Ana gayrimenkulün yönetim tarzını, kullanma maksadını, şeklini ve yönetime ait diğer hususları düzenleyen ve kat mülkiyetinden doğan anlaşmazlıkların çözümünde dikkate alınan yönetim planının, bütün kat maliklerini bağlayan bir sözleşme niteliğinde olduğu kuşkusuzdur. Yönetim planının değiştirilmesine ilişkin usullerin ve uyulması gereken koşulların; yönetim planına ilişkin diğer düzenlemelerin ve anlaşmazlıkların çözüm yerinin anılan Yasa’da belirlenmiş olması gözetildiğinde, “Yönetim Planı değişikliğinin tapuya tesciline karar verilmesi” isteminin reddine ilişkin işlemin iptali, işlemin iptalinin mümkün olmaması halinde toplu yapı yönetim planının tapuya tescili istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerlerinin görevli bulunduğu-
Bağımsız bölüm malikleri yada bağımsız bölüm malikleri ile kiracılar arasında ortak yerlere ilgili bulunmadığına göre genel hükümler dairesinde çözümlenmesi gerekli olup, Kat Mülkiyeti Kanunu hükümleri uygulanamayacağından, mahkemece davaya Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerektiği-
Ortak yerlerin kiraya verilmesi konusunda yönetim planında ve KMK’da özel bir düzenleme bulunmadığına göre TMK’nın müşterek mülkiyete ait hükümlerinin uyuşmazlığa uygulanması gerektiği-
Mahkemece ana taşınmazın ve kat malikleri kurulunun hükmi şahsiyete haizmiş gibi ve bunun yasal temsilcisinin yönetici olduğu kabul edilerek yazılı olduğu şekilde davanın kabulü doğru görülmediği-
Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetin devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilmeyeceğine; bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hallerinde; olayın özelliğine göre hakimin M. K. nun 2. maddesini gözeterek açılan tescil davasını kabul edebileceği-
Boşanma hükmünün kesinleşmesinden sonra dahi kabahatsiz eşin, boşanmaya neden olan olaylara dayanarak medeni kanunun 143/2. Maddesi uyarınca manevi tazminat davası açabileceği- Burada BK. 49'daki kusurun özel ağırlığı koşulu aranmayacağı-
  • kayıt gösteriliyor