Dosyaya sunulan Adli Tıp Kurumu raporunda, davaya dayanak genel kredi sözleşmesindeki imzanın davalının eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği açıklanmış olup mahkemece kabul edildiği gibi imzanın davalıya ait olmadığı yönünde bir tespit yapılmadığı, ayrıca bu rapor üzerine davacı vekilinin, 29.07.2013 tarihli oturumda, davalının imzayı banka memurları önünde attığını belirterek bu kişilerin tanık olarak dinlenilmelerini talep etmiş olup mahkemece, verilen kesin süre içerisinde tanık deliline dayanılmadığı ve tanık isimlerinin bildirilmediği gerekçesiyle bu talebin reddine karar verildiği, oysa, davacı tarafça, dava dilekçesinde tanık deliline dayanıldığı gibi HMK'nın 145. maddesi uyarınca da, her ne kadar kanunda belirtilen süreden sonra delil gösterilmesi mümkün değil ise de bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkemece o delilin sonradan gösterilmesine izin verilebileceğinden olayda da, Adli Tıp Kurumu raporu ile ortaya çıkan durum karşısında davacının tanık deliline dayandığı gözetildiğinde bu delilin sonradan ileri sürülmesinin yargılamayı uzatmaya matuf olduğu söylenemeyeceği, bu itibarla mahkemece, sözleşmedeki imzanın davalıya ait olup olmadığı hususunda kesin bir kanaat oluşturulamadığından davacının bildirdiği tanıkların dinlenilmesi ile oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasında görülen davada Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04/02/2014 tarih ve 2012/367-2014/16 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olma ...