İcra mahkemesi kararlarının uygulanması yönünden kararın kesinleşmesinin gerekmediği, usulsüz tebligat şikayetinin de bu kapsamda olduğu- Henüz haciz isteme hakkı doğmadan borçlunun malvarlığına yönelik olarak gerçekleştirilen hacizlerin yasal dayanağı kalmadığından, takibin kesinleşmesinden önce uygulanan hacizlerin kaldırılmasına ilişkin icra memurluğu kararının yerinde olduğu-
İcra emrinde belirtilen ödeme süresi geçmedikçe, alacaklı tarafça haciz istenemeyeceği gibi, bu koşullar oluşmadan önce konulan hacizlerin de geçersiz olacağı- Mahkemece, takibin kesinleşmesinden önce uygulanan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-
Para alacağının korunması için ihtiyati tedbir yoluna değil, ihtiyati haciz yoluna başvurulabileceği- Davacı vekili her ne kadar isteminde "ihtiyati tedbir" istemişse de, davacının amacı (iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemiyle davalı) para alacağını teminat altına almak olduğundan HMK. mad. 33 gereğince, talep hakkında ihtiyati haciz hükümlerinin uygulanması ve bu hükümler çerçevesinde talebin değerlendirilmesi gerektiği- Haksız bir fiile dayalı olarak bir zararın meydana geldiği açık olup, sadece maluliyet oranı ve kusur durumu çekişmeli olduğundan ve haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında tazmin yükümlülüğü olay tarihi itibariyle muaccel hale geleceğinden, ihtiyati hacizde yakın ispat koşulu gerçekleşmiş olup, mahkemece davacının ihtiyati haciz isteminin hangi alacaklara ve taşınmaz veya taşınmazlara ilişkin olduğu somut olarak açıklatıldıktan sonra, davacının tazminat talebi ile orantılı ve davalı şirketin ticari hayatını etkilemeyecek biçimde "tedbirde ölçülülük" ilkesine uygun bir ihtiyati hacize karar verilmesi gerektiği- Yargılamanın her aşamasında toplanan delillerin niteliğine göre yeniden ihtiyati tedbir yada ihtiyati haciz talep edilmesi ve bunun yeniden değerlendirilmesi mümkün olduğu- HMK. mad. 341/1 gereğince, ihtiyati haciz talebinin reddi yada ihtiyati haciz talebinin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği-
Takip kesinleşmeden ihtiyati haciz aşamasında satış ve paranın ödenmesi aşaması bulunmadığından dosyaya giren para alacaklıya ödenmeyeceği- İcra müdürünün, ihtiyati haciz sırasında tahsil edilen paranın alacaklısına ödenmesine ilişkin kararı usule aykırı olduğu, borçlunun bu işlemin eski hale iadesi talebi yerinde olduğu- Borçlunun mehil talebine yönelik başvurularının kabulü yönünde işlem yapılması gerekirken icra müdürlüğünce taleplerin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İİK. mad. 43 hükmünde gösterilen usulle takip yolunun değiştirilmesinin, takibin aynı olmasına bağlı olduğu- Davacı yanın talebi üzerine gönderilen iflas ödeme emrinde takip tutarının değiştirilmesi, takip dayanağı olarak kesinleşen mahkeme ilamındaki icra inkar tazminatı, vekalet ücreti, yargılama giderinden oluşan alacak kalemlerinin eklenmesi, yeni bir takip konusu olabilecek alacakların eklenmesi ile oluşturulan ödeme emrinin gönderilmesi suretiyle takip yolunun değiştirilmesinin mümkün olmadığı-
İcra emrinin vekile tebliği zorunlu ise de; icra takibinde asile tebliğin de gerekli olması nedeniyle, asile yapılan icra emri tebliğ işleminin iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı- Ancak vekile usulünce tebligat yapılarak takip hukukuna ilişkin ödeme süresi beklenmeden (İİK'nun 37. mad.) borçlu aleyhine haciz işlemleri gerçekleştirilmesinin usulsüz olduğu-
Borçluya icra emri tebliğ edildikten sonra icra emrinde belirtilen ödeme süresi geçmeden borçluya ait taşınır ve taşınmaz mallar ile hak ve alacakların haczedilemeyeceği (İİK 37)- Mahkemece öncelikle tebligat usulsüzlüğü şikayetinin kabulüne ilişkin icra mahkemesi kararının kesinleşmesi beklenmesi, kesinleşmesi durumunda, icra emri tebliğ tarihi olarak kabul edilen tarihten önce taşınmazlara uygulanan haciz İİK 37'ye aykırı olacağından ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği-
Haciz tarihinde takip borçlusu adına kayıtlı olduğu anlaşılan taşınmazlara haciz uygulanabileceği- Tasarrufun iptali davası sonunda mülkiyetin el değiştirmeyeceği- Tasarrufun iptali davasının “ayni” değil “şahsi” dava niteliğinde olduğu-
İİK. 177/II-4'e dayalı iflâs talebinde, "depo emri"ne gerek bulunmadığı–
İİK. 177/II-4'e göre, daha önce borçlu hakkında iflâs yoluyla takipte bulunmaya gerek bulunmadığı–