Aval verenin, sadece kambiyo senedindeki zorunlu şekil eksikliğini ileri sürebileceği- Aval verenin, hamile karşı senet metninden anlaşılan mutlak defileri ileri sürebileceği ancak asıl borçlu ile hamil arasındaki şahsi defileri ileri süremeyeceği-
Senetlerin ön yüzünde kooperatif kaşesi üzerinde yalnızca bir imza, diğer iki imzaların ise açıkta bulunduğu, noterliğin onayı ile alınan kooperatif kararında "yönetim kurulu olarak kooperatifin unvanı altında mührünün ilavesi ile Başkanın imzası yanına ikinci başkanlardan herhangi birisinin atacakları iki imza ile kooperatifin edileceğinin" belirtildiği uyuşmazlıkta, üç adet bononun düzenleyen kısmında ikinci başkanın bir adet imzası bulunmakta olup, bu imzanın da temsilcisi olduğu kooperatif adına atıldığının kabulü gerektiği, ikinci başkanın kooperatifin temsilcisi sıfatı ile kooperatif başkanı ile birlikte imzaladığı bonolardan kooperatifin sorumlu olduğu, ikinci başkanın şahsen sorumluluğunun bulunmadığı, borçlunun borca itirazının kabulü ile İİK’nın 169/a maddesinin 5. fıkrası uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-
Bonodaki borçtan sorumlu olmayan lehtarın kefil (avalist) olarak senedin ön yüzüne koyduğu aval şerhinin geçersiz olduğu ancak bu şerhin bono vasfına etkili olmayacağı ve bu durumda senette düzenleyen ve lehtar farklı kişiler olduğundan borçlu sıfatının birleşmesinden söz edilemeyeceği-
Avalistin diğer avalistlere rücu hakkının olmadığı, avalistin ödediği meblağın tamamını lehine aval verdiği kimseden isteyebileceği-
Lehine aval verilenin borcu geçersiz olsa bile, aval verenin bu geçersizliği ileri süremeyeceği- Aval verenin "dava konusu bononun dava dışı şirkete işe girerken teminat olarak verildiğini" ileri sürerek "borçlu olmadığının tespitine" karar verilmesini kendi adına talep edemeyeceği-
Tüzel kişiliğin statüsünde çift imza ile borçlanma şartı bulunmasına karşın tüzel kişiliğin borçlu olduğu bonoyu tek başına imzalayan kişinin yetkisiz temsilci sıfatıyla bonodaki borçtan şahsen sorumlu olduğu- Takip konusu bonoda düzenleyenin imzası bulunduğuna göre şekil eksikliğinden söz edilemeyeceğinden, bonoya aval veren kişinin de bonodaki borçtan sorumlu olduğu-
Zamanaşımına uğramış senede dayanarak, lehtar ile avalist arasında temel ilişki olmadığından, avalistten alacak isteminde bulunulamayacağı- Takip dayanağı bononun, zamanaşımına uğradığından yazılı delil başlangıcına dönüşeceği ve bu durumda davacı alacaklının bu belgeye ek olarak tanık dâhil başkaca deliller göstererek davasını ispat edebileceği ancak, bozma kararının dava dilekçesinde tanık deliline dayanmayan davacıya bozmadan sonra tanık deliline dayanma ve tanık dinletme hakkı tanımayacağı- Davacının dava dilekçesinde tanık deliline dayanmış olması hâlinde dahi, davanın kabulünün sadece tanık beyanında belirtilen meblağ yönünden olacağı- Takip talebinde talep edilen Euro cinsinden işlemiş faizin uygulamayacağı takip talebinde TL cinsinden gösterilen asıl alacağın sebebi gösterilmediğinden ve bu alacak ispatlanamadığından bu alacak ve bu alacağa yönelik işlemiş faizin kabul edilmesinin de hatalı olduğu- Euro cinsinden asıl alacağa Devlet bankalarının Euro mevduatına uyguladığı temerrüt faizi uygulanması gerektiği, avans faizine hükmedilmesinin de hatalı olduğu-
Aval veren kişinin teminat altına aldığı borcun şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerli olacağı- Davacı olan her iki avalistin de icra dosyasına yapılmış kabul beyanlarının bulunduğu ve bu durumda artık haciz baskısından da söz edilemeyeceğinden, açılan menfi tespit davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Bonodaki avalist imzasının davacı tarafça atıldığının davacı tarafından icra hukuk mahkemesinde ikrar edildiği, her ne kadar davacının okuma yazma bilmediği, imza atmayı bilmediği iddia edilmiş ise de bonoda imzanın bulunduğu, bononun cebir ve baskı ile imzalatıldığı iddiasının ispatlanamadığı, davalı alacaklının alacağını almasını geciktirecek mahiyette tedbir kararının uygulanmadığı gerekçesiyle, davanın ve davalının tazminat talebinin reddi kararının yerinde olduğu-
Şirket yetkilisi tarafından da olsa senede atılan ikinci imza, şirket kaşesi olmadan atılmış ise, burada keşideci sıfatı söz konusu olmayacağından, bu imza aval olarak kabul edileceği ve bu imza sahibinin borçtan şahsen sorumlu olacağı- Davacı-borçlu, senedin, düzenleme tarihinin altında bulunan şirket kaşesi üzerine şirket yetkilisi sıfatıyla imza atmış ayrıca kendi isim, soy isim ve T.C. kimlik numarasını yazmak suretiyle senedin kefil kısmını da ikinci kez imzalamış olup davacının kaşeyi ikinci kez adres kısmına basması sadece adres bilgilerinin açıklaması niteliğinde olduğundan, davacının senetteki ikinci imzasının aval veren sıfatıyla atıldığının kabulü gerektiği- "Davacının senet üzerinde kaşe dışına açığa atılmış imzasının bulunmadığı, atılan ikinci imzanın aval niteliğinde olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-