Katkı payı davalarında, eşlerin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile kocanın evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama oranlarının ayrı ayrı belirlenerek, eşlerin tasarruf miktarlarının da ayrı ayrı tespit edilmesi gerektiği- Bilirkişi raporlarında tasfiyeye dahil taşınmazın dava tarihindeki değeri arasında fahiş farklılık olduğu ve çelişkileri giderecek yeni bir rapor alınması gerektiği-
Davalının evlilik öncesi cinsel ilişki yaşamış olması (başka birinden hamile kalması ve evlilik birliği içinde doğum yapması) boşanma davasında davalı için kusur oluşturmasa da, koşullarının varlığı halinde evliliğin nispi butlan ile iptali davasına konu olabileceği- Evlilik birliği kurulmadan önceki nedenlere dayanılarak boşanma davası açılamayacağı- Evlilik birliği kurulduktan sonra davalıdan kaynaklanan başkaca bir kusurlu davranış da ispatlanamadığından boşanma davasının reddi gerektiği-
Eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu tarihte satın alınan ve davalı eş üzerine tescil edilen taşınmaz üzerinde tarafların katkı payı oranları belirlenirken evlilik tarihinden taşınmaz alım tarihine kadar taraf gelirleri, tasarruf edecekleri miktar, TMK. 152 gözetilerek bulunan katkı payı oranlarının dava konusu taşınmazların dava tarihi ile belirlenen piyasa sürüm değeri ile çarpımı neticesinde bulunacak miktarların dikkate alınması gerektiği- Katkı payı lacağı ile katılma alacağının karşılık olarak takas-mahsup edilebileceği-
Davacı dava dilekçesinde katkı oranı konusundaki talebini 1/2 (% 50) oranıyla sınırlamış ve katkı oranı konusunda bir ıslah da bulunulmadığından, mahkemece, katkı oranının % 58 olarak kabul edilmesi ve bu oran üzerinden katkı payı alacağı hesaplanması suretiyle fazla alacağa hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Toplanan deliller, dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından davacının dava konusu arsanın alınmasında ve binanın inşasında katkısının bulunduğu; ancak katkı oranı konusunda mahkemece yeterli araştırma yapılmadığı; dinlenen davacı tanıklarının yanı sıra, davalı tanığı Z'da beyanında davacının evlendikten sonra belli bir süre fabrikada çalıştığını doğruladığı; ancak mahkemece her iki taraf delil listesinde yer alan çalışma sürelerini ve gelirlerini gösterir SGK evraklarının ilgili kuruma yazılarak temin edilmediği; bunun yanı sıra taraf tanık beyanlarından davalı kocanın meyve ve tatlı satmak suretiyle seyyar satıcılık yaptığı, meyve ve tatlıların hazırlanması işinin ise davacı kadın tarafından yapıldığının anlaşıldığı-
Davacı koca tarafından, evliliğin nispi butlan sebebi ile iptali için dayanılan, davalı kadından kaynaklı sağlık sorunlarının boşanma davasından önce öğrenildiği ve 6 aylık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Taraflar 12.11.2011 tarihinde evlenmiş, dava ise 19.12.2011 tarihinde açılmış olup; davanın süresinde açıldığı kabul edilerek evliliğin iptali davasının esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken 07.05.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile evliliğin iptalinin istendiği ve bu tarihe göre de Türk Medeni Kanununun 152. maddesi gereğince hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile davanın usulden reddinin doğru görülmediği-
TMK. mad. 152’de düzenlenen hak düşürücü sürenin nisbi butlan sebeplerine ilişkin olup, akıl hastalığı nedeniyle mutlak butlanı düzenleyen TMK. mad. 145/3. maddesini kapsamadığı, bu nedenle davanın hak düşürücü süre yönünden reddinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Akıl hastalığı nedeniyle evliliğin mutlak butlan ile iptalinin 6 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmasının gerekmeyeceği-
Davacının, düğünden sonra davalının temin ettiği eve yerleşmelerinden sonra, iptal sebebini öğrendiğine dair beyanının yeniden araştırılarak iptal sebebinin öğrenildiği tarihin kesin olarak belirlenip hak düşürücü sürenin geçip geçmediği sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-