TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borç İlişkisinin Kaynakları > - Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri > - H. Temsil > Madde 48 - III. Saklı hükümler
Ceza dosyasında ve soruşturma dosyasında alınan beyanlardan dava dışı kişinin davalı nam ve hesabına onun temsilcisi sıfatıyla hareket ettiği, davalı ile dava dışı kişinin birlikte ve ortaklaşa faaliyet yürüttüğünün saptandığı, dolayısıyla dava dışı kişi tarafından yapılan işlemlerin davalı yönünden bağlayıcı olduğu- "Ceza yargılamasında savcılık aşamasında ve kollukta alınan ifadelerin temsil yetkisinin varlığına yönelik ikrar olarak kabul edilemeyeceği, eldeki dava dosyasına dava dışı kişinin davalıyı ve inşaat firmasını temsile yetkilendirildiğine dair herhangi bir ortaklık sözleşmesi, vekâletname, imza sirküleri gibi kayıt ve belge ibraz edilmediği, davalı yüklenici ile davanın dayanağı sözleşmeyi ve makbuzları imzalayan dava dışı kişi arasında iş ilişkisi olup olmadığının ve her ikisinin birlikte hareket edip etmediklerinin tespiti için yeterli inceleme ve araştırmanın yapılmadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Terditli tapu iptal tescil ve tazminat taleplerine ilişkin somut uyuşmazlıkta; 4077 sayılı TKHK.m.4/4 uyarınca, ayıba ilişkin zamanaşımı sorumluluğunun piyasaya sürüldüğü günden başlayarak 10 yıl sonra zarara ilişkin talep hakkını ortadan kaldıralacağı hükmedileceği- Davalılar arasındaki sözleşmenin feshedildiği ve ifanın imkansızlaştığı … tarihinden itibaren, 10 yıllık zamanaşımı süresi işlemeye başlayacağı, Davacının, … tarihli dilekçesiyle, sözleşme bedelini ıslah etmiş olup; bu talebe karşı davalı Belediye ise, ıslah edilen kısım yönünden zamanaşımı itirazında bulunmakla beraber diğer davalıların bu yönde bir itirazının olmadığı- Davalılardan birinin zamanaşımı savunması ileri sürüp, diğerlerinin ileri sürmemesi halinde, teselsül kurallarına dayanarak zamanaşımı defiinde bulunmayanlar ya da süresinden sonra bulunup da bu defileri itiraza uğrayanların zamanaşımı defiinden yararlanmalarına olanak bulunmadığı-
Limited şirketlerin sermaye şirketi olup bir ticari şirket olarak tüzel kişiliği haiz olduğu bu nedenle bütün haklardan yararlanabileceği ve borçları üstlenebileceği- Şirket ortağı, ortağı olduğu şirket tüzel kişiliğinden ayrı bir kişiliğe sahip olup, gerçek kişi olduğundan şirkete göre üçüncü kişi sayılacağı- Her ortağın usulüne göre düzenlenmiş ve imza edilmiş şirket sözleşmesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı, şirkete karşı borçlu olduğu; borçlu şirketin, şirket ortağında ki sermaye alacağının haczine engel yasal bir düzenleme de bulunmadığından, sermaye alacağının haczinin mümkün olacağı bu nedenle şirket ortakları, borçlu şirket bakımından üçüncü kişi sayılacağından, haciz ihbarnamesinin gönderilebileceği-