Sigorta tahkim komisyonlarının, 40.000,00 TL'yi geçmeyen kararlarının kesin olduğu- Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceği- Temyiz sınırının, ihtiyari dava arkadaşı olan davacılara yönelik kabul edilen tutarlar açısından ayrı ayrı belirleneceği-
Minibüs durağındaki kahya olarak çalışan davacının tazminat ve ücret alacaklarına ilişkin açtığı davada; minibüs malikleri işveren olup aralarındaki ihtiyari dava arkadaşlığı olduğu dikkate alınarak isterse minibüs maliklerinden birine isterse hepsine karşı açılabileceği dikkate alınarak minibüs maliki değil çalışan şoför olduğunu beyan eden davalılardan "kendisinin minibüs maliki değil çalışan şoför olduğunu" beyan eden kişinin beyanı araştırılarak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davaya konu taşınmazın da aralarında bulunduğu yüzlerce taşınmazla ilgili olarak davalı elektrik dağıtım şirketi ve bölgedeki vatandaşlar arasında kamulaştırma/kamulaştırmasız el atma olarak açılan davalarda ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu ve bu sebeple davaların seri dava niteliğinde olduğu- Yargılamalar ayrı yürütülmekte ise de avukatların çoğunlukla birden fazla dosyada vekillik üstlendiği ve yargılamaların aynı dilekçeler/beyanlar üzerinden yürütüldüğü anlaşıldığından seri işler yönünden vekâlet ücretinin tespitinde AAÜT’nin 22 nci maddesinin dikkate alınması gerektiği-
Rehinle teminat altına alınmış ve ayrıca kambiyo senedine de bağlanmış alacağın tahsili amacıyla, borçlu aleyhine tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile aynı anda ve sıra gözetilmeksizin hem rehnin paraya çevrilmesi yolu ile, hem de kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapılamayacağı-
Dava dışı .................... Ltd. Şti.’nin takip konusu çeklerin tamamında cirosunun bulunduğu, bu durumun HMK’nun 57. maddesinde geçen takibin temelini oluşturan hukuki sebebin benzer olduğuna dalalet getirdiği, ayrıca İİK’da bu şekilde takip yapılmasını yasaklayıcı bir hükmün de olmadığı da dikkate alındığında borçluların tamamı hakkında tek bir takip yapılmasında sakınca bulunmadığı- İhtiyari takip arkadaşlığının, borçlular tarafından ileri sürülmedikçe re’sen incelenemeyeceği- Takip talebinde ve ödeme emrinde her bir çekten hangi borçlunun sorumlu olduğunun, her bir borçlunun sorumlu olduğu miktarın da ayrı ayrı ve açıkça belirtildiği, o halde, Bölge Adliye Mahkemesince, borçlunun diğer istinaf sebepleri incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Eldeki davada birden fazla davacı olup, davacıların her biri dava tarihi itibariyle adlarına tescili gereken devremülklerin bedelini talep ettiklerine göre, her bir davacı arasında ihtiyari dava arkadaşlığının söz konusu olduğu, ihtiyari dava arkadaşlığının söz konusu olduğu durumlarda alacak tek bir dava ile istense de aslında her bir ihtiyari dava arkadaşı kadar dava söz konusu olduğundan, her bir davacı yönünden ayrı ayrı hükmedilen bedel gösterilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde taşınmazların dava tarihindeki değerleri toplamı olan miktarın davalıdan alınarak davacılara verilmesine şeklinde hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
HMK.’nın 58 md. hükmüne göre dava açıldıktan sonra davaya dahil edilmek suretiyle davalı sıfatının kazanılması ve husumetin bu kişilere yöneltilmesi konusunda bir düzenleme yer almamakta olup; dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen şahıslar dışında hüküm kurulamayacağı gibi mecburi dava arkadaşlığı dışında dahili dava edilerek yargılama yapılmasının uygun da görülmediği, hal böyle olunca, mahkemece; dahili davalı hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, husumet yokluğu nedeniyle dahili davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gözetilerek davacı yönünden tapu iptal ve tescil isteminin kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı- Muris muvazaası nedenine dayalı olarak pay oranında açılan davalara asli müdahale davası ile katılmanın mümkün olup olmadığı-
Davacıların anneleri olan mirasbırakanın kızlarının öldükleri ve mirasbırakanın ölümünden sonra geçen sürede muvazaa iddiasına dayanarak dava açmadıkları, davalı tanığı olarak dinlenen ve davanın kabulü halinde çekişmeli taşınmazlarda hak sahibi olabilecek dava dışı mirasçının beyanlarından (30.09.1986 tarihli) temlikin gerçek satış olduğu anlaşılmakla, ölünceye kadar bakma akdi ile temlik edilen taşınmazlar yönünden ise mirasbırakanın sağlığında bakım borcunun yerine getirilmediği iddiası ile dava açmadığı ve terekesinde toplam 24 parça taşınmaz kaldığı gözetildiğinde ölünceye kadar bakma akdi ile temlik edilen taşınmazların makul karşılanabilecek ölçüde olduğu sonucuna varılacağı ve davacıların muvazaa iddiasının kanıtlandığının kabul edilemeyeceği- Asli müdahalede dava edilen müddeabih esas olup, anılan müddeabihin dışına çıkılarak dava konusu edilmeyen hususta asli müdahale yoluyla hak talebinde bulunulamayacağı- Davacıların miras paylarına yönelik olarak açtıkları eldeki davada, asli müdahilin kendi payına yönelik isteminin kabul görmeyeceği, usul hukukumuzda davaya dahil diye bir müessese bulunmadığı, bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği-
Davacı ile ilk el durumundaki dava dışı kişi arasındaki hukuki ilişkinin açıklığa kavuşturulabilmesi için bu kişinin tapu iptali davasında yer almasının zorunlu olduğu- İlk el durumundaki kişinin davada yer almasının sağlanması, davacı ile bu kişinin arasındaki temlikin inançlı olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, davacı tarafından bu kişiye yapılan temlikin inançlı olduğunun saptanması durumunda, son kayıt maliki davalının TMK'nın 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacağının değerlendirilmesi gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • kayıt gösteriliyor