Şirket muhasebe kayıtları ile diğer kayıt ve raporlarda davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, bu durumda taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak, haksız fiil, hile ve aldatma olgusunun tespiti yapılıp, her bir davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi ve davalıların zaman aşımı def'inin de buna göre değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği- Kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması, TTK mad. 321 uyarınca, temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalı D.. U.. davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olarak gerek MK mad. 50 ve TTK mad. 321 uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği ve bu nedenle kendisine husumet yöneltilebileceği gözetilmeksizin bu davalı yönünden dahi pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddinin gerekmediği- İkinci bozma öncesi verilen tahsil hükmündeki faiz türü yönünden davacı yararına bozma yapılmadığı için faiz türü yönünden davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğundan, alacağın kanuni faiziyle tahsiline karar verilmesi gerekirken talep gibi avans faiziyle tahsil hükmü kurulmasının hatalı olduğu-
Geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadı- Hileye uğrayan kişinin iradesi sakatlanmış olacağından, sözleşmeyi iptal etme hakkına sahip olacağı ve sözleşmenin iptali halinde tarafların aldıklarını iade yükümlülüğü doğacağı- Bilirkişi raporunda açıkça, şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği belirlendiğine göre, bu durumda taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından, bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak, haksız fiil, hile ve aldatma olgusunun tespiti yapılırken SPK, TBMM, MASAK raporları, davalı şirketin yöneticileri hakkındaki ceza dosyaları, bu dosyalardaki tanık beyanları da nazara alınarak, her bir davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi ve davalıların zaman aşımı def'inin de buna göre değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekeceği- Gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması (6762 s. K. mad. 336/5), temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı (TTK. mad. 321/son ) hükme bağlandığından, davalı şahsın da davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı olarak zarardan sorumlu tutulabileceği ve bu nedenle kendisine husumet yöneltilebileceği-
  • kayıt gösteriliyor