkemece tespit ettirilen değerinin 2.483,20 TL. olduğu, davalı borçluya ait 2 adet şeftali bahçesi üzerinde irtifak hakkı bulunduğu, yine bu taşınmazlar üzerinde 2008 başlangıç tarihli, 25 yıl süreli, yıllık 350,00 TL kira bedelli kira şerhlerinin mevcut olduğu, taşınmazlar için çıkılan ihaleye katılımın bulunmadığı, borçluya ait aracın icra marifeti ile satıldığı ve vergi borcu nedeniyle dava konusu dosyaya herhangi bir ödemede bulunulmadığı, davacı alacağının 300.000,00 TL.lik bonoya dayandığı hususları gözetildiğinde, davalı borçlunun aciz halinde olduğu anlaşıldığından, dava şartının gerçekleştiği düşünülerek tasarrufun iptali davasının esasına girilmesi gerektiği-
17. HD. 25.02.2019 T. 5604/1933
İcra dosyalarından; birinde yapılan hacizde, haciz tutanağı İİK. mad. 105 anlamında geçici aciz vesikası niteliğinde ise de; diğer icra dosyalarında borçlu adresinde yapılmış bir haciz olmadığı gibi aciz belgesi de sunulmamış olduğundan, borçlu şirketin aciz halinin sözü edilen icra dosyaları yönünden sabit olmadığı ve bu nedenle; davacının yalnızca aciz vesikası sunulan icra dosyasındaki alacak miktarı ile sınırlı olarak İİK. mad. 283 gereğince davalı üçüncü kişinin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki değeri oranında tazminatla sorumlu tutulması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında, aciz hali, her borçlu yönünden ayrı ayrı değerlendirileceğinden, bir borçluya ait mal varlığının diğer borçlu yönünden bir anlam ifade etmeyeceği- Mahkemece, borçlunun babasına ait verasat belgesi getirtilip taşınmazdaki hisse miktarı belirlenerek gerekirse mahallinde değer tesbiti yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
17. HD. 25.12.2018 T. 5083/12709
Davalı borçlu adına kayıtlı 3 adet taşınmaza davacı idare tarafından vergi borçları nedeniyle haciz konulmuşsa da; bu taşınmazlar üzerinde ipotekler ve başka borçlardan dolayı konulan hacizler bulunduğu görülmekle birlikte davacının alacağını karşılamayacağı ve davalı borçlunun aciz hali sabit olduğuna göre mahkemenin "borçlunun aciz halinin ispatlanamadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğu- Davalı borçlu ile 3. kişi konumundaki diğer davalı olduğundan, 6183 s. K. mad. 28/1 uyarınca, yapılan tasarrufun bağışlama hükmünde sayılacağı ve iptale tabi olduğu, bu durumda davalıların iyi niyetli olup olmadıklarının önem arz etmediği-
17. HD. 10.12.2018 T. 6086/11926
Tasarrufun iptali davasında, davacının 150.451,00 TL alacağı için takibe geçtiği, borçlu adına kayıtlı, taşınmazda davacı alacağı 7. sırada olup öncesinde yaklaşık 150.000,00 TL haciz olduğu, bir diğer parselde ise davacı alacaklının haczinin 2. sırada yer aldığı ve birinci sırada kamu alacağı yer aldığı, borçlunun ayrıca AŞ yönetim kurulu başkanı ve ortağı olup şirket faaliyetine devam ettiği, bu şirket adına da taşınmazların bulunduğu, alacaklı tarafından borçlunun bu şirketteki hissesi üzerinden bir takibin olmadığı anlaşıldığından borçlunun belirtilen taşınmazları üzerinde alacaklıdan önceki hacze ilişkin borçların miktarı ve taşınmazların kıymet takdirlerine göre değerleri belirlenerek anılan anonim şirket hisse değerlerinin de tespiti yapılarak borçlunun aciz halinin var olup olmadığı net olarak ortaya konulduktan sonra varlığı halinde, davalı- borçlu ile davalı üçüncü kişi arasındaki mevcut ticari ilişki, hukuki ve fiili bağ nedeniyle davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle, dava konusu tasarrufun İİK. mad. 280 uyarınca iptali gerektiği-
17. HD. 23.10.2018 T. 4541/9430
Tasarrufun iptali istenilen borçlu adına kayıtlı olan taşınmazlar üzerinde 17-18 adet haciz bulunmakta olup davacı alacaklının haczinin bunlardan sonra geldiği, ipotekli taşınmazların ise davalı borçluya ait olmadığı gibi yapılan kıymet takdirine göre takip konusu borcu karşılamaya da yeterli olmadığı, borçlunun ev ve iş adresinde yapılan hacizlerde de hacze kabil mal bulunmadığı anlaşıldığından, borçlunun aciz halinin varlığının kabul edilmesi gerektiği- Dava konusu hisse devrinin yapıldığı şirkette borçlu ve üçüncü kişi kuruluştan itibaren ortak olup birbirlerini tanıdıkları, aynı şirkette hissedar oldukları sabit olduğundan, davalının, borçlunun mali durumunu ve alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek şahıslardan olduğunun kabulü gerektiği- Tasarrufun iptali davasının aciz halinin yokluğundan reddi halinde, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, maktu vekalet ücretinin 3 katına hükmedilmesinin hatalı olduğu-
17. HD. 09.10.2018 T. 8653/8820
Borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyorsa, saptanan ve bilinen adreslerinde de icraca, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığı tespit edilmişse, bu takdirde aciz halinin gerçekleşmiş sayılacağı- Borçlu şirket ait 5 taşınmaz üzerinde fazla miktarda farklı icra takiplerinden haciz bulunduğu ve kendilerinden önce tesis edilmiş ipoteklerin bulunduğu, haciz tutanağında, borçlunun işyerinde 2.000 TL lik taşınır haczi yapıldığı ve aynı gün borçlu şirketin yetkililerinin evinde yapılan hacizde de; kapının kapalı olduğu apartman görevlisinin borçlu ve eşinin bir kaç ay önce taşındığını beyan ettiği görülmekle, İİK. mad. 105/2 uyarınca, hacze kabil mal bulunmaz ise haciz tutanağı İİK'nun 143.maddesindeki aciz belgesi hükmünde olduğundan, icra dosyası kapsamında borçlunun alacak veya başka taşınır malı olmadığı, dava konusu taşınmaz dışındaki haciz konulan diğer taşınmazlar üzerinde başkaca haciz ve ipoteklerin olduğu anlaşıldığından, bu hali ile davacının alacağını karşılama imkanı bulunmadığı ve artık borçlunun aciz halinin gerçekleştiği kabul edilmesi gerektiği-
17. HD. 17.09.2018 T. 507/7829
Borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte borçlu kayıp ve adresi saptanamıyorsa, saptanan adreslerinde de icraca haciz yapılamıyorsa bu takdirde dahi aciz halinin gerçekleşmiş sayılacağı- Anılan şirket dördüncü kişi olup iyiniyetli olması halinde yaptığı tasarrufun geçerli olduğu, davacı banka tarafından sunulan kayıtlardan borçlu şirket ile diğer davalı şirketin aynı alanda faaliyette oldukları ve ticari ilişkileri bulunduğu anlaşıldığından, bu şirketten borçlunun mali durumu ve alacaklıların ızrar kastığını bildiği veya bilmesi gereken şirketlerden olduğunun anlaşıldığı, diğer 103 ada 3 ve 1 parseller ise yine davalı A. tarafından 21.11.2012 tarihinde davalı H.'e satıldığı, bu şahsında borçlu şirket ile ticari ilişkisi olan dava dışı şirketin ortağı olduğu da belgelendiğinden, davalı H.'in de borçlunun mali durumu ve alacaklıların ızrar kastığını bildiği veya bilmesi gereken kişilerden olduğu sabit olduğundan, davalılar anılan şirket ve H.'in iyiniyetli olduklarından söz edilmeyeceği-