Limited şirketin üzerinde faaliyette bulunduğu ve devredilmesi hâlinde şirketin faaliyetini sona erip fiilen tasfiye sürecine girmesine neden olacak düzeyde hayati önemi haiz bir mal varlığı değeri olan taşınmazının şirketin müdürü tarafından bu yönde bir genel kurulu kararı olmaksızın devrine dair hukuki işlemin batıl olduğu- Taşınmazın devri sonucunda yapılan tescil geçersiz olup taşınmazın mülkiyetinin üçüncü kişiye intikal ettiği söylenemeyeceği ve bu anlamda devralan kişinin iyiniyetli olup olmadığı hususunun devir işleminin geçersizliği ve mülkiyetin muhafazası yönünden herhangi bir önem arz etmeyeceği- Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak araştırma sonrası şirketin tüm taşınmazlarının veya faaliyetini yapmasını engelleyecek ölçüde taşınmazının satıldığının tespiti hâlinde, dava konusu satışlarla şirketin dolaylı olarak tasfiyesinin yapılmış olduğu, TTK m. 643 yollamasıyla limited ortaklıklara da kıyasen uygulanması mümkün olan TTK m. 538/2'e göre, tasfiye aşamasında aktiflerin toptan satım yetkisinin sadece genel kurulda olduğu dikkâte alınarak davanın kabulü ile satış işleminin yoklukla malûl olduğunun tespitine karar verilmesi gerektiği-" TTK m. 408/2(f) uyarınca, anonim ortaklıklarda önemli miktarda şirket varlığının toptan satışına karar vermek yetkisinin genel kurulun devredilmez yetkileri arasında olduğu, buna karşılık limited ortaklık genel kurulunun devredilmez yetkilerini düzenleyen TTK m. 616'da önemli miktarda şirket varlığının devrine ilişkin bir hükmün bulunmadığı, TTK m. 408/2-(f) bendinde yer alan hükmün limited ortaklıklara uygulanacak anonim ortaklık hükümlerini düzenleyen TTK m. 644'de yer almadığı, sadece aynı Kanun'un 643. maddesi yollamasıyla limited ortaklıklara da uygulanma yeteneği kazanan tasfiye hâlindeki limited ortaklıklarda aktifleri satma yetkisine ilişkin TTK m. 538/2'in limited ortaklıklara doğrudan uygulandığı, Kanun'da tasfiyeye girmemiş limited ortaklıklarda ise önemli miktarda şirket varlığının satışı konusundaki karar yetkisinin hangi organda olduğuna ilişkin hüküm bulunmadığı, bu itibarla limited şirketlerde taşınmaz satışı için genel kurul kararına gerek olmadığı, uyuşmazlığın iyiniyet, muvazaa ile mal kaçırma/ dürüstlük kuralına aykırılık temelinde çözümlenmesi gerektiği, davalının ticaret sicil kayıtlarına ve tapu sicil kayıtlarına güvenerek işlem yapan iyiniyetli üçüncü kişi olduğu, davalı şirketin taşınmazların satış tarihi itibariyle kurtulduğu toplam borç miktarın ve taşınmazların satış tarihi itibariyle rayiç değeri gözetildiğinde, yapılan satış işlemlerinin davalı şirketin menfaatine olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Ticaret sicil kayıtlarına göre ............... tarihinde borçlu şirket hakkında tasfiyenin sonuçlandırıldığının, bu hususun da .................. tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğinin anlaşıldığı, tüzel kişiliğin sona ermesi için hem tasfiye işlemlerinin eksiksiz olarak tamamlanmasının hem de ticaret sicilinden silinmesinin birlikte gerçekleşmesi gerektiği, ticaret sicil kayıtlarına göre borçlu şirketin tasfiye işlemleri tamamlanmakla birlikte şirketin terkin edilmediği, buna ilişkin ticaret sicil gazetesinde ilan bulunmadığı görülmekle, borçlu şirketin tüzel kişi olarak varlığını devam ettirdiğinin kabulü gerekeceği, o halde, işin esasına girilerek, bir karar verilmesi gerekeceği-
İlgili Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye verilen cevapta müdürlüklerinin ….Sanayi ve Tic. Ltd. Şti.nin 22.06.2015 tarihinde resen kaydının silindiğinin bildirildiği, davalının, dava tarihi itibariyle ticaret siciline kayıtlı ve tüzel kişiliği haiz iken, ticaret sicilinden terkin edilmekle hak ehliyeti ve bu suretle taraf ehliyetinin sona erdiği- Mahkemece, dava açıldıktan sonra terkin edildiği anlaşılan davalı şirketin ihya edilmesi için davacı tarafa süre verilerek şirketin ihyası için dava açmasının sağlanması, ihya gerçekleştikten sonra taraf teşkili sağlanmış olacağından bundan sonra yargılamaya devam edilerek bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak sicilden terkin edilmiş şirket hakkında karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Davalılar arasında müteselsil sorumluluğun bulunduğu ve belirlenen tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olmasının; ayrıca olay tarihi 27.06.2011 olmasına rağmen 27.06.2001 olarak gösterilmesinin doğru olmadığı-
İİK. m.44 düzenlemesi, ticareti terk eden tacirlerin 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulundukları ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecbur tutmuşsa da; sermaye şirketleri bakımından ticareti terk, sermaye şirketinin ticaret unvanının ticaret sicili kayıtlarından silinmesi olup, ticaret unvanı ticaret sicilinden silinen bir sermaye şirketi, 6102 sayılı Kanun uyarınca tasfiye sürecini tamamladığından artık bundan sonra aktif ve pasifini gösteren mal beyanının verilmesinin fiilen mümkün olmayacağından mal beyanında bulunma yükümlülüğünün gerçek kişi tacirlere yönelik bir yükümlülük olduğu ve ticaret şirketlerini kapsamadığı-
Şirketin ihyasına ilişkin kararın TTK. m. 547 kapsamında "ek tasfiye" niteliğinde olup olmadığı, ihyasına karar verilen şirkete TTK. m 547/2 kapsamında tasfiye memurunun atanıp tescil ve ilanına karar verilmesinin gerekip gerekmediği-
İİK'nun 337/a maddesi ile yaptırıma bağlanan eylemin, tacirin ticareti terk etmesi değil, 44. maddesine göre terk keyfiyetini 15 günlük süre içinde kayıtlı bulunduğu ticaret sicili memurluğuna bildirmemesi ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini içeren bir mal beyanında bulunmaması olduğu- Hâl böyle olunca, ticaret şirketlerinin ticareti terk edip edemeyecekleri ve buna bağlı olarak İİK'nun 44.maddesi gereğince mal beyanı vermelerinin zorunlu olup olmayacağının irdelenmesi gerektiği- Açıklanan nedenlerle, İİK’nun 44. maddesindeki mal beyanında bulunma yükümlülüğünün, gerçek kişi tacirlere yönelik bir yükümlülük olduğu ve ticaret şirketlerini kapsamadığı anlaşılmakla, atılı suçtan sanıkların beraatine karar verilmesi gerektiği-