İlgililere bizzat bildirim yapılmadığı için bağlayıcılık niteliği taşımayan kıyı- kenar çizgisi karşısında, bilirkişi heyeti vasıtası ile kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gerekmiş olup, mahkemece ilk olarak akademik ünvanlı jeoloji mühendisleri ve harita mühendisinden oluşan bilirkişi kurulu heyeti ile birlikte keşif icra edilerek keşfen kıyı kenar çizgisinin belirlendiği, bilirkişi kurulu tarafından sunulan fen bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın krokide (A) harfi ile gösterilen 18.637,35 m2'lik kısmının yeni belirlenen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının belirtildiği, sonraki bilirkişi kurulu raporunda ise, 4 adet araştırma çukurunun açıldığı ve bu kısımlarda denizel plaj çökellerine rastlanılmadığı belirtilerek dosyada mevcut kıyı kenar çizgisi olarak adlandırılan kıyı kenar çizgisi ile uyumlu olmayan yeni kıyı kenar çizgisinin belirlendiği, en son düzenlenen ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda da, 7 adet araştırma çukuru açıldığı, arazi incelemesinde denizel etki oluşumuna rastlanmadığı ve taşınmazın kıyı kenar çizgisi dışında kaldığının belirtildiği görülmüş olup dava konusu taşınmazın yüzölçümünün büyük olması (20.730 m2) dikkate alındığında gözlem çukurlarının taşınmazın hangi kısmında açıldığının önem arz ettiği, ne var ki gözlem çukurlarının nerede açıldığı harita üzerinde işaretlenmediğinden bu hususun denetlenemediği, ayrıca keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisinin rapor eki olan kroki üzerinde gösterilmediği, bu hâliyle bilimsel verilere dayanmayan bilirkişi heyet raporunun denetime elverişli olmadığı ve hükme esas alınamayacağı- Bilirkişi heyet raporları birbiriyle çelişkili olduğundan mahkemece bu çelişki giderilmeden hüküm kurulmasının da hatalı olduğu- Bilirkişi heyeti vasıtası ile yeniden yapılacak keşif neticesinde kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi, dava konusu taşınmazda açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi, dosya kapsamında mevcut bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin bilimsel gerekçeler gösterilmek suretiyle açıklığa kavuşturulması ayrıca keşfi izlemeye ve infaza olanak sağlayacak biçimde fen bilirkişisine kroki düzenlettirilmesi, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısım var ise kroki üzerinde işaretlenmesi ve renkli olarak belirtilmesi gerektiği-
Taşınmazın eldeki davaya konu yapı ve duvarın yer aldığı bölümü de kapsayan 50969,161 m²'lik kısmının kıyıda kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptaline ve sicilden terkinine karar verildiğinin, derecattan geçerek 10.01.2012 tarihinde kesinleştiğinin görüldüğü, anılan kararın kesinleşmesiyle, 3713 sayılı parselden terkin edilen 50969,161 m²'lik kısım üzerinde davacının mülkiyet hakkının T.M.K.'nun 717. maddesi uyarınca sona ereceğinde ve bu durumun eldeki davanın sonucunu etkileyeceğinde kuşkunun olmadığı-
MK. 709 ve 717 hükümlerinin kapsamı -Bir arz parçası üzerindeki taş, toprak, ağaç gibi şeylerin jeolojik olaylarla komşu arazi üzerine geçmesi halinde, arazinin hududunun değişmeyeceği, taşı, toprağı sürüklenen arz sahibinin, diğer taşınmazın üzerinde bir hak iddia edemeyeceği, sadece tabii olaylarla taşınmış olan malzemesini isteyebileceği- Buna karşın, MK. 709 hükmünün, deprem, heyelan, seylap gibi jeolojik olaylar sonucunda bir yerden tamamiyle kopup, diğer bir arz parçası üzerine kısmen veya tamamın gitmesi halinde uygulamamayacağı, bu durumda MK. 717 hükmünün kapsamına bir olayın varlığından bah-sedilebileceği -
Taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının, taşınmazın büsbütün yok olması ile sona ereceği ancak, insan gücü ve teknik olanaklarla taşınmazın deniz istilasına uğrayan bölümünden yararlanılması mümkün olduğu sürece, mülkiyet hakkının sona ermeyeceği-