Delil tespitinin konusunu maddi vakıaların oluşturacağı ve bilirkişi raporunda belirtilen zarar miktarının davacı lehine kazanılmış hak doğurmayacağı, yani delil tespitinin kesin delil niteliğinde olmadığı, bu durumda, mahkemece; gerçek zarar miktarının tespiti için delil tespiti dosyasında rapor hazırlayan bilirkişilerden farklı, konusunda uzman bilirkişilerden somut verilere dayalı, gerekçeli, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınması, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yeterli inceleme yapılmadan, davalıya tebliğ edilmeyen delil tespiti raporları doğrultusunda hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
İtiraza uğramış ve itiraz delil tespitini yapmış mahkemece ek bilirkişi raporu veya yeni bir bilirkişi raporu ile karşılanmamış bilirkişi raporunun kesinleşmediğinden davada delil olarak kullanılamayacağı-
HMK'nun 403 maddesi gereğince, delil tespiti yokluğunda yapılmış olan karşı tarafın, delil tespitine itiraz edebileceği; İtiraza uğramış olan delil tespiti raporu ise hükme esas alınamayacağı -
Davalı tarafça açıkça veya örtülü olarak kabul edilmiş olmadıkça, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda davacı tarafça tek taraflı olarak yaptırılan delil tespiti sonucu düzenlenen tespit bilirkişi raporu benimsenerek hüküm verilemeyeceği; bu gibi hallerde mahkemece ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılmasının zorunlu olduğu-
  • kayıt gösteriliyor