22. HD. 13.03.2019 T. E: 2017/20166, K: 5868-
01/04/2011 tarihli rödovans sözleşmesinde üçüncü kişinin davacı yararına bir edim yükümlülüğü konulduğu anlaşılmakla 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 129 (818 sayılı Borçlar Kanununu 111) maddesindeki düzenleme de dikkate alınıp davacının talebi bu çerçevede değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Adi yazılı sözleşmelerin üst kısmında satıcı olarak her ne kadar davalının adı yazılı ise de, sözleşmelerin alt kısmında davalının adının yanında "..." unvanlı şirket kaşesi bulunmakta olup kaşenin üzerinin de imzalandığı, dosyaya getirtilen yapı ruhsatında ve yapı kullanma izin belgesinde yapı müteahhidi olarak "..." yazılı olduğu, ticaret sicil kayıtlarına göre de "..."nin yetkili temsilcisinin davalı olduğu gözetildiğinde, sözleşmelerde yer alan imzanın şirketi temsilen davalı tarafından atıldığı sonucuna ulaşıldığı, buna göre, akdedilen sözleşmelere davalının taraf olmadığı, mahkemece de kabul edildiği üzere davalı sıfatının "..." şirketine ait olduğu, dava dilekçesine bakıldığında; davanın şirket yetkilisi davalıya karşı açıldığı, şirket aleyhine açılmış herhangi bir dava bulunmadığı- Bu durumda mahkemece işin esasına girilmeksizin davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğünün doğduğu, "usuli kazanılmış hak" olarak tanımlanan bu olgunun mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği; ayrıca kira bedelinin ödenmemesinin, TBK'nda özel bir sözleşmeye aykırılık hali olarak emredici olarak düzenlendiği, ruhsat bedeli de "rödovans sözleşmesi" kapsamında bir kira bedeli ödemesi sayılacağı için, TBK'nın 362/2. maddesi gereğince, ihtarlı ödeme emrinde hasılat kiralarında öngörülen en az 60 günlük ödeme süresinin verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Şirketin zarar görmesi nedeniyle ortaklar ve alacaklıların da zarar göreceği, sorumluluktan söz edebilmek için öncelikle bir zararın bulunması, zararın oluşmasında yönetim kurulu üyelerinin kusurlarının olması zorunlu olduğu, yönetim kurulu üyelerinin kusurluluğundan kurtulmak için kusursuzluğunu ispat etmesi gerektiği, kusursuzluğun ispatı ise genel hükümlere tabi olduğu, ancak dolaylı zarara sebebiyet veren eylemler nedeniyle şirket alacaklısı tarafından TTK mad. 336/5'e binaen alacak isteminde bulunması halinde TTK mad. 309 ve 340 uyarınca dava sonucunda hükmedilecek tazminatın zarar verilecek şirketin yönünden karar verilmesi yönünde Yargıtay kararlarının bulunduğu, doktrinde de bu görüşün hakim olduğundan, somut olayda vakfın TMK mad. 109 gereğince yönetim kurulu üyelerinin kurucu ortağı oldukları dava dışı şirketin, esas sözleşmesine aykırı olarak yönetim kurulu ve denetçiler kuruluna seçilmek üzere aday göstermediği, dava dışı şirketin ödenmiş sermayesinin tamamen yitirilmiş olduğu, mezkur hastanenin işletilmesi için yapılan tekliflere davalı vakfın cevap vermediği ve dava dışı şirketin faaliyetlerini sürdüremediği açık olduğu, TTK mad. 553'e göre davalı vakfın ve gerçek kişi yönetim kurulu üyelerinin dava dışı şirkete vermiş olduğu zarar nedeni ile davacının uğramış olduğu zararın kabulü ve zararın oluşumu ve davacı şirketin toplam borç yükleri kaydi değerler üzerinden tespit edilmiş bulunduğu-
Vergi Mahkemesi tarafından idari işlemin iptaline ilişkin verilen kararındaki yargılama gideri ve vekalet ücretinin tahsilinin talep edilmesi için kararın kesinleşmesi şartı bulunmadığı-
İlamların infaz edilecek kısmının hüküm bölümü olduğu, diğer bir anlatımla, hükmün içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu- İcra Mahkemesinin ilamın hüküm fıkrasının aynen uygulanmasını denetlemekle görevli olup, ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile değiştiremeyeceği- Takibe dayanak yapılan Vergi Mahkemesi ilamının dava konusu işlemin iptaline ilişkin olup, hüküm fıkrasında likit bir alacak bulunmadığı ve eda hükmü içermediği haliyle ile ilamın, gerekçe esas alınarak eklentileri olan yargılama gideri ve vekalet ücreti dışında asıl alacak için ilamlı icra takibine konu edilemeyeceği-
Geçerli bir rödevans sözleşmesinin varlığı durumunda, ruhsat sahibi ile rödovansçı arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu m. 2/6'da düzenlenen asıl - alt işveren ilişkisi tanımına uygun olmadığı; tarih ayrımı yapılmaksızın ruhsat sahibinin rödovansçı işçilerinin işçilik alacaklarından sorumlu olmayacağı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.

  • 1
  • 2
  • 3
  • kayıt gösteriliyor