Somut olayda davacının aynı gün içinde hem işverene istifa dilekçesi verdiği, hem ihtiyari arabuluculuğa başvurduğu, hem de tarafların anlaşma belgesinde sayılan tüm alacaklar üzerinde müzakere ettikten sonra anlaşma sağladığı- Oysa bir taraftan işçinin istifa ettiğini, diğer taraftan davacıya kıdem ve ihbar tazminatı ödediğini ileri süren işverence, ihtiyari arabulucuğa başvurulması için taraflar arasında nasıl bir ihtilaf çıktığının ortaya konulamadığı- Bu durumda aynı gün istifa ettiği ileri sürülen işçi ile işveren arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı hâlde, usulüne uygun arabuluculuk müzakere süreci de yürütülmeksizin düzenlenen ihtiyari arabuluculuk tutanağının geçerli bir arabuluculuk anlaşma belgesi olarak kabulünün mümkün olmadığı-
Taraflar arasında arabuluculuk faaliyeti başlamadan önce herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, anlaşma belgesinin düzenlendiği tarihte iş sözleşmesinin sona ermediği ve işçinin çalışmaya devam ettiği nazara alındığında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı sabit olduğundan arabuluculuk anlaşma belgelerinin geçerli olmadığı; bu nedenle söz konusu belgeler yönünden, ifaya ilişkin hükümlere göre değerlendirme yapılması gerektiği- Somut olayda; iş akdinin feshi söz konusu olmadığı hâlde işçiye ihbar ve kıdem tazminatı adı altında bir ödemenin arabulucu önünde yapılan anlaşma ile kararlaştırılmış olmasının, ödemenin avans niteliğini ortadan kaldırmayacağı ve yıllık ücretli izin hakkının arabuluculuk anlaşma belgesi ile paraya tahvil edilmesinin de kabul edilemeyeceği-
Telekonferans yöntemiyle görüşmenin gerçekleşmesinin, işçi ve işveren temsilcisinin aynı yerde olmasının tek başına iradeyi sakatlayan nitelikte olmadığı-
İlgili uyuşmazlıkta, arabuluculuk tutanağının düzenlenmesinde şekil şartları bakımından bir itirazın bulunmadığı, uygun şekilde düzenleme yapıldığı ve imzaların geçerliliği konusunda bir tereddüt olmadığı, davacının iradesinin fesada uğratıldığı iddiası kapsamında dinlenen tanık beyanlarından da somut bir kanı oluşmadığı, başkaca bir delil de sunulmadığı, davacının nitelikli bir işyeri olduğu, bu kapsamda gerekli araştırmaların yapıldıktan sonra arabuluculuk görüşmelerinin yapılmasının basiretli bir tacirden bekleneceği, sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış iddiası yönünden her zaman tazminat davası açılabileceği, bu kapsamda arubuluculuk tutanağının iptalini gerektirir bir durumun bulunmadığı-
Belirsiz alacak davası açılamayacağı gerekçesi ile davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddi üzerine, daha önce müzakere edilen ve anlaşma sağlanamayan alacaklar bakımından yeniden arabuluculuğa başvurulmasını zorunlu kılmak, hem arabuluculuğun amacına aykırıdır hem de mahkemeye erişim hakkını zedeleyeceğinden başvurunun hukuki sonuçları bakımından ilk başvurunun esas alınması gerektiği- Davadan önce var olan arabuluculuk son tutanağı ile yeniden dava açılabileceği- Daha önce arabuluculuk faaliyetine konu edilen asıl alacakların işlemiş faizinin talep edilmiş olmasının kabul şeklini etkilemeyeceği yani asıl alacaklar bakımından gerçekleştirilen arabuluculuğun bu alacaklara ilişkin işlemiş faizini de kapsadığını kabul edilmesi gerektiği- Asıl alacak bakımından arabuluculuk dava şartının gerçekleşmesi hâlinde, bu alacağa bağlı işlemiş faiz bakımından da dava şartı gerçekleşmiş sayılacağı-
Arabuluculuk giderinin yargılama gideri olduğu ve giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınması gerektiği- İ.iye farkı talebi bakımından daha önce temerrüt gerçekleştiği ispat edilemediğinden dava ve ıslah tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizine hükmedilmesi gerektiği-