Yargıtayın maddi hukukun doğru olarak uygulanıp uygulanmadığı yönünden mutlak denetim yetkisi olduğu, takdir hak ve yetkisinin denetlenmesinin de Yargıtayın yetki alanında bulunduğu- Taşınmazın devri, sözleşmenin karşı tarafı olan alıcı şirket tarafından değil, vekilinin hilesi sonucunda yapılmış olup, üçüncü kişinin hilesiyle sözleşme yapan kişinin sözleşmenin iptalini isteyebilmesi için lehine hile yapılan karşı tarafın, sözleşmenin yapıldığı sırada hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması gerektiği- Davalı şirket yetkili kıldığı kişinin tapuda bizzat gerçekleştirilen işlemi sonucunda dava konusu taşınmazı devraldığından, taşınmaz satış sözleşmesini vekil sıfatıyla bizzat yapan bu kişinin hilesinin -hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması koşulu aranmaksızın- akidin hilesi olarak kabul edileceği- B.ye satış bedelinin tapu müdürlüğündeki işlemler bittikten hemen sonra ödeneceği konusunda taraflar anlaşmış ve davacı taraf da bu kanı ile devri yapmış olduğundan, akit tablosuna (TBK. 246; 235) ihtirazi kayıt konulmadığından bahisle, davacı tarafın sadece bakiye satış bedelini talep edebileceği, tapu iptali ve tescil isteyemeyeceği şeklindeki bir yorum yapılamayacağı-
Tapu iptal ve tescil isteği-
Satış bedelinin (semenin) satışın asli unsurlarından birisi olduğu- Semenin ödeneceği düşüncesi uyandırılarak, taşınmazın mülkiyetinin naklinin sağlanması ve ondan sonra semenin ödenmemiş olmasının iradeyi fesada uğratan sebeplerin gerçekleştiğinin kabulünü gerektireceği- Somut olayda 'bedelin ileriki tarihlerde ödeneceğine dair' taraflar arasında bir anlaşma bulunmamakta, 'hemen ödeneceği' yönünde davacıda bir kanı uyandırılarak, kayıt maliki bir oldu bittiye getirilmek suretiyle temlikin gerçekleştiği görüldüğünden mahkemece 'davanın kabulüne' karar verilmesinin doğru olacağı-
Şartlı bağışa konu olan taşınmazlarda koşulun yerine getirilmemesi nedeni ile açılan tapu iptali ile tescil ve tazminat isteği-
Satış bedeli ödenmediği taktirde satışın feshedileceği konusunda itirazi kayda bağlanmayan durumlarda tapunun iptalinin istenemeyeceği satıştan kaynaklanan bir alacak var ise onun istenebileceği- Menkul satışına ilişkin hükümlerin kıyasen taşınmaz satışlarında da uygulanacağı- Dava konusu taşınmazın davacının talebi doğrultusunda belirlenen değeri üzerinden kendilerine devredilen pay bedeli ile sınırlı olmak üzere her bir davalının ayrı ayrı sorumlu tutulması gerekirken aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı halde toplam bedel üzerinden müteselsilen sorumlu tutulmalarının doğru olmadığı gibi, kendilerine devredilen pay değeri üzerinden harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaları gerektiği-
Davacının sözleşmenin gerekleri yerine getirilmediğinden bahisle ödediği bedelin iadesi ile ceza-i şart talebinde bulunduğu, davalının ise zamanaşımının dolduğunu savunarak davanın reddini dilediği uyuşmazlıkta, taşınmazın zilyetliğinin ve tapusunun davacıya devredilmediği anlaşılmış ise de dava konusu taşınmazın davalılar adına tescilinin de dava tarihi itibariyle gerçekleşmediği dosya kapsamından anlaşıldığından, dava tarihi itibariyle sözleşme gereği ifa imkansız hale gelmediğinden zamanaşımının dolduğundan bahsedilemeyeceği-
Vekil tarafından satılan taşınmazların bedeli ile ilgili olarak dava veya temerrüt tarihindeki değerini değil, satış tarihindeki değerinin esas alınması gerekip satış tarihi itibariyle alacak muaccel olacağından zamanaşımının başlangıcının satış tarihi olduğu-
  • kayıt gösteriliyor